-DOWNER: ''KIBRIS SORUNU TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLERİNDEN BİRİDİR'' LEFKOŞA (A.A) - 26.06.2011 - BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer, ''(Ya hep ya hiç) şeklindeki maksimalist tezlerin artık müzakere masasında yeri yoktur, köprülerin kurulma zamanıdır'' dedi. Özel Danışman Alexander Downer, Rum Alithia gazetesine yaptığı açıklamada, Kıbrıs müzakerelerinde, ''bunca zamandır onca para harcamışken hiçbir sonuç çıkmamasına izin vermeyeceklerini'' ifade ederek, çıkmaz olması halinde grubunun Ada'dan ayrılabileceği imasında da bulundu. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile 7 Temmuz'da Cenevre'de yapacakları üçlü görüşmeyle ilgili olarak Downer, iki tarafın da 7 Temmuz'da Genel Sekreter'in önüne daha çok görüş birliği koymaya odaklandığını belirterek, şunları söyledi: ''Şunu söylemeliyim; boğucu takvimler yok, ama müzakereler ilanihaye devam edemez. (Rum tarafı)'Kıbrıs' 2012'nin ikinci yarısında AB dönem başkanlığını devralacağı ve ardından da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacağı için prosedürü çok daha önce tamamlamamız gerek. 'Kıbrıs' ve Türkiye'deki genel seçimler nedeniyle çok zaman kaybettik. Ancak seçimler bitti, başka haklı gerekçe yok ve kimse bana; şimdi de yerel seçimlerimiz var diyemez. Aksi halde (prosedürü) tamamlayamayacağız.'' -''BAN CENEVRE'DE BÜTÜN BAŞLIKLARI İNCELEMEK İSTİYOR''- Downer, bir soru üzerine, BM Genel Sekreteri'nin, Cenevre görüşmesinde, müzakerelerde hangi başlıklarda görüş birlikleri olduğunu saptamak ve geriye kalan konularda görüş birliklerine ulaşma yöntemlerini belirlemek için ana müzakere başlıklarının tamamını incelemek istediğini söyledi. Downer, ''Liderlerin, önümüzdeki ayların yönetimine dair önerilerle geleceklerine inanıyorum. Aksi halde prosedür büyük darbe alacak'' dedi. ''Bir pazarlığın başlayacağını mı kastettiği'' sorulduğunda Downer, ''Her nasıl adlandırırsanız. Biz, açık kalan bütün ana meseleleri liderlerin çözmesini istiyoruz'' diyerek, şöyle devam etti: ''Bütün detayları halletmelerini beklemiyoruz. 'Aşağıdan yukarıya kadar' müzakere etmeye başlarsak, yani küçük anlaşmazlıklardan başlar ve yukarı; çok daha önemli konulara doğru gidersek o zaman asla bitiremeyiz, tamamlamak için bir 50 sene daha isteriz. Açık olan ana konuları yakalamalı, bunları yönetip çözme yollarını bulmalıyız. Şunu da vurgulamak isterim; müzakere prosedürü yoğunlaştırılmalıdır. Ocak 2010'da, Genel Sekreter'in Kıbrıs'ı ziyaretinden hemen önce, üçer günlük iki yoğunlaştırılmış görüşme gerçekleştirdik ve verimli oldu. Yeniden bu tip bir metodolojiye girmemiz gerektiğine inanıyorum.'' -''MAKSİMALİST TEZLER ORTAYA KOYMA DÖNEMİ KESİNLİKLE BİTMİŞTİR''- Downer, ''açık konuların, başlıklar birleştirilerek mi yoksa teker teker müzakereyle mi olacağı'' sorusuna karşılık şunları söyledi: ''Öteki tarafa gidip, 'istediklerim bunlar' diyerek hangilerini alabileceğine baktığın bir maksimalist yaklaşım var; bir de muhatabına 'ben bu meseleleri kabul edebilirim, senin de şu meseleleri kabul edebileceğine inanıyorum' diyerek muhatabını 'hedeflediğin' yaklaşım var. Bu köprü kurucu öneriler metodudur ve bunu söyleyebilirim. Kıbrıs sorununda maksimalist tezler ortaya koyma dönemi kesinlikle bitmiştir. Artık köprülerin kurulması gerek. Her görüşmeye taraflar köprü kurucu önerilerle gelmelidir.'' Hristofyas'ın, ''müzakerelerin sonuç verebilmesi için Mülkiyet ve Toprak başlıklarının birleştirilmesi'' gerektiği söyleminin hatırlatılmasına karşılık Downer, ''istenilenin; Kıbrıs'ın iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliği, tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti ve tek vatandaşlığı olan bir federasyon olarak yeniden birleşmesi olduğunu'' söyledi. Zorluğun iki bölgelilik ve iki toplumluluk olarak adlandırılan noktada olduğuna işaret eden Downer, ''Kıbrıs'ta bir Kıbrıs Türk bölgesi olacak olması Toprağın ve Mülkiyet'in kalbine götürüyor. Çok hassas meseleler ve birleştiklerini kimse reddetmiyor'' dedi. -''BM DE TOPRAK İADESİ İSTİYOR AMA...''- Downer, başka bir soru üzerine, Kıbrıslı Türkler için Toprak başlığının Kıbrıslı Rumlara göre çok daha hassas olduğuna işaret ederek, BM'nin de toprak iadesi olmasını istediğini, ancak bunun, toprak konusunun müzakere edilmeyeceği anlamına gelmediğini vurguladı. Müzakerelerdeki pazarlık faslının ne kadar süreceğinin Cenevre'de görüşüleceğine işaret eden Downer, müzakerelerin resmi bir takvimi olmadığını, ancak müzakerelerin verimli olmasını isteyenlerin dikkate alması gereken "kilit-zaman noktaları" olduğunu dile getirdi. Downer, şu anda, bütün prosedürün Kıbrıs Rum yönetimin Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını devralmasından önce bitmesi gerektiği argümanı bulunduğuna işaret ederek, Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy'ın da Ada'yı ziyareti sırasında buna işaret ettiğini hatırlattı. Downer, başka bir soruya karşılık, iki tarafın, çok taraflı konferansa olanak tanıyacak formülde uzlaşması gerektiği, uzlaşmamaları halinde, konferansın da yapılmayacağı yanıtını verdi. -''2010'DA BÜTÜN GÖRÜŞ BİRLİKLERİ NOT EDİLDİ''- Ocak 2010'da KKTC'nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın ''Yönetim ve Güç Paylaşımı'' başlığının pek çok noktasında sözlü uzlaşıya vardığı, şimdi Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun bunların çoğunu kabul etmediği yönünde Rum basınında yer alan haberlerin hatırlatılması üzerine ise Downer şunları söyledi: ''O zaman, uzlaşılan her şeyi not etmiştik. Kıbrıslı Rumlarla böyle bir konu olmadı, çünkü liderleri aynı kaldı. Şimdi Sayın Eroğlu ve grubu, kaydedilmiş olan görüş birliklerine uymaya devam edeceklerinde ısrar ediyorlar. Ancak tam görüş birliği sağlanamayan, neredeyse görüş birlikleri de var ve bunların daha ileri görüşülmesi gerekiyor. Şahsen bundan Rumlar kadar çok endişe duymuyorum, bu meselelerin halledileceğine inanıyorum.'' -MÜZAKERELER BAŞARISIZ OLURSA- Müzakerelerin başarısız olması halinde Genel Sekreter’in, Güvenlik Konseyi’nin onayı olmadan iyi niyet misyonuna son verip veremeyeceği sorusuna ise Downer, böyle kesin ikilemlere girilmesi gerektiği inancında olmadığını söyledi. Downer, ''Ancak prosedürün başarısızlığa uğradığı, görüşmelerin bir anlamı kalmadığı, müzakerelerin başarılı sonuç perspektifi olmadığı sonucuna varırsak bu; Genel Sekreter'in, o zaman hakim olacak şartlara göre göğüslemesi gerekecek bir şeydir'' dedi ve şunları ekledi: ''Diğer bir deyişle hiçbir şey yapmadan çıkmazın sonsuza kadar devam etmesine izin vermeyeceğiz. Buraya o kadar para harcayıp, sonuç çıkmamasına müsaade etmeyeceğiz. Ancak bu şu ana kadar olmadı, olmaması için çalışıyoruz.'' -''BAŞARILAMAYAN İDEOLOJİLERİN HİÇBİR DEĞERİ YOKTUR''- Rum siyaset dünyasının, Hristofyas'ın, ''dönüşümlü başkanlık, ağırlıklı oy ve Türkiye kökenli KKTC vatandaşları'' konularındaki önerilerini Kıbrıslı Türklere hediye olarak gördüğüne ilişkin bir soru üzerine de Downer, şu yorumda bulundu: ''İdealizme ve idealistlere hayranım ama başarılamayan ideolojilerin hiçbir değeri yoktur. Diğer bir deyişle, hiç uygulanamayacak bir politika, kötü politikadır'' Downer özetle şöyle devam etti: ''Şahsen, Kıbrıs'ta işleyebilecek tek çözümün iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olduğunu söylediğinde Başkan Hristofyas’a hak veriyorum. Kıbrıslı Türkler, Türkiye her ne derse desin, 1960'taki gibi üniter bir devlete geri dönüşü kabul etmelerinin asla söz konusu olmadığını söylüyorlar. Bunu anlamamız önemlidir. Kıbrıs yeniden birleştirilmek istenirse bunun başarılmasının tek bir yolu vardır. Her istediğinizi alamazsınız. Öteki tarafın isteğini de dikkate almanız gerekir. Sayın Hristofyas’ın da bunu yaptığına inanıyorum.'' -TÜRKİYE ZİYARETİ- Geçen hafta Türkiye'ye giderek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşen Downer’a, ''Türkiye'deki olguları nasıl gördüğü, Türkiye'nin Kıbrıs sorununda taviz vermeye hazır olup olmadığı ve Kıbrıs sorununun bu dönemde Türkiye'nin öncelikleri arasında olmadığı'' da soruldu. Downer, Türkiye ziyaretiyle ilgili olarak şunları aktardı: ''Türkiye dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi kulübündeki bir ülkedir. Eş zamanlı olarak çeşitli konularla meşgul oluyor. Orada olduğum gün Davutoğlu'nun düşüncesine, ülkesinin sınırına gelen 10 binlerce Suriyeli konusu hakimdi. Türk hükümeti bu dönemde anayasa reformuyla, Kürt meselesiyle, AB ve doğal olarak Kıbrıs sorunuyla uğraşıyor. Ve size şunu söyleyeyim, görüşmek için beni Türkiye'ye onlar çağırdı, ben talep etmedim. Sayın Davutoğlu ile görüşmemizin iki saatini yalnız Kıbrıs sorununu görüşerek geçirdik, yarım saat da mesai arkadaşlarıyla görüştük. Bu soruna çok zaman ayırdılar. Sayın Davutoğlu şahsının ve Başbakan Erdoğan'ın meselenin çözümüyle çok ilgilendiklerini söyledi. Kendi talepleri olduğu açıktır, ancak iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümüne bağlıdırlar, konfederasyon veya taksimi savunmuyorlar. Kıbrıs sorunu önceliklerinden biridir, çeşitli öncelikleri var ve Kıbrıs sorunu da bunlardan biridir.''