Deniz Zerin [email protected]
Arap Baharı'nın ardından tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal medyanın marifetlerine ilişkin söylemlerde patlama denilebilecek bir artış yaşandı. Sosyal medyanın geleneksel medyanın yerini aldığına ilişkin açıklamalar geleneksel medya organları tarafından sık sık dillendirilimesine karşın Türkiye'de bu ikilinin nasıl çatışmalı bir pozisyonda oldukları Gezi Parkı direnişi ile görünürlük kazandı.
Gezi Parkı direnişi süresince Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Twitter denen bela" açıklamalarını, kurmayları tarafından Twitter'ın suç ve dezenfomasyon alanı olduğuna yönelik ifadeleri takip etti. Süreç Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ın açıklamaları ile önce sosyal medyaya yönelik yasal düzenleme, ardından siber müdahale ekibi SOMA ve son olarak da Twitter ile anlaşma yapılması açıklamaları ile şekillendi.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acerer'in Twitter ile sahte hesaplar ve suç nitelikli içeriğe ilişkin görüşüldüğü yönündeki açıklamaları, Binali Yıldırım'ın Twitter'ın Türkiye'de ofis açması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacakları yolundaki beyanları ile son günlerde hararetli bir Twitter tartışması süregidiyor.
Alternatif Bilişim Derneği üyesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Özgür Uçkan'ın Türkiye ve Twitter arasında yapılan görüşmelere ilişkin fikirlerini aldık. Konu ile ilgili olarak kendisine başvurmamızın sebebi bilgi ve network ekonomisi, yaratıcı endüstriler, bilgi tasarımı ve yönetimi ile iletişim tasarımı alanlarındaki çalışmaları.
Hükümetin sosyal medya sitelerini tehdit olarak algıladığını söyleyen Uçkan, "Kontrol edemedikleri için, insanların sosyal medyada paylaştıkları içeriği kriminalize etmeye çalışıyorlar" dedi.
Twitter'la yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varıldığına dair açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirten Uçkan "Binali Yıldırım'ın dillendirdiği 'Twitter'la anlaştık' söylemi de insanları otosansüre itme denemesi olarak görülmeli. Yıldırım'ın açıklamaları bir tür psikolojik operasyon. Çünkü Twitter bir anlaşma olmadığını açıkladı" dedi.
Türkiye'de ciddi bir gözetleme sorunu olduğunu ifade eden Uçkan, Twitter'dan Türkiye'de ofis açma talebinin de gözetleme ve kontrol ile alakalı olduğunu söyleyen Uçkan, "Ofis açılması için verginin gerekçe gösterilmesi absürd. Twitter Google gibi değil, vergi vermesini sağlayamazsınız" dedi.
Dr. Özgür Uçkan ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiye buyurun:
- Gezi Parkı direnişi sırasında hükümetten yapılan "Twitter denen bela" ve "Twitter'da suç işleniyor" açıklamalarını nasıl yorumlamalı?
- Hükümetin verdiği tepki aslında normal. Bu tepkinin temelinde ana akım medyanın içinde bulunduğu acizlik yatıyor. Roboski ve Van depremi gibi örneklerde göründüğü üzere sosyal medya gerçek bir haberleşme alternatifi haline geldi.
Sosyal medyanın bu niteliği geliştikçe hükümetin tehdit algısı arttı. Çünkü hükümet sosyal medyayı denetleyemiyor. Sosyal medya internetin geri kalanı gibi denetlenebilecek, sansürlenebilecek bir yer değil. Bunun en önemli sebebi, sosyal medyanın eş zamanlı yürüyen bir mecra olması. Sosyal medyada denetleme yapabilmeniz için servisi sunan şirketin işbirliğine ihtiyacınız var ki, o zaman bile işiniz zor.
Kontrol edemedikleri için, insanların sosyal medyada paylaştıkları içeriği kriminalize etmeye çalışıyorlar. Bununla ilgili yasalar çıkarmaya çalıştılar ama sonra bundan vazgeçtiler.
Hükümet olarak muhalif içeriği suç ilan edip darbeci derseniz, ardından da Twitter'dan işbirliği beklerseniz çok beklersiniz. Sonuçla kriminalize edilen paylaşımlar ifade özgürlüğü kapsamına giriyor. Twitter da buna ilişkin açıklama yaptı.
- Gezi Parkı direnişinin hemen ardından hükümetten 'yasal düzenleme' açıklamaları yapıldı. Ancak sonradan düzenlemeden vazgeçildi. Sizce bu değişiklik neden?
- Sosyal medyada paylaşılan muhalif içeriği suç haline getirecek yasal düzenleme hem Anayasa'ya, hem de uluslararası sözleşmelere aykırı. Bu yönde bir girişim ifade özgürlüğüne aykırı.
Hali hazırda internet ortamına ilişkin 5651 No'lu yasa mevcut, fakat bu yasa da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı. AİHM, Ahmet Yıldırım davasında 5651 No'lu yasanın AİHM ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini ihlal ettiği yönünde hükme vardı.
AİHM iç hukuktan üstündür. Durum bu şekildeyken bir de ceza yasası çıkartsalardı kendilerini zor bir durumda bulacaklardı.
Ayrıca böyle bir yasal düzenlemenin yaptırımlarının uygulanması da teknik olarak mümkün değil, şirketler özel bilgileri vermezler. Bu bilgiler verilmediği zaman ancak polis yöntemleri ile kişinin mevzubahis twitter kullanıcısı olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız. Ancak bu da mümkün değil. Böyle bir ceza yasasına dayandırılan davalar ayakta duramaz. Tabii bu yasal düzenleme laflarına karşı bir tepki de oldu. Bu yüzden düzenleme girişimleri geri çekildi.
Binali Yıldırım'ın dillendirdiği "Twtitter'la anlaştık" söylemi de insanları otosansüre itme denemesi olarak görülmeli. Yıldırım'ın açıklamaları bir tür psikolojik operasyon. Çünkü Twitter bir anlaşma olmadığını açıkladı.
- Peki Binali Yıldırım'ın Siber Olaylara Müdahale Merkezi (SOMA) ve Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı'nı kamuya açıklaması sizce neden?
- SOMA'ya dönmelerine, Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı'nı dile getirmelerinde Gezi Parkı direnişine ilişkin bir hesap var. SOMA'ya bağlı bir ekip Twitter paylaşımlarına ilişkin bir şeyler yapacak. Twitter'da kim hangi twiti attı, hangi kullanıcılar birbirleri ile ilişkili bunlara yönelik çalışmalar yapacaklar. Twitter'ın https güvenlik protokolünü kıramayacakları için de kullanıcıların güvenlik açıklarını takip ederek bir şeyler yapabilirler ancak. Mesela Twitter ve Facebook hesaplarınız birbiri ile bağlantılı ise... Ancak o zaman sizin kim olduğunuzu bulabilirler. Aksi takdirde söz konusu twiti atanın siz olduğunu kanıtlamaları mümkün değil.
Tabii açıklamadıkları için SOMA'nın tam olarak ne yaptığını bilmiyoruz. Ancak behsettiğim türde kişileri takip etmelerin hukuk dışı olduğunu biliyoruz. ABD, İngiltere, Fransa'da da böyle sistemler var. Ve bunlar ortaya çıktığında büyük skandallar patlak verdi.
Alternetif Bilişim Derneği olarak konu ile ilgili bilgi edinme başvuruları yapıyoruz. Türkiye'de gözetlemeye yönelik bir çok eylem var. Mesela, Blue Coat ve Finfisher gibi gözetleme sistemleri... Ciddi bir DPI (Deep Pocket İnspection) altyapısı kuruluyor. DPI Türk Telekom'un Gezinti servisine altyapı sağlayan Phorm sistemi ile gündeme gelmişti.
Eskiden hedefli gözetim vardı. Mahkemeden karar çıkarılırdı ve hedef kişi gözetilirdi. Şimdi ise her şeyi izlemeye başladılar. Her şeyi kaydedip, gerektiğinde kepçeyi daldırıyorlar.
Buna karşın insanlar gittikçe bilinçleniyor. Mesela maskeleme yöntemleri kullanımı gittikçe artıyor. Şifreleme artık çok daha yaygın. Eskiden sadece istihbarat servislerinin erişimi olduğu şifreleme algoritmaları artık sıradan kullanıcılar tarafından kullanılabiliyor. Bu bir tür çıta yüksetme oyunu, internet kullanıcıları ve devletler arasında süregiden.
- Hükümetin Twitter'la görüşmeye başlamasının ardında hangi sebepler var? Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acerer geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Twitter yetkilileri ile Türkiye'de veri merkezi açmaları için temaslarda bulunduklarını söyledi.
- Twitter Türkiye'de ofis açmasını, veri merkezi açmasını istemesinin ardındaki sebep, hükümetin Twitter'a müdahale etme arzusu ile alakalı. Twitter'da üretilen içeriğe müdahale edilmek isteniyor.
Ofis açılması için verginin gerekçe gösterilmesi absürd. Twitter Google gibi değil, vergi vermesini sağlayamazsınız. Hem ayrıca internetten hizmet veren şirket internetin olduğu her yerde ofis açmak zorunda mı?
Twitter'a kıyasla Google'ın çok reklam geliri var. Ayrıca Google'ın reklam verenlerle daha direkt bir ilişkisi var. Fakat Twitter'da böyle bir şey söz konusu değil. Bir kere, Twitter'ın iş modeli reklam üzerine kurulu değil. Twitter'ın iş modeli şu anda kullanıcı sayısı ve kullanıcı güveni üzerine kurulu. Bu yüzden Twitter'ın ifade özgürlüğü sicili bu kadar kötü olan bir ülkede ofis açıp hükümetin kendisine müdahale etmesine izin vermesi mümkün değil. İş modeline aykırı.
ABD'deki Prism skandalından sonra Microsoft'un ve benzeri şirketlerin borsa değeri düştü. Twitter bu şirketler arasında değil. Twitter Türkiye'nin gayri hukuki talebini kabul ederek iş modeli ile çelişemez.
Twitter'ın hükümetlerle işbirliği yaptığı oluyor tabii. Ancak bunun için, mesela IP numaralarının paylaşılması amacıyla İnterpol'den karar çıkması gerekiyor.
Binali Yıldırım, Tayfun Acerer açıklamalarını biraz da insanları korkutmak için yapıyorlar. Twitter'ın sahte hesapları kapatması da aynı döneme gelince insanları korku aldı. Oysa açıklamaları yapanların kendileri de biliyorlar dediklerinin geçerli olmadığını. Twitter Türkiye ile herhangi bir anlaşma yapmadıklarına ilişkin açıklama yaptı. Tabii Facebook'u ayrı tutmak gerekiyor. Facebook'un Türkiye ekibi var ve sansür uyguluyorlar. Ayrıca Facebook'ta içerik kalıcı. Twitter'da ise içerik akıyor. Bu sebeple Facebook'u kontrol etmek daha kolay.
- Son olarak Türkiye'de internetin genel durumu üzerine bir soru: "Türkiye'de devletin internete yönelik güvenlikleştirme çalışmaları var" diyen birine nasıl cevap verirdiniz?
- 11 Eylül'den beri internette güvenlik zihniyetine doğru bir yönelim var. Açıkçası internet devletlerin tam kontrol edemedikleri bir mecra. Burada güvenlik sorununa ilişkin benim için önemli olan devletin güvenliği değil, bireyin güvenliği. Bireyin mahremiyeti, özel iletişim bilgilerinin korunması ile ilgili. Mahremiyet konusu da çıtanın giderek yükseldiği bir savaş. Giderek daha fazla insanın mahremiyeti tehlike altında. İnternetin babası olarak anılan Vint Cerf, internetin güvenliğinin, mahremiyetin korunmasına bağlı olduğunu söyledi.
Sansür niye var? Hükümetlerin halkların arkasından çevirdikleri dolapların ortaya çıkmaması için var. Halktan bilgiyi uzak tutmak için sansür uygulanıyor.
Oysa bilgi yayınlamak hiçbir zaman suç değildir. Evet, bilgi paylaşmanın da bir sınırı var. Nükleer santral planları etrafta dolaşmamalı. Mesela SGK kişisel bilgilerimizi peşkeş çekiyor. Bu yanlış. Devlet vatandaşın bilgilerini korumakla yükümlü olmalı. Fakat onun yerine devlet kendi sırlarını korumak için vatandaşların haklarını yok sayıyor.
SOMA gibi devlet güvenliğine yönelik oluşumlar küresel bir sorun. Bu soruna karşı bireylerin kendi güvenliklerini sağlamak için çalışmaları meşrudur.
Türkiye'de kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanun yok . Ben Türkiye için kişisel verilerin vahşi batısı diyorum. Çünkü bilgilere sahip olanlar bu bilgilerle her istediklerini yapabiliyorlar.
Devlet görevini yapıp beni bilgilerimi izinsiz paylaşanlardan korumak zorunda. Fakat onların derdi muhalefeti bastırmak.
Evet, internet alanında güvenlik trendi yükseliyor, ama buna karşılık dengeleyecek mahremiyet hareketi yükseliyor. Şifreleme algoritmaları da bu hareketin önemli bir parçası