Dr. Sibel Özdemir yazdı: 9 Mayıs Avrupa Günü

Dr. Sibel Özdemir yazdı: 9 Mayıs Avrupa Günü

Dr. Sibel Özdemir* 

Bugünkü Avrupa Birliği'nin (AB) temeli olan 9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Deklarasyonu'nun ilan edildiği gün 1985 yılından itibaren her yıl 'Avrupa Günü' olarak kutlanmaktadır. Ancak bu yılki Avrupa Günü gerek 27 üyeli AB üyesi ülkelerde gerekse Türkiye'nin de aralarında olduğu aday ve potansiyel ülkelerde buruk kutlanıyor.

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrasında Avrupa ve dünya tarihinde yeni bir döneme girildi. Avrupa coğrafyasında yaşanan kriz, AB genişleme sürecinin de jeopolitik ve stratejik bir tercih olduğunu ortaya koydu. Aradan geçen yaklaşık iki buçuk aylık sürede, üç ülkenin (Ukrayna, Moldova ve Gürcistan) AB adaylığı çok ciddi ve acil bir şekilde AB'nin gündemine geldi. AB, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa coğrafyasında yaşanan ve barışı tehdit eden bu sınama karşısında bugüne kadar birliğini ve dayanışma ruhunu korudu. Transatlantik İttifakı güçlendirmeye dönük adımlar attı.

Ukrayna krizinin AB-Türkiye ilişkilerinde ortaya çıkardığı durum ise AB'nin Türkiye ile daha fazla yakınlaşması ve barışçıl bir dünya için daha fazla birlikte hareket etmesi gerçekliğidir. Tarihsel olarak AB bütünleşmesine her zaman sahip çıkan ve Avrupa'nın bir parçası olan Türkiye, 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS) hazırlayan on iki Avrupa ülkesinden biri olarak yönünü belirledi. Avrupa bütünleşmesi yolunda atılan en önemli adımlardan bir diğeri 1963 Ankara Anlaşması oldu. Zorlu süreçlerin ardından 1999 Helsinki Zirvesi'nde resmen adaylık statüsü elde edildi. Üyeliğin temel kriterleri olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükleri içeren Kopenhag Siyasi Kriterleri önemli ölçüde yerine getirecek adımlar atıldı. 2004 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) denetim mekanizmasından çıkıldı. AB ile katılım müzakereleri 2005 yılında bu çabalar sonrası resmen başlayarak önemli bir eşik aşıldı.

Ancak bu kazanım ve kritik eşiklerin aşılmasına rağmen Türkiye, son yıllarda bir 9 Mayıs'a daha Avrupa Günü'nün anlamını ve değerlerini gerçekten kavramaktan ve içselleştirmekten uzaklaşan bir anlayışla girmektedir. Tarihsel olarak çok önemli birikim ve çabalarla Türkiye-AB ilişkilerinde ulaşılan süreç mevcut iktidar tarafından Türkiye'nin önceliği olmaktan çıkarılmıştır. İktidarın kısa vadeli, öngörüsüz ve kişisel siyasi çıkarlara göre yönlendirildiği bir sürecin içindeyiz. Siyasi iktidarın bu tercihleri sonucunda ise birçok kazanım heba edildi.

15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe girişiminin hemen sonrasında ilan edilen OHAL dönemindeki antidemokratik uygulamalar gerekçesiyle AKPM, 2017'de Türkiye'yi yeniden denetim sürecine aldı. Önemli aşama kaydedilen Kopenhag Siyasi Kriterlerinde geriye gidişlere neden olacak uygulamalarla karşı karşıya kalındı. Geriye gidişleri hızlandıran en önemli süreç Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte yaşandı. Güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, düşünce ve ifade özgürlüklerinde taahhüt edilen yükümlülüklerden uzaklaşıldı. Demokrasinin kurumsal işleyişi ve özellikle bağımsız, özerk demokratik kurumsal yapıların tahribatı ile karşı karşıya kalınan uygulamalar ve yapısal sorunlar AB üyelik sürecinden uzaklaşmakla birlikte giderek toplumsal, ekonomik ve hukuksal maliyetleri de beraberinde getirdi.

Son dönemde, AB ile olan köklü kurumsal bağlar, siyasal ve kültürel ilişkiler ciddi anlamda yıprandı. İlişkiler mülteci sorunu, vize serbestisi ve gümrük birliği gibi belirli alanlardaki kısa vadeli iş birliklerine indirgendi. Her yıl yayımlanan Ülke Raporları ve AB'nin son açıkladığı Stratejik Pusula belgesi başta olmak üzere açıklanan tüm belgelerde Türkiye ile ilgili aday ülke statüsünden söz edilmezken bir üçüncü ülke veya komşu ülke olarak atıf yapıldığı bir geri gidişe evrildi. Siyasi irade eksikliği nedeniyle Türkiye'nin haklı tezleri dahi AB ülkelerine ve kurumsal yapılarına karşı savunulamadı. Ortaklık Konseyi dâhil üst düzey diyalog toplantılarının askıya alınmasıyla katılım sürecine ilişkin temel diyalog mekanizmaları kapandı. Katılım müzakereleri askıya alındı. Eksik bırakılan altı kriter nedeniyle vize muafiyeti hakkı elde edilemedi. AB, Yeşil Mutabakat'a geçerken, gümrük birliğinin güncellenmesinde bir aşama kaydedilemedi. TBMM'nin oy birliğiyle kabul ettiği ülkemiz adına uluslararası bir kazanım olan İstanbul Sözleşmesi bir kişinin keyfi kararıyla feshedildi.

Yaklaşık üç yıllık bir aranın ardından AB Uyum Komisyonu ve Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanları ve Komisyon üyelerinin yoğun çabaları neticesinde 79. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Toplantısını 17-18 Mart 2022 tarihlerinde Brüksel'de yapıldı. İlişkilerdeki geriye gidişlere yol açan sorunlar her iki tarafın Parlamenterleri tarafından demokratik bir olgunlukla açıkça masaya yatırılma ve açıklıkla tartışılma fırsatı elde edildi. Özellikle her iki tarafa da sorumlukları ve özeleştiri yapma fırsatı sağlanmış oldu. Muhataplarımızın bize yönelttiği en büyük eleştiri yargı ve temel haklara ilişkin reformların uygulamaya geçirilmemesi oldu. İlişkilerde bir canlanmanın ve iyileşmenin gerçekleşmesi mevcut hükümetin ve tabii AB Kurum, Karar Alma Mekanizmalarının atacağı somut adımlara bağlı olduğu ve bu yönde beklenti mesajları verildi. Ancak son dönemde yaşanan olaylar bir kez daha bu mesajların siyasi iktidar tarafından dikkate alınmadığını gösterdi. AB ülkelerine hükümetin özellikle yargı reform sürecine katkı vermeleri için müzakere başlıklarını açmaları ve objektif davranmaları konusunda çağrılarımız ve desteğimiz de iki taraf açısından yine heba edilmiş oldu.

Son olarak, Kavala'nın AİHM'nin 'hak ihlali' kararına rağmen müebbet ağırlaştırılmış hapis cezasına çaptırılması, Avrupa Konseyi'nin Türkiye'ye yaptırım uygulama olasılığını artırdı. Konsey üyesi olarak Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamayı reddetmeye devam etmesinin Türk yargısının uluslararası standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri artırdığı paylaşıldı. Bu endişelerin somut bir yansıması olarak Avrupa Parlamentosu'nda "Osman Kavala'nın Durumu" başlıklı karar tasarısı büyük çoğunlukla kabul edildi. "Türk hükümeti, AB üyelik sürecini yeniden başlatmaya veya yeni müzakere başlıkları açmaya ve açılmış olanları kapatmaya dayalı her türlü umudu kasten yok etmiştir" denildi.

AB süreci mevcut iktidarın kişisel, öngörüsüz, ikircikli, isteksiz ve şahsi siyasetine bırakılmayacak kadar önemlidir. İlişkilerde ve üyelik müzakerelerinde yaşanan geriye gidişlerden ve kopuşlardan çıkışın ve ilişkileri yeniden canlandırmanın anahtarı vizyoner liderlerin ve kadroların yönetime gelmesidir. Demokratik kurumsal yapıları güvence altına alacak Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişle birlikte dış politika başta olmak üzere kurumsal işleyiş ve Türkiye'nin yeniden Avrupa Konseyi nezdinde yapacağı demokratikleşme ve hukuksal reform uygulamaları hayata geçirilecektir.

AB'nin 2022 yılını 'Gençlik Yılı' ilan etmesi üzerine, bu yıl Türkiye'de etkinlikler 'Umudumuz Hep Genç' sloganı ile gerçekleştiriliyor. İşte ülkemizdeki değişim ve dönüşümün öncüsü de AB üyeliğine en büyük desteği veren gençlerimiz olacaktır. Siyasi iktidar için AB üyelik süreci kapansa da gençlerin büyük çoğunluğunun AB üyeliğini desteklemesi bizler için umut vericidir. AB üyelik sürecimizi sonuçlandıracak da gençlerin bu sürece olan inancıdır.

Cumhuriyet tarihi boyunca olduğu gibi yurtta ve dünyada barışın savunucusu, haktan, emekten, özgürlüklerden, demokrasiden ve hukuk devletinden yana atılımların adresi bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisi olacaktır diyerek sözlerime son veriyor, AB üyesi, aday ve potansiyel ülke vatandaşlarının ve tüm yurttaşlarımızın Avrupa Günü'nü kutluyorum.

* CHP İstanbul Milletvekili, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyesi