Dr. Mehmet Somel: Biyoloji ve evrim özel olarak darbe yemiş görünüyor

Dr. Mehmet Somel: Biyoloji ve evrim özel olarak darbe yemiş görünüyor

TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları’nın kitap satış arşivinde bulunan ve insanın gelişimini “Evrim Teorisi” ile açıklayan kitapların basım ve satışını durdurduğuna dair haberler  sonrası söz konusu yasağa ilişkin T24’e konuşan TÜBİTAK yetkilisi, yapılan haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Yetkili, “Aslı astarı olmayan bu haberlerin nereden çıktığını anlayamadık. Söz konusu kitapların baskısı tükendi ve yeni baskılar basım aşamasındadır. TÜBİTAK olarak gerçeği yansıtmayan bu haberler içinde herhangi bir yazılı açıklama yapmayacağız” dedi.

Birçok bilim insanı, sosyal medyada konunun üzerinde durdu. Şüphesiz, evrim ve ekoloji alanlarında çalışan Türkiyeli biyologları kapsayan bilgi ağı Evo-eko’da da konu tartışıldı.

T24 için, Evo-eko ekibinin bir üyesi ve Evrim Çalışkanları’nın kurucularından olan UC Berkeley’de araştırmalarını sürdüren  Dr. Mehmet Somel’e ulaştım, bakın ne dedi:

“TÜBİTAK’ın tepkisini duydum. Yetkili “kitaplığımızda evrimle ilgili iki kitap var, biri Dawkins’inki” demiş. Şu anda TÜBİTAK çevrimiçi listesinde Dawkins’in kitabı görünmüyor. Dahası, yetişkin kitaplığında biyoloji alanında şu anda yalnız ‘bir’ kitap görünüyor (http://esatis.tubitak.gov.tr/).

Yetişkin kitaplığında 20 yılda 350 kitap basımı yapılmış ama bugün stoklarında yalnızca 50 kitap var.  Bu rakamların anlamı, TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları’nın genel olarak eski kitaplarının baskılarını yenilemeyi ve yeni kitap basmayı sistematik olarak ihmal etmesi. Bu da kabul edilebilir değil. Yine bu rakamlara bakılırsa, bu genel ihmal içinde biyoloji ve evrim de özel olarak darbe yemiş görünüyor.  Tek tük yeni kitaplar basmıyor değiller, ama bu, onlarca basımı yapılmış popüler bilim klasiklerini basmaya devam etmemek için bahane değil.  Bu açıdan 300 değerli kitabın yeni baskısının yapılmaması kabul edilemez. Türkiye’de popüler bilim kitapçılığı ve bunun kamu eliyle yapılması bir lüks değil. Bu zaten cehalet sorunu olan toplumumuz açısından ciddi bir ihtiyaç.”

‘Eğer TÜBİTAK’ın sorunu eleman yetersizliğiyse, çok sayıda araştırmacı kendilerine gönüllü olarak çeviri ve editörlük faaliyetlerinde destek vermeyi kabul edecektir!’

Dr. Somel, Türkiye’nin fen eğitimi konusunda iyi bir durumda olmadığının da altını çizdi:  “2009 yılı PISA araştırmasında 65 ülke arasında, Türkiye’deki 15 yaşındaki öğrencilerin fen bilgi düzeyleri 43. sıradaydı. En iyi durumda olan Hong Kong, Finlandiya ve Kore’ye kıyasla Türkiyeli öğrencilerin seviyesi yüzde 20 daha düşüktü. Elbette bu bilgi birikimi eksikliği uzun vadede yaşam standartlarına, halk sağlığına, ülkenin kalkınmasına da yansıyor. Bu açıdan yalnızca evrim değil, çok sayıda alanda dünyaca tanınmış ve klasikleşmiş popüler bilim kitaplarının yeni baskılarının yapılmaması, vahim bir görev ihmali olur. Halkın vergileriyle işleyen bir kurumun halka bu çok önemli hizmeti vermemesi kabul edilemez. Bu alanlarda çalışan araştırmacılar olarak, bir yandan TÜBİTAK’la görüşerek bir yandan da kamuoyu oluşturarak halihazırda çevrilmiş ve hazırlanmış klasik popüler bilim kitaplarının basımının devam etmesini sağlamayı hedefliyoruz…”

Yasağa ilişkin haberler sonrası, ABD’nin Massachusetts eyaletindeki Marine Biological Laboratory’de doktora sonrası araştırmacı statüsü ile faaliyet gösteren Dr. A. Murat Eren’e “sizce ilk habere tepki gösterenler hata mı etti?” diye sordum… Yanıtı net:

“Geçtiğimiz yıl bu zamanlar TÜBİTAK Başkanı Dr. Yücel Altunbaşak, kendisine evrim teorisi ile ilgili ne düşündüğü sorulduğunda her bilim insanının utanç verici bulacağı bir yanıt vermişti: “Türkiye’nin birliğe ihtiyacı var (...) Evrim teorisine inanan var inanmayan var.  [Türkiye olarak] birlikteliğe daha çok ihtiyacımız var”. Çizgisini bu konformist anlayışın belirlediği TÜBİTAK’ın yetkilileri “aslı astarı olmayan” bu haberlerin nasıl olup da bu kadar “gerçekçi” duyulduğunu anlamak için biraz geriye gidecek olurlarsa kısa bir süre önce kapağını sansürledikleri Bilim ve Teknik özel sayısını hatırlayacaklardır. Gündemi takip eden bilim insanlarının kendilerinden her şeyi bekliyor olmasının elbette bir sebebi var. Eğer bu sansür skandalından ötürü kamuoyundan özür diler, bilimin her noktasına eşit mesafede olduklarını açıklarlarsa, “birliğe ihtiyacımız olan” şu günlerde bu haberi ciddiye alıp kaleme kağıda sarılanların da TÜBİTAK’tan bu kadar utanç verici bir davranışı bekleme hatasına düştükleri için özür dilemekten imtina edeceklerini sanmam.”

Peki, TÜBİTAK’ın son açıklaması ne derece inandırıcı?

Popüler bilim kitaplarının kaderine ilişkin haberlerin tamamen asılsız olmasının çok düşük bir ihtimal olduğunu bu satırları okuyan herkes az çok tahmin ediyor olsa gerek. Ben şahsen bu açıklamayı daha çok bir “geri adım” olarak değerlendirmenin uygun olacağı taraftarıyım. Sansür sicili temiz olmayan TÜBİTAK’ın tepkilerle geri adım attığını görmek elbette güzel. Bununla beraber dünyanın 6 bin yaşında olmadığını ve evrenin merkezinde yer almadığını öğrenmiş herkes bilimsel teorilerin otoritenin duruşuna biat eden kurumların sansürü ile yok olmadığını biliyor. Dolayısıyla kimse evrim teorisini TÜBİTAK’ın popüler bilim kitaplarından öğrenmek zorunda değil. Fakat her koşulda kendilerine teşekkür etmemiz gerektiğine inanıyorum. Hatta bu teşekkürü basmaya hazırlandıkları kitapların hepsini satın alıp ülkenin dört bir yanına dağıtarak yapmak son derece manidar olur bence. Böylece sadece TÜBİTAK değil, tüm ülke kazanır.