DSP Genel Başkanı Aksakal: Ecevit'e yönelik iddia, kelimenin tam anlamıyla bir iftiradır, ortaya atanın ispat yükümlülüğü vardır

DSP Genel Başkanı Aksakal: Ecevit'e yönelik iddia, kelimenin tam anlamıyla bir iftiradır, ortaya atanın ispat yükümlülüğü vardır

İSTANBUL, (DHA) DEMOKRATİK Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal,  Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer\'İn, Sözcü Gazetesi\'nde merhum Başbakan Bülent Ecevit\'e yönelik ithamlarda bulunduğunu belirterek,  \"Bülent Ecevit, 12 Eylül faşist cuntasına bile kafa tutmuş, demokrasi dışı her türlü sisteme karşı gelmiş bir siyasetçi olarak ve ayrıca güçler ayrılığı ilkesine koşulsuz bağlılığını toplumda ispatlamış bir devlet adamı sıfatıyla bağımsız yargı organlarına yönelik böyle bir istekte bulunduğunun iddia edilmesi asla kabul edilemez\" dedi.

Aksakal, \"11  yıl önce yaşama veda etmiş ve söylenenlere karşı yanıt veremeyecek olan birine yönelik ortaya atılan bu iddia, kelimenin tam anlamıyla bir iftiradır ve bunu ortaya atanın ispat yükümlülüğü vardır\" dİye konuştu.

VARSA HATASI, CUMHURBAŞKANLIĞA SEÇTİRMESİ OLMALIDIR

Açıklamasında Aksakal ayrıca, \"Eğer, Ecevit\'in  yaptığı bir “hata”dan söz edilecekse üzerinde konuşulması gereken asıl konu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandık başına gitmeyip, vatandaşlık görevini dahi yerine getirmeyen sözde demokrat görünen, siyasetin tozunu yutmamış birisini Cumhurbaşkanlığına aday gösterip seçtirmesi olmalıdır\" ifadelerine yer verdi.

 

Aksakal\'ın yazılı açıklaması şöyle:

\"Sözcü Gazetesinin 05 Kasım 2017 tarihli nüshasında, “Eski” Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer kaynak gösterilerek yapılan bir haberde, DSP’nin Onursal Genel Başkanı ve 57. Cumhuriyet Hükümeti’nin Başbakanı Bülent Ecevit\'e yönelik bazı ithamlarda bulunulduğunu hayretle karşıladık.

Söz konusu haberde Ahmet Necdet Sezer’in, “Herkes, Ecevit ile gerginliğin MGK’daki Anayasa kitapçığı olayından kaynaklandığını zanneder. Ancak gerilim, Fazilet Partisine açılan kapatma davasıyla başladı. Ecevit 2 kez gelip Fazilet’in kapatılmaması için, arkadaşım olan AYM üyelerine telkinde bulunmamı istedi. Yıllarca AYM’de görev yaptığım için kırıldım ve reddettim. Bir süre sonra yeniden gelip aynı istekte bulundu. Yine reddettim. Bu durum sürerken, 19 Şubat 2001’deki MGK’da o olay yaşandı. Asıl neden ECEVİT’in bu isteğiydi.” dediği ileri sürülmektedir.

Öncelikle şu hususa dikkat çekmek isterim ki, sayın Ahmet Necdet Sezer aradan geçen yaklaşık 17 yıl süresince bu konuda tek bir söz bile söylememişken, neden bugün.. Ecevit\'in  ölümünün 11. yılına rastlayan tarihte böyle bir açıklama yapma ihtiyacını hissetmiştir?

Bülent Ecevit\'in, 12 Eylül faşist cuntasına bile kafa tutmuş, demokrasi dışı her türlü sisteme kaşı gelmiş bir siyasetçi olarak ve ayrıca güçler ayrılığı ilkesine koşulsuz bağlılığını toplumda ispatlamış bir devlet adamı sıfatıyla bağımsız yargı organlarına yönelik böyle bir istekte bulunduğunun iddia edilmesi asla kabul edilemez.

Onbir yıl önce yaşama veda etmiş ve söylenenlere karşı yanıt veremeyecek olan birine yönelik ortaya atılan bu iddia, kelimenin tam anlamıyla bir İFTİRADIR ve bunu ortaya atanın ispat yükümlülüğü vardır.

Bugün ülkede yaşanan olumsuzlukların toplum tarafından değerlendirilmesinde çıkış yolu olarak Demokratik Sol politikalara yönelme ve çareyi DSP iktidarında görme arayışına engel olmak için yapılan bu haberlerin, kendilerini Cumhuriyet rejimi ve Atatürk ilkelerine sadakat düzleminde tanımlayan mekanizmalarca kamuoyuna servis edilmesi ayrıca dikkate alınması gereken ilginç bir husustur.

Ecevit, 17 yıl önce bugünkü durumu öngördüğü için Fazilet Partisi’nin kapatılmaması yönündeki hassasiyetini ortaya koymuş ve inandığı demokrasi değerleri adına bir girişimde bulunmuş ise de Yüksek Yargı Üyelerine yönelik bir “telkin talebinde bulunduğu”  iddiası, bunu ortaya sürenler adına sadece akıl tutulması olarak izah edilebilir.

“Keyfi olarak” parti kapatmaya karşı yapılan bu girişim hangi parti ile ilgili olursa olsun, böyle bir talep özünde demokrasiye olan inancın bir tezahürüdür.

Eğer, Ecevit\'in  yaptığı bir “hata”dan söz edilecekse üzerinde konuşulması gereken asıl konu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandık başına gitmeyip, vatandaşlık görevini dahi yerine getirmeyen sözde demokrat görünen, siyasetin tozunu yutmamış birisini Cumhurbaşkanlığına aday gösterip seçtirmesi olmalıdır.\"