Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Avrupa Bağışıklama Teknik Uzman Grubu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, Avrupa Birliği'nde (AB) aşı pasaportu ile ilgili çalışma başlatılmasına ilişkin, "Türkiye olarak bir an önce bu dijital platforma üye olabilmek için altyapımızı gözden geçirmemiz ve gerekli adımları atmamız gerekiyor. Bunun için yaklaşık 3 ay süremiz var" dedi. Prof. Dr. Aksakal, Türkiye'nin dijital aşı platformunun içine dahil olabilmesi için Çin'in Türkiye'de uygulanan Sinovac aşısını Avrupa'nın onayı veren birimi EMA'ya başvurup onaylatması gerektiğini kaydetti.
AB ülkeleri, Covid-19 aşısı olanların serbestçe seyahat edebilmesini sağlayacak 'aşı pasaportu' üzerinde çalışma başlattı. AB ülkelerinin aşı pasaportu ile ilgili çalışmayı 3 ayda tamamlanması planlanıyor. Pasaporta 'IBAN' gibi bir kodla ne tür aşı yapıldığı, nerede yapıldığı, PCR testi sonucu ve antikor seviyesi gibi temel tıbbi bilgiler işleneceği belirtildi. Pasaport uygulaması hayata geçirilene kadar seyahat kısıtlamalarının süreceği kaydedildi.
Aşı pasaportunu Türkiye'de 1 ay önce gündeme getiren Gazi Üniversitesi'nden, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Avrupa Bağışıklama Teknik Uzman Grubu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, DHA'ya açıklama yaptı.
Prof. Dr. Aksakal, AB'de 27 ülkenin bir araya gelerek 2 gün süren online toplantı yaptığını hatırlatarak, "Bütün Avrupa ülkeleri bir dijital platform olması gerektiği, AB'nin onayladığı aşılarla olan aşılamaların aşı pasaportuyla görünebilir bir platformda izlenmesi gerektiği konusunda hemfikir. Hemfikir olunmayan nokta bunun ne zaman başlayabileceği ve hangi şartlarla uygulanabileceği. Bunlar tartışılmaya devam ediyor. Ama prensipte 3 ay içerisinde bu dijital altyapının hazırlanması gerektiğine karar verdiler. Bununla ilgili olarak da birtakım yaptırımların arkasından geleceği yönünde tartışmalar oldu. Bunu sadece aşı tartışması olarak düşünmek de çok doğru değil. Çünkü bu aşı pasaportunun ortaya çıkış nedeni aslında AB ülkelerinin güvenli olduğunu düşündükleri sınırlar içinde seyahatlerin serbest bırakılması" dedi.
Bunun turizm gibi ekonomik boyutlarının da olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aksakal, "AB'den onaylı aşılarla aşılanmış toplumları ve onların kayıtlarını bir ortak dijital platformda görerek, onların kendi AB çerçevesi içinde turist olarak kalmalarını sağlamak da aslında gizli bir yaptırım olarak arkada duruyor. Bizde böyle baktığımızda aslında Avrupa'dan gelen turistler açısından iyi bir destinasyonuz. O yüzden bizim de Türkiye olarak bir an önce bu dijital platforma üye olabilmek için altyapımızı gözden geçirmemiz ve gerekli adımları atmamız gerekiyor. Bunun için yaklaşık 3 ay süremiz var. Sadece gidip eğlenen turistler değil, o ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarımız var. Onlar Türkiye'ye geldiklerinde de geri dönüşlerinde birtakım yaptırımlarla karşılaşacak olabilirler. Ne olabilir? Türkiye'ye gidebilirsiniz ya da başka bir ülkeye; ama sağlık sigortanız geçerli olmaz ya da belki gitmeye bir engel konulmaz; ama dönüşte uygulanacak olan karantina çok daha ağırlaştırılmış bir karantina olabilir. Bu tip yaptırımlar için politik girişimler gerekli ve bunlar için de uyum sağlayabilmek için bir altyapının mutlaka hazır olması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Aksakal, Türkiye'nin dijital aşı platformunun içine dahil olabilmesi için Çin'in Türkiye'de uygulanan Sinovac aşısı için Avrupa'nın onayı veren birimi EMA'ya başvurup onay alması gerektiğini kaydetti. Aksakal "EMA başvurusu yapıldıktan sonra eğer AB içinde onay almış bir aşı haline dönüşürse otomatik olarak bizim yaptırdığımız aşı da geçerli olmuş oluyor. İkinci olay e-nabız'da aşılanan kişilerin aşı kayıtlarının bu dijital platformlara aktarılabilmesi ve örneğin, yurtdışına çıkarken pasaportunuzu verdiğinizde ya da herhangi bir şekilde bir barkod uygulamasına geçtiğinizde sizin aşınızın orada görülebilir olması lazım. Türkiye'nin bu platform için kendi vatandaşı olan kişilerin yurtdışına gidişi ve dönüşü ile ilgili düzenlemeleri yapabilmesi için veya dışarıdan gelen kişileri güvenli bir ortam olduğunu gösterebilmesi için bu iki adımı mutlaka bir an önce atması gerekiyor. Bu 3 ay çok kritik. Çünkü bu 3 ay bizim için bundan sonra Türkiye'nin AB'den girişler için uygun olup olmayacağı kriterlerin belirlenmesine neden olacak" dedi.
AB ile ilgili müzakereleri olan, uyum içinde olan ülkelerin AB'den tamamen izole edilebileceğini düşünmediğine dikkat çeken Aksakal, "Türkiye'nin bu sistemden izole olabileceğini düşünmüyorum. Çin aşısı o döneme kadar bir ruhsat alırsa o gündeme getirilebilecek. Ama o zamana kadar ruhsat alamaması durumunda da PCR testleri, son saatlerde istenen antijen testleri veya kalış süreniz, nerede geçireceğiniz gibi sizi izlemeye yönelik konular gündeme gelecektir. Böyle bir şeyi kabul ederek geçiş olabileceğini düşünüyorum. Bu AB’nin sadece Türkiye'ye karşı da bir uygulaması değil, Avrupa dışında kalan ülkeler için de benzer yaptırımlar tartışılıyor. Ama mutlaka bir orta yol bulunacağını düşünüyorum. Aşı pasaportu tartışmaları başladığı andan itibaren DSÖ'nün durduğu yer de çok önemli. Bunun hakkaniyetle paylaşımı olmadan ve her ülkede en azından risk grubu aşılamaları tamamlanmadan bu tip seyahat kısıtlamalarının ya da ülkeler içinde belli bölgelerin aşılanmış kişiler tarafından daha rahat kullanılabilir olmasının uygun olmadığını düşünüyor ve desteklemediğini de bir duruş olarak açıkladı" dedi.