17 Aralık operasyonun ardından dört eski bakan hakkındaki yolsuzluk iddialarını araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun, dört eski bakanı aklayan esas raporu muhalefetten gizledi. TBMM Başkanlığı'na bugün teslim edilmesi gereken esas rapor mesai saati bitimine kadar muhalefete gönderilmemesi, nedeniyle CHP ve MHP muhalefet şerhlerinin raporunu göremeden yazdı. MHP 3 klasörlük, CHP 233 sayfalık raporunu Komisyon Başkanlığına teslim etti.
MHP’de şerh raporunun tesliminden önce basın toplantısı düzenleyen Dedeoğlu, eski bakanların “Rüşvet yolsuzluk devlet görevini kötüye kullanmak” suçlarından Yüce Divana gitmesi gerektiğini ifade etti. MHP’nin şerhinde, bakanlarla ilgili rüşvet, imtiyaz sağlama, görevini kötüye kullanma ve Rıza Sarrafla olan ilişkiler yer aldı.
MİT’in başbakanlığa yazdığı rapor. MASAK kayıtları, telefon tapeleri, görüntüler, MASAK raporu, komisyon tutanakları, komisyon tutanaklarına yansıyan şüpheli bakanların tevilli (tartışmalı) beyanları, MASAK’ın malvarlıklarının araştırmasına ilişkin raporuna karşı inandırıcı olmayan cevapları, bu cevapların değerlendirmesine ilişkin bilirkişi Ali Demir’in raporu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında bulunan tanık ifadeleri ve bankalar yeminli murakıbı tarafından hazırlanan bilirkişi raporu yer alıyor.
CHP’li dört komisyon üyeleri Rıza Türmen, Osman Korutürk, Emre Köprülü ve Erdal Aksünger düzenledikleri basın toplantısında, parlamentoda bir ilke imza atılarak gerekçeli karar olmadan muhalefet şerhi yazıldığını bildirdi. CHP, esasa rapordan sonra yeni bir rapor yazılabileceği gerekçesiyle ‘saklı tutmak kaydıyla’ ibaresi ekledi. İzmir Milletvekili Rıza Türmen, gerekçeli kararı görmeden yazdıkları muhalefet şerhiyle ilgili “bir anlamda karanlıkta yürüdük” dedi.
CHP’nin 233 sayfalık muhalefet şerhinde yer alan tapelerin ayıklanıp ayıklanmayacağı sorusu, basın toplantısında, “Biz ne verdiysek onu basmak zorundalar. Tek bir sayfasını bile çıkartamazlar” yanıtı verildi. Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü de, “ Asıl rapor yok. Yani bakanların yüce divana gitmesine gerek yok denilen rapor yok” açıklaması yaptı. Osman Korutürk, 233 sayfalık karşı oy yazısı kaleme aldıklarını 309 sayfalık fezlekeden 195 sayfasının komisyona gönderilmediğini ifade etti.
Raporda, fezlekelerle ilgili eksik iki sayfaya dikkat çekildi ve “Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bu eksik olan 2 sayfanın kime ait olduğunu defalarca sormamıza rağmen açıklayamadılar. Yoksa bu sayfalar “bir numaraya mı aitti”? denildi. Raporda, “TBMM’ye getirilmeyen 504 sayfalık fezlekede Muammer Güler’in para teslim aşamalarını oğlu Barış Güler üzerinden yürüttüğü de yer almaktadır” dendi. Gana’dan kaçak olarak getirilen 1.5 ton altın konusundai Bakırköy Savcılığınca takipsizlik kararı verilmesi nedeniyle, ortada tekrar soruşturma açılmasını sağlayacak yeni bir delil bulunmadığının iddia edilmesi ise trajikomik olarak nitelendirildi. Raporda, Rıza Zarrab’a geniş yer verilerek, şöyle denildi:
“Rıza Zarrab’ın, legal faaliyetlerinin haricinde İran’ın parasını döndürmek ve altın ihracatı için kullandığı Royal Denizcilik ve Safir Altın isimli firmalarının banka hesaplarına aktarılan paraların binde 4-5’i (%0,4-%0,5) arasında komisyonun Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a rüşvet olarak verildiği,
29.03.2012 tarihine kadar Zafer Çağlayan’a (bunun içinde o zamana kadar Süleyman Aslan için verilen rüşvetlerin de dahil) yaklaşık 34.000.000,00 (Otuz Dört Milyon) Euro civarında rüşvet verildiği,
Bu kadar rüşvetin verilmemesi durumunda şüphelilerin icra ettikleri sisteme müsaade edilmeyeceğini, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan kastedilerek, rüşvet vermeden bu işlemlerin yapılamayacağını, hatta rakipleri Taha Ahmet Alacacı’nın kendileri gibi böyle güçlü bir ilişkilerinin olmaması sebebiyle aynı sistemi yapamadığını söylemelerine bu delillerin görülmemiş olması Hukuk fakültelerinde ders olarak okutulmalıdır”
CHP’nin 233 sayfalık muhalefet şerhinden bazı bölümler şöyle:
Komisyon tutanaklarında da yer aldığı üzere, çalışmalar sırasında Komisyonda görev alan AKP’li vekiller söz alarak dosyaları yeterince incelemediklerini de açıkça deklare ettiler. Komisyon Başkanı Hakkı Köylü’de arkadaşlarının dosyaları yeterince incelemediğine yönelik sözlerini teyit etti.
Çoğunluk üyelerinden AK Partili Mustafa Akış, “Ben 10 gündür İçişleri Komisyonu’nda iç güvenlik paketi gibi kritik bir yasanın çalışması üzerine sabahtan akşama kadar orada görev yapıyorum. Onun dışında hiçbir şeye bakma imkanım olmadı.” derken, İlknur İnceöz, “Soruşturma Komisyonu çalışmalarımızı çok yoğun çalışmalar içerisinde, partimizin kongre süreci başladı. Hem illerimizin kongreleri hem de bizim Genel Merkez tarafından verilen görevlerimiz nedeniyle ciddi anlamda aslında çok da fazlasıyla mesai veremedik işin doğrusu.” İfadeleriyle açıklamıştı.
Çünkü, Türkiye açısından yüzyılın en önemli yolsuzluk soruşturmasında, AKP’li çoğunluk üyelerinden bazıları tabiri caizse Komisyon Dosyalarının Kapaklarını bile açmadan karar verdiler. Aslında bu açıklama bile açıklayan kişi açısından görevi kötüye kullanmadır. Suçtur.
İran’a uygulanan uluslararası ambargo ve BM Güvenlik Konseyi, ABD ve AB nezdindeki uluslararası kuruluşların İran hakkındaki kararlarından bahsederek İran’ın Türkiye’ ye sattığı doğalgaz ve petrol ödemesini İran’a altın veya başka bir ürün ticareti ile ödememizin suç olmadığı, bunun bir devlet politikası olduğu ve adli soruşturma kapsamında bu hususun tartışılmayacağından polis fezlekesinde bu hususun sanki suçmuş gibi nitelendirildiği ve devlet politikalarının tartışıldığı havasını yaratılmıştır.
Rıza Zarrab’ın kurduğu sistem üzerinden kaçakçılık- hayali ihracat- sahtecilik-rüşvet
Oysa ki; fezlekede İran’dan aldığımız doğalgaz ve petrol nedeniyle İran’a olan borcumuzun altın ticareti veya başka bir ihracatla ödenmesinin bir suç olduğu iddia edilmemiş, bu konuda devlet politikası tartışılmamış, bu hususların suç olarak nitelendirilmediği ve bu politikaların hiçbir şekilde tartışma konusu edilmeyeceği de zaten polis fezlekesinde yer almış, İran’a uygulanan ambargo süreçleri ve bu süreçler nedeniyle Rıza Zarrab’ın kurduğu sistem üzerinden işlenen kaçakçılık, hayali ihracat, sahtecilik ve rüşvet suçları fezlekeye konu edilmiştir.
Rıza Zarrabın para transfer sistemi kapsamında transit ticaret ve ihracat işlemleri gerçekleştirdiğinden bahsedilmiş, buna da örnek olarak da ülkemiz üzerinden DUBAİ’ den İRAN’ a buğday ihracatını örnek gösterilmesine rağmen,
Fezlekede bu transit ticareti ve ihracat işlemlerinin reel bir ihracat işlemi olmadığı, ortada giden gelen bir ticari ürün olmadığı, bu işlemlerin tamamının sahte belgelerle yapıldığı ve hayali ihracat olduğu net delillerle ortaya konmuş, dosyada adı geçen şüphelilerin 5 bin tonluk gemi ile 150 bin ton ürün taşıdıklarına ilişkin bir belgeyi Halkbank’a sunmuşlardır. Yine şüphelilerin DUBAİ’ den İRAN’ a ülkemiz üzerinden buğday ticareti yaptıklarına ilişkin Halkbank’a sunulan belgeler dosyaya sunulmuştur.
Ayrıca, (Dubai’de iklim ve toprak şartları nedeniyle buğday yetişmediğinin bilinmesine rağmen ithalat dünyanın en büyük buğday üreticileri olan ABD, Kanada ve Rusya’dan yerine Dubai’den ithal edilmiştir gibi gösterilmiştir, Dubai’den böyle bir ticaretin yapılıp yapılamayacağını, konşimentoların sahte olup olmadığına bakmaksızın bu transit ticareti yasal ticaret olarak görmüştür.
Soruşturma Tapelerinde, Suç örgütü lideri Rıza Zarrab’ı banka genel müdürü Süleyman Aslan’ı böyle basit mantık hatalarını bir daha yapmamaları hususunda uyardığı yer almaktadır.
Kararda bir kamu görevlisi olan Süleyman Aslan’ın böyle bir sahteciliğe vakıf olunca neden yasal takibat için gerekli işlemi yaptırmayıp Rıza Zarrab’ ı uyarmayı tercih ettiğini araştırma gereği bile duyulmamış, Halkbank’tan temin edilen 6 koli sahte belgelerinin ve teknik takip sürecinde sahte olarak düzenlendiği anlaşılan Dubai Gümrük belgelerinin ve konşimentolarının gerçek olup olmadığı Dubai makamlarından neden sorulmamıştır?
Dosyada Rıza Zarrab’ı Muammer Güler’le, Zafer Çağlayan’ın tanıştırdığından bahsedilmiş, Bakanların birbirlerine işadamlarını tanıştırmasının, medeni ve sosyal ilişkiler çerçevesinde makul bir ve masum bir izah getirmeye çalışılmıştır.
Bu kararın altında adı bir çok olayda yer alan Berber Yaşar adındaki şahsın isminin dosyada yer almasının engellemesidir.
Rıza Zarrab’ı Muammer Güler’ le Zafer Çağlayan değil, İstanbul’da Berber Yaşar isimli bir şahıs tanıştırmıştır. Zarrab için Güler’den randevuyu da Berber Yaşar almış, randevu sonrası Zarrab ve Yaşar telefonla görüşerek randevunun nasıl geçtiği ve neler konuştukları üzerinde değerlendirmeler yapmışlardır.
Rıza Zarrab ile Muammer Güler’in ilk görüşmesinde Zarrab Güler’den yakınlarının istisnai yoldan Türk Vatandaşlığına kabul edilmesini, ayrıca Çin bağlantılı ticaret işlerinde sıkıntı yaşadığı Çin bankalarına bakanlık olarak referans mektubu yazılması konularını rica etmiş, Güler’in ise bu işe karşılık olarak ihtiyacının olduğunu belirterek Zarrab’ın kendisine ödemeyi düşündüğü 1 milyon doları 1.5 milyon dolara yükseltmesini rica ettiğinden bahsetmiştir.
Zarrab ile Güler arasındaki rüşvet anlaşmasını savcı görmezlikten geldi
Bu konu Zarrab ile Güler arasındaki rüşvet anlaşmasının bariz delillerinden olmasına rağmen savcı görmemezlikten gelmiştir.
Muammer Güler’ in akrabası olan Rüçhan Bayar’ ın Muammer Güler’e olan borcu nedeniyle Güler’e 5.985.000 dolar ödemenin Rüçhan Bayar ile beraber çalışan Rıza Zarrab tarafından yapıldığından bahsetmesine rağmen, fezlekede Muammer GÜLER’ in akrabası olan ve çok önceki tarihlerde Güler’den aldığı borcu ödememesi nedeniyle konuşmadıkları Rüçhan Bayar isimli şahsın borcunun olduğundan ve bu borca karşılık olarak da Rıza Zarrab’ın Muammer Güler’ e 200.000 dolar ödeme yapıldığından bahsedilmiştir.
Bu ödemenin Rıza Zarrab’ın rüşvet bilançosunu tutan Abdullah Happani tarafından 200 bin dolar olarak dijital ve el notları şeklinde kayıtları dikkate almamıştır.
Oysa ki, Rüçhan Bayar’ın Muammer GÜLER’ e borcu 5 milyon 985 bin dolar değil 200 bin dolardır ve Rüçhan Bayar bu borç miktarının 200 bin dolar olduğunu polisteki ifadesinde söylemiş olmasına rağmen. savcının Muammer Güler’e yapılan rüşvet ödemelerini neden geçiştirmeye çalışmıştır?
İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’in fezlekede yer aldığı üzere, paranın kabulüne muvafakat göstermenin çok ötesinde hem iş karşılığı ne kadar alacağıyla ilgili para isteyen, hem de para teslimi aşamalarını oğlu üzerinden takip eden bir durumda olduğu Berber Yaşar-Zarrab görüşmelerinde yer aldığı (Berber Yaşar, Rıza Zarrab görüşmesi: onu 1 değil 1.5 yap ihtiyacım var, rica ederim dedi” ) tapelerden de anlaşılmaktadır.
TBMM’ye getirilmeyen 504 sayfalık fezlekede de Muammer Güler’in para teslim aşamalarını oğlu Barış Güler üzerinden yürüttüğü de yer almaktadır.
Kovuşturmaya Yer Yoktur kararında, soruşturmaya başlanırken rüşvet, rüşvete aracılık ve fuhşa aracılık suçlarından bahsedildiğini belirtmesine rağmen, bu soruşturmanın başlangıcında suç işlemek için örgüt kurmak ve bu örgütün faaliyetleri kapsamında suç gelirlerinin aklanması, kaçakçılık ve sahtecilik suçları ile başlandığını rüşvet ve aracılık suçlarının sonraki aşamalarda yapılan tespitler neticesinde soruşturmaya dahil edildiği her nedense fark edilmemiş, sanki soruşturmaya adı geçen Bakanları takip etme gibi bir amaçla başlandığı havası veriliyor.
Oysa ki, bakanlar ve çocukları soruşturmaya başlandıktan çok sonra ortaya çıkmışladır. Soruşturmaya Eylül 2012 tarihinde başlanmış, Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Haziran 2013, Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Ağustos 2013 te telefonları dinlenmeye başlanıyor.
Ayrıca, Dubai üzerinden hayali ihracat ayağını gerçekleştiren Dubai’li heyeti İstanbul’a getirerek kadın bulunmasına aracılık edildiği, tapelerde ve görüntülerde yer almıştır.
Kovuşturmaya Yer Yoktur kararında soruşturma başlamasına dayanak olarak somut bir olay olmadığından bahsedilmesine rağmen, 18 Temmuz 2012 tarihinde İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne; Rıza Zarrab ve Abdullah Happani liderliğindeki bazı şahısların Durak Döviz’de kuyumculuk adı altında kara para akladıkları, uyuşturucu ve kaçakçıların paralarını transfer ettikleri yönünde kapsamlı bir faks ihbarı gelmiş ve ihbarda Rıza Zarrab ile birlikte çalışan elemanları ve kuryelerin isimleri ile birlikte verilmiştir.
İhbarda geçen şahıs ve konular ile ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü arşiv kayıtları incelendiğinde önceki yıllarda da benzer ihbarların ve Masak’tan inceleme raporlarının gelmiş olması,
Rıza Zarrab’ın babası “Happani Gurubu” değerlendirme raporu
Yine 2010 Yılına ait bir ihbarda, İranlı Rıza Zarrab’ın babası ile birlikte İstanbul Kapalı Çarşıdaki Durak Döviz ‘de çalıştırdıkları elemanları kullanarak kayıt dışı para girişi yaptıklarının anlaşılması,
2012 tarihli ihbarda adı geçen ve Rıza Zarrab’ın elemanlarından olduğu belirtilen Abdurrahman İşcan isimli şahıs hakkında 2008 tarihli Masak inceleme raporunun bulunması, “Raporda göre şahsın mali gücünün çok üstünde ve son derece şüphe arz eden para transferlerinin tespit edildiği” belirtilmesi,
Ayrıca, Masak raporunun sonuç bölümünde “kişilerin faaliyetlerinin gerçek mahiyetinin ortaya konmasının ve hukuki açıdan nihai değerlendirmede bulunmaya yetecek somut bilgi ve belgelerin ancak ilgili şüpheli işlemleri gerçekleştiren şahısların polisiye takiple Türkiye çapındaki faaliyetlerinin izlenmesi yoluyla temin temin edilebileceği” değerlendirmesi nedeniyle Masak’tan Kom Daire Başkanlığı’na, Kom Daire Başkanlığı’ndan da İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderilen “Happani grubu değerlendirme raporu” başlıklı 03.06.2011 tarihli raporda ise; 2007 yılında Kapıkule Hudut Kapısından yurtdışına çıkış yapmak isteyen bir tır aracında 202 kg eroin ele geçirilmiş olması,
Konu ile ilgili Edirne Kom Şube Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen teknik takipte, değişik kişiler arasında kaynağı belli olmayan yüksek miktarda paranın uluslararası transferlerinin yapıldığı, bu transferlere aracılık yapan kişiler arasında Durak Döviz isimli işyeri ve Abdullah Happani isimli çalışanının da bulunduğu belirtilmesine rağmen bu bilgi ve belgeler dikkate değer bulunmamıştır.
Soruşturma Komisyonu AKP’li üyelerin çoğunluk kararlarındaki gerekçelerinde de yer aldığı üzere; Şüphelilerin kullandığı maillerin içeriğinin polis tarafından ele geçirilerek incelenmesinin hukuksuz olarak yapıldığı ve bu şekilde bir delil elde etme yönteminin hukuka aykırı olduğu, mail şifresinin polis tarafından nasıl tespit edildiğinin belli olmadığı, bu durumda polisin hackerler gibi maile ulaşmış olabileceği hatta içeriğini bile polisin eklemiş olabileceği konusunda şüphelerin bulunduğundan bahsedilmesinin nedeni, polisin dinleme neticesi elde ettiği delillerle ilgili kendince yorumlar yaparak bu alandaki delilleri çürütmek için çaba sarf ettikten sonra bu defa da mail üzerinden elde edilen delilleri çürütmek için kullanılmış bir yoldur.
Çünkü, şüphelilerle ilgili rüşvet delilleri sadece telefon dinlemesinden ibaret değildir.
Şimdi Çoğunluk Kararı Veren AKP’li Komisyon Üyelerine Sormak İsteriz:
Bu güne kadar bu fezlekelerde yer alan konuşmaların “Dublaj, Montaj, “olduğunu söyleyen AKP yöneticileri İstanbul Adli Tıp Kurumunun verdiği ” tapeler orjinaldir” belgesini açıklamak zorundadırlar. Hatta bu gelen belgelerin 1 ve 2. Sayfası bulunmamakta, 3. Sayfadan başlamaktadır. Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bu eksik olan 2 sayfanın kime ait olduğunu defalarca sormamıza rağmen açıklayamadılar. Yoksa bu sayfalar “bir numaraya mı aitti”?
Ortalama bir memurun 1.800 - 3.000 TL, Milletvekilinin 13.000, Başbakan’ın 14.000, Cumhurbaşkanı’nın 28.000 TL maaş aldığı bir ülkede bir bakan çocuğunun 30.000 dolar maaş almasını kimse masum bir ücret olarak ifade edemez. Çoğunluk kararı veren Milletvekili arkadaşlarım Muammer Güler’in oğlunun kaldığı Ritz Carlton rezidansının aylık kirasının 17.000 ile 30.000 TL arasında olduğunu araştırmışlar mı?
İstanbul Etiler Polis okulu arazisinde boğaz imarı var. Bunu yaparsak “bizi asarlar” diyerek önce karşı çıkıp sonra imzalayan bakan kim? Bu imzadan sonra İstanbul Etiler Polis Okuluna biçilen değer 1 Milyar TL iken 430 milyona alan kim? Bu arsa karşılığında Çatalca’da Polis Okulu yapılacakken ben anlaşmadan vaz geçtim. Bunu yerine Mardin’e polis lojmanı yapın diyen bakan kim?
16 yaşında bir çocuk Kubilayı anma konuşması yaptı diye göz altına alanlar, İstanbul Nuriosmaniye’de bulunan ofiste yakalanan Dubai’ye ait sahte konşimentolar, kaşeler, transit ticaret belgelerini neden araştırmadılar.
150 bin tonluk buğday 5.000 tonluk gemiye nasıl yüklendi? 1500 kg külçe altın nasıl yasa dışı yollardan Türkiye’ye sokuldu? İçinden 292 kg altını kim aldı? Bu uçağa el koymamak için geri Gana’ya gönderilmesine kim izin verdi?
Madenci babası Ermenek’te yırtık 10 liralık lastik ayakkabıyla çocuğunu gömerken, diğer tarafta oğlum evde kaç lira var sorusuna 3-5 kuruş baba cevabını veren kim?
Asgari ücretin net 894 TL olduğu,bir ülkede kendisine 700 bin liralık saat aldıran bakan kim?
4 çocuğa Gaziantep’te baklava çaldıkları için 9 yıl hapis verilirken, evinde ayakkabı kutularından milyonlarca liralık para ve döviz çıkan kim? Hangi hukuk? Kim içerde, kim dışarda?
301 işçi Ermenek’te yerin yüzlerce metre altında 1.300 – 1.500 TL maaş için hayatını verirken, oğlunun nikahına gelen 4500 kişinin, 2.milyon beş yüzbin TL takı taktığını söyleyen bakan kim?
Kore yaptığı aynı ticaretten milyarlarca dolar kar ederken, vergisi sıfır olması nedeniyle İran’a milyarlarca dolarlık altını kurduğu örgütle ihraç ederek Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatan saygın işadamı kim?
Edirne’de 202 kg. eroinle yakalanan tırın sahibi kim? Dubai’de kurduğu hayali ihracat çarkını döndüren yetkililer için İstanbul’da kadın ticareti yapan kim?
3 Milyon 900 bin kişi kredisini ve kredi kartını ödeyemezken, kara parayla anne ve babasının adına cami yaptıran kim?
10 Milyon 403 bin emekli ayda 800-1.500 lira maaşla geçinirken, açıklanamayan geliriyle kısa sürede 3 dairesi olan bakan kim?
Berkin Elvan’a 14 yaşında öldürüldüğünde örgüt üyesi olarak gören, yüzyılın en büyük yolsuzluk örgütü liderinin ise önüne yatan bakan kim?
Gezi direnişinde binlerce kişi bir tweet ile örgüt elemanı olarak suçlanırken, Türkiye’nin en büyük yolsuzluk operasyonunu yapan örgüt liderine Hayırsever İşadamı diyen kim?
Bir taraftan Baba ile “oğulun konuşması özel hayattır diyerek” yolsuzlukları görmezden gelinirken, diğer taraftan darbe paranoyasıyla Oda TV; KCK; Balyoz, Ergenokon gibi davalarla binlerce kişiyi suçsuz yere yıllarca hapis yatıran, masum kişilerin ölümlerine, intiharlarına sebep olanlar kim?
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Hasan Ferit Gedik, Ahmet, Abdullah, Mehmet, Berkin, Medeni, vahşice öldürülüp, avukatların, hekimlerin, gazetecilerin, sivil toplum örgütü temsilcilerinin gözaltına alınmalarına seyirci kalırken, “ama oğlumu gözaltında iki gün boyunca ruhsal ve bedensel baskı altında tuttular” diyen bakan kim?
Ayşe Gökçe, Ermenek madeninde mahsur kalan oğlu için 'Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı' diye feryat ederken hasta olduğu için TBMM’ye ifade vermeyip yatıyla gezen örgüt lideri, hayırsever işadamı kim?