Dönem 'gastro-diplomasi' dönemi

Dönem 'gastro-diplomasi' dönemi

'Mutfak Diplomasisi' yüzyıllardır mevcut olan bir kavram. Devletlerarası ilişkilerde olağanüstü öneme sahip. Devlet misafirine verilen önemi gösteriyor. Diyalog ve müzakere ortamını etkiliyor. Öyle ki 1789 Devrimi sonrası Fransa’nın ünlü Dışişleri Bakanı Talleyrand’ın İmparator Napolyon Bonapart’a “Bana iyi şefler verin, size harika antlaşmalar hazırlayayım” dediği söylenir. Bir örnek daha: Nicolas Sarkozy 2007 yılında cumhurbaşkanı olduktan sonra, yemek masasından en kısa sürede kalkılması için Elysée Sarayı aşçılarına 'peynir tabağı servisi yapmamaları' talimatında bulunmuş. Ancak en önemli misafiri Alman Başbakanı Angela Merkel’in peynir çeşitlerini çok sevdiğini öğrendiğinde Merkel için bu talimatını geri çekmiş. Amerikalılar da 2012 yılında dönemin Çin Başkan Yardımcısı Şi Cingping’in Washington’ı ziyareti sırasında Çin kökenli Amerikan vatandaşı bir şef kullanarak Çinli liderin hoşuna giden bir jestte bulunmuşlardı.

Devletlerin 'jest yapalım' derken hata yaptıkları da oluyor elbette. Fransa'da François Hollande 2012 yılında cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra soluğu Berlin’de almış, kendisine verilen resmi yemekte kuşkonmaz servis edilmişti. Kuşkonmaz, çiçeği burnunda Fransa Cumhurbaşkanı'nın 'en nefret ettiği' sebzeydi. Alman devlet protokolü hazırlıksız yakalanmıştı. Fransızlar da eski Irak lideri Nuri El Maliki’ye 2009 yılında Paris’te ikram edecekleri yemeğin mönüsüne şarap eklemişti. Fakat Maliki, sadece kendisinin değil, başkalarının da Müslüman olmasalar dahi masada alkol tüketmesine tahammül edemiyordu. Yemek iptal edildi. Bu aksiliklere rağmen tarihçiler ve siyaset bilimi uzmanları iyi bir yemeğin veya yemekte kullanılan malzemenin devletler arasında verilecek mesajlar açısından olağanüstü önemli olduğunu söylüyor.

Ülkeler yemek kültürünü markalaştırmak istiyor

Günümüzde mutfak diplomasinin de ötesine geçilmekte. Devletler artık yemek kültürünü markalaşmak için kullanıyor. Buna da 'gastro-diplomasi' deniyor. Diplomasi - halkla ilişkiler karışımı bu kavram son birkaç yıldır kurumsallaşmakta. Konuyla ilgili ABD ve Avrupa’da yüksekokullarda özel bölümler açılıyor. Bazı ülkelerin diplomasileri bu konuda strateji geliştirip, özel bütçe ayırıyor. Ünlü şeflerin bu stratejinin vazgeçilmez unsuru olduğunu söylemeye dahi gerek yok.

Güney Kore, Tayland ve Tayvan tarafından yürütülen 'Kimchi Diplomasisi', 'Dim Sum Diplomasisi' bu alanda öne çıkan örnekler. Malezya ve Güney Kore gibi ülkeler ABD, Japonya ve İngiltere’de bazı kentlerde 'foodtruck' adı verilen dev kamyonlar kiralayıp ulusal mutfaklarını tanıtıyor.

Güney Kore buna ek olarak Koreli pop yıldızlarının söylediği 'k-food (Korean food) is the best' parçasının hip-hop varyasyonlarını kullanıyor. İskandinav ülkeleri de San Francisco’da bir fuar için özel video oyunu geliştirip, Cannes Film Festivali’nde gurme gecesi düzenleyip, ABD başkenti Washington’da 30 bin çocuğa 'basit ve sağlıklı İskandinav mutfağını' öğretiyorlar.

Mutfak diplomasisi ve gastro-diplomasinin kurumsallaşmaya başlamasının sonuçlarından biri de son yıllarda UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne olan ilgi. Devletler, yemek kültürlerini bu miras kapsamına aldırıp turizmde marka olma yolunda ellerindeki koz sayısını arttırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken bazı devletler arasında kıyasıya mücadele de yaşanıyor. Örneğin keşkek 2011 yılında Türkiye’nin kültürel mirası olarak UNESCO listesine dahil edildiğinde, bu kültüre 'harissa' adıyla sahip olan Ermenistan’da kıyamet kopmuştu. Ortadoğu’da Lübnan ve İsrail de humusun kime ait olduğu konusunda anlaşamıyorlar. Fransa'nın kalkınma planı

Dünyanın en fazla turist çeken ülkesi Fransa da turizmini çeşitlendirmek ve mutfak ve gastro diplomasisinde geri planda kalmamak amacıyla atağa geçmiş görünüyor. Fransa 2012 yılından sonra turizmi diplomasisinin araçlarından biri haline getirmeye başladı. Turizm konusu dolaylı yoldan Dışişleri Bakanlığı’na eklendi. Fransız diplomasisi Uluslararası Kalkınma adı altında turizmle de ilgileniyor. Fransa’nın dünyada tanıtımı için hazırlanan eylem planlarında gastronomi ve şarap kültürüne özel önem veriliyor.

Bu alanda hazırlanan 'savaş planı' bir büyükelçi tarafından yönetiliyor. 'Fransız usulü yemek' kavramı UNESCO listesine dahil ettirildi. Ünlü Fransız şeflerin belli başlı dünya başkentlerinde gurme restoranlar açmasına destek sağlanıyor. Bazı idari sorunlar yaşansa da Fransa’daki ünlü restoranlara dünyanın dört bir yanından stajyer şefler davet ediliyor. Hedef bu genç şeflerin gelecekte ülkelerinde Fransız yemek kültürünün elçileri olması.