Demokratik Toplum Kongresi (DTK), pazar günü gerçekleştirdiği toplantısında, demokratik çözüm sürecinin hızlanması için güvensizliği ortadan kaldıracak adımlar atılmasını isterken, Gezi Parkı direnişi konusunda ise “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” tespitinde bulundu.
DTK Daimi Meclis toplantısı 9 Haziran günü gerçekleşti. Toplantıda gündemindeki temel konular değerlendirilirken, çeşitli kararlaşmalara gidildi.
Toplantı ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, Abdullah Öcalan inisiyatifinde başlayan demokratik çözüm süreci, Öcalan’ın durumu, güvenin sağlanması için atılması gereken adımlar, Diyarbakır’da yapılması planlanan Kürt Konferansı ve Gezi Parkı direnişi değerlendirildi.
Bildirgeye göre toplantıda ayrıca Şeyh Said’i anma etkinliklerinin diğer Kürt yapılarla birlikte gerçekleştirilmesi ve bir Avukatlar Konferansı’nın düzenlenmesi de karar altına alındı.
Sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
“Dünyanın gündeminde olan Türkiye ve Ortadoğu’nun en büyük sorunu haline gelen Kürt sorununun Demokratik ve Barışçıl çözümü için Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın geliştirmiş olduğu yeni süreç ile birlikte yapılan görüşmeler, silahların susması, gerillanın sınır dışına çekilmesi tarihi önemde bir gelişmedir.
Kürt sorununun çözüm sürecinin hızlanması ve kalıcı hale gelmesi için AKP hükümetine büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir. Sadece PKK tarafından adımlar atılmasını beklemek, pratikleşme yerine söylem düzeyinde kalmak gerçekçi bir yaklaşım olmadığı gibi çözüm geliştirici bir yöntem de değildir. Birinci aşama olarak ifade edilen sürecin bitmesine rağmen AKP hükümeti tarafından hiç bir demokratik yasal düzenlemenin yapılmaması kafalarda soru işareti oluşturmakta kaygı ve güvensizlik oluşturmaktadır.
Güvensizliğin, kaygı ve soru işaretlerinin giderilmesi için öncelikle hükümet dilini değiştirmeli, demokratik çözüm ve barışın dilini kullanmalıdır. Anayasa değişiklikleri beklemeden TCK’yi değiştirmeli, TMK, seçim barajı, düşünce ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmalıdır. Koruculuk sistemi tasfiye edilmeli, mayınlı araziler temizlenmelidir. Haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan, hasta tutuklular başta olmak üzere Kürt siyasetçiler serbest bırakılmalıdır. Doğa tahribatından, karakol ve baraj yapımında vazgeçilmelidir.
Ayrıca görüşmelerin daha sağlıklı yürütülmesi, barışçıl ve demokratik sürecin hızlanması ve Sayın Abdullah Öcalan’ın sürece daha etkin katılımının sağlanması için PKK yetkilileri, Demokrasi güçleri, Sivil Toplum Örgütleri, Aydın ve şahsiyetlerle görüşme imkân ve koşulları sağlanmalıdır. Görüşmeler açık, şeffaf ve paylaşımcı olmalıdır.
Bu adımlarla güven ortamı sağlanacağı gibi barışçıl sürecin önü açılacak ve demokratik çözüm hızlanacaktır. Şüphesiz barışçıl ve demokratik çözümün gelişmesinde Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin, vereceği demokratik mücadele etkili olacaktır. Bunun için başta halkımız ve kurumlarımız olmak üzere onurlu bir barış ve demokratik çözüm için, emek ve demokrasi güçleri bu sürecin güçlenmesi için sesini yükseltmeli, demokratik mücadeleyi büyütmelidir.
Tarihi bir süreçte geçtiğimiz bugünlerde Kürt halkının ulusal birliği her gün diğer günden daha fazla önem kazanmaktadır. Kürtlerin özgürlüğe yürüdüğü bu süreç, aynı zamanda Kürtler arası birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin en fazla güçlendirilmesi gereken süreçtir. 15-16 Haziranda Amed’te yapılacak olan Kürdistani oluşumların ve şahsiyetlerin katılımı ile gerçekleştirilecek olan ‘Kuzey Kürdistan Çözüm ve Birlik Konferansı’, Kürt halkının demokratik birliğinin güçlenmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Bu konferansta yaşanacak kararlaşmalar Kürt halkının ulusal birliğine, eşitliğine, özgürlüğüne ve Ortadoğu halklarının demokratik geleceğine önemli katkılar sağlayacaktır. Tüm katılımcıların da tarihi önemde olan bu konferansta, tarihi kararlaşmalar için gerekli hassasiyetle katılım sağlayacağına inanıyoruz.
Son haftalarda Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri de selamladığımız Gezi Parkı direnişidir. Kenti, çevresi geleceği ve yaşamı ile ilgili daha fazla söz ve karar sahibi olmak isteyen toplumun, gezi parkı direnişi bu ülkenin katı merkeziyetçi yapısı ile yönetilemeyeceği gerçekliğini bir kez daha açığa çıkarmıştır. Ulusalcı, Milliyetçi ve Ergenekoncu kesimlerin nemalanmak istediği bu direniş, Çoğulcu, Eşitlikçi, Özgürlükçü ve Demokratik bir anayasa talebi ile boşa çıkarılmalı ve tüm demokratik muhalefet kesimler bu talep etrafında buluşmalıdır.
Çünkü tüm sorunların temel kaynağı 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan askeri anayasadır. Tekçi, güvenlikçi ve yasakçı olan yasalar ve Anayasa değişmedikçe ve demokratikleşmedikçe sorunların çözümü de mümkün gözükmemektedir.
AKP Hükümeti de Gezi Parkı direnişini baskı ve şiddet ile çözme yerine toplumun daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük isteğini görmeli, ben bilirim ben yaparım yaklaşımından ve kibirli tavrından vazgeçip, özür dileyerek projesinden vazgeçtiğini açıklamalıdır.
Gezi parkı direnişi de göstermiştir ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çağın gerekliliğini yerine getirmeyen, demokratik değişimi gerçekleştirmeyen, toplumu dikkate almayan, toplumu karar mekanizmalarına katmayan bir sistem, halka rağmen hiçbir şey yapamayacaktır. Her istediğini topluma, halka kabul ettiremeyecektir.
Daimi Meclisimiz şu hususları karar altına almıştır;
*Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nı tarihi önemde bulur. Konferans iradesinin önemli bir bileşeni olacağını ilan eder.
*Haziran ayında gerçekleştirilecek Şeyh Said anma etkinliklerini diğer Kürdi yapılarla birlikte gerçekleştirilecektir.
*Sonbaharda Hukuk Komisyonu tarafından Avukatlar konferansı düzenlemesini karar altına alır.”