KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Diyarbakır'da, hendekler, sokağa çıkma yasakları, operasyonlar ve çatışmalar nedeniyle 27 Aralık Pazar günü olağanüstü toplanan Demokratik Toplum Kongresi'nin özyönetim kararına destek veren bir açıklama yaptı. KCK'nın açıklamasında, son dönemde bölgeyi takip eden bazı yazarlar tarafından da eleştirilen ve tartışma konusu olan hendek ve barikatlara devam mesajı verildi.
"Ayrılma eğilimleri yerel demokrasilerin varlığı ile ortadan kaldırılmaktadır" denen açıklamada, "Biz DTK’nın yayınladığı deklarasyonun da bu karakterde olduğunu düşünüyor, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde rolünü oynayacağına inanıyoruz" ifadeleri yer aldı. Açıklamada, DTK'nın özerklik çıkışına Cumhurbaşkanlığı ve hükümet kanadından gelen sert eleştiriler hatırlatılarak, "AKP'nin bu saldırgan politikası hendek ve barikatlar arkasında yürütülen direnişin ne kadar haklı ve meşru olduğunu bir daha göstermiştir. Hendekler ve barikatların bu inkarcı ve ezme politikasına karşı bir direniş olduğunu böylece tüm dünya görmüştür" görüşü dile getirildi.
DTK'yı takip eden Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, özyönetim vurgusu yapılan deklarasyon sonrası "KCK yakında bir açıklama yapabilir. Belki bu açıklamalarında hem deklerasyona destek verirler hem de hendeklerin kaldırılmasının işaretini verebilirler" demişti.
KCK'dan yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
"DTK 26-27 Aralık tarihlerinde yaptığı toplantı sonucu Demokratik Özerklik belgesini kamuoyuna sunmuştu. Kürt halkının özyönetim direnişinin yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin demokratikbirliğini sağlayacak böyle bir deklarasyonun yayınlanması, Türkiye'nin demokrasi mücadelesi açısından büyük anlam taşımaktadır. Türkiye'nin demokratik birliğinin demokrasiden ve bunun yerellere yansımasından geçtiğini ortaya koyarak, Türkiye'nin temel siyasi doğrultusunun ne olması gerektiğini göstermiştir. Bu açıdan Kürt sorununun çözümü ile Türkiye'nin demokratikleşmesini iç içe ele alan bu deklarasyonun Türkiye'nin tüm halklarına ve topluluklarına hayırlı olmasını diliyoruz.
Türkiye'yi barış ve istikrar temelinde birlik içinde tutacak tek siyasi yönetim biçimi demokrasidir; bu demokrasinin yerelde ve tümtoplum içinde somutlaşmasıdır. Zaten günümüz dünyasında demokratik yönetimler tüm meşruiyetlerini yerelden gerçekleşen demokrasilerden almaktadırlar. Egemenliğin meşruiyetinin silah zoruyla sağlandığı çağların sonuna gelinmiştir. Artık devletler hakimiyet alanı olarak düşündükleri coğrafyaların meşruiyetini yerel demokrasilerin varlığından almaktadırlar. Yerel demokrasinin olduğu ülkeler her bakımdan birliğini güçlendirmiş ülkeler haline gelmektedirler. Ayrılma eğilimleri yerel demokrasilerin varlığı ile ortadan kaldırılmaktadır.
Biz DTK’nın yayınladığı deklarasyonun da bu karakterde olduğunu düşünüyor, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde rolünü oynayacağına inanıyoruz.
Kuşkusuz deklarasyonda da belirtildiği gibi bu deklarasyonda ortaya konulan temel ilkelerin Kürt halkının baş müzakerecisi Önder Apo ile müzakere edilip bir çözüm projesi olarak Meclise taşınması gerekmektedir. Meclisin de bu yönlü demokratik bir çözümü anayasal ve yasal hale getirmesi önemlidir. Demokratikleşme temelinde bir çözüm ancak böyle mümkün olacaktır.
Kürt halkının özyönetimleri ilan etmesi de esas olarak sorunun demokratikleşme temelinde çözümünü esas almaktadır. Müzakerelerle Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde bir çözüm Dolmabahçe Mutabakatı yok sayılarak reddedildi. Kürt halkına karşı bir savaş açılınca, Kürt halkı da yerelden demokratik hamleler yaparak Türkiye'nin demokratikleşmesinin temelini sağlama mücadelesi içine girmiştir. Deklarasyon, yerel demokrasiyi ve özyönetim hamlesini bu çerçevede ele aldığından çözümleyici bir karakter taşımaktadır.
Türkiye'nin demokratik birliğini hedefleyen ve bu temelde tüm Ortadoğu’ya örnek olmak isteyen böyle bir önermeyi AKP iktidarının hemen bölücülük ve fantezi olarak görüp saldırıya geçmesi, zihniyetini ve politikasını tüm çıplaklığıyla ele vermiştir. Bırakalım Kürt sorununu çözmesini, demokratik zihniyetten yoksun ve sadece kültürel soykırımcı sömürgeci egemenlik peşinde koşan bir iktidar olduğunu ortaya koymuştur.
Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, Türk devleti ve AKP hükümetinin mevcut zihniyeti ve amaçladıkları Kürtleri kültürel soykırıma uğratıp tek millet yaratma politikası artık günümüzde gerçekleşmeyecek bir fantezi haline gelmiştir. Gerçekleşebilir ve doğru politika ise bugün dünyada herkesin benimsediği özerklikler temelinde yerel demokrasinin gelişmesidir. Dünyada Türk devleti ve AKP'nin zihniyetini ve politikalarını savunan ve pratikleştiren tek bir ülke kalmamıştır. Ortadoğu'da bu yönlü zihniyet ve politikada olan ülkeler ayrıştırıcı olduklarından bir bir çözülmektedirler.
PKK karşıtı olduğu için devlet önerilerinde bulunanları yandaş basında konuşturan, ama Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde demokratik birliğini sağlayacak yerelden özyönetimlerini sağlamasını bölücülük olarak görüp mahkemelerini ve her türlü gericiliği harekete geçiren bir hükümetin Türkiye'de barışı da, istikrarı da sağlaması mümkün değildir. DTK’nın kamuoyuna sunduğu deklarasyondan sonra gösterilen tutum ve kullanılan dil Kürt halkına karşı nasıl bir savaş yürütüldüğünü bir daha ortaya koymuştur. Kürt halkına yönelik savaş açılmış ve iradesi her alanda kırılmak istenmektedir.
AKP'nin bu saldırgan politikası hendek ve barikatlar arkasında yürütülen direnişin ne kadar haklı ve meşru olduğunu bir daha göstermiştir. Kürt halkının kendi varlığı, kimliği, dili ve kültürüyle demokratik bir anayasa çerçevesinde kendi özyönetimine kavuşmasına tahammül edilmeyip ezilmek istendiği açıkça ortaya konulmuştur.
Böylece Dolmabahçe Mutabakatının neden reddedildiği, en makul ve çözümleyici yaklaşım içinde olan Önderliğimize neden ağır tecrit uygulandığı şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Hendekler ve barikatların bu inkarcı ve ezme politikasına karşı bir direniş olduğunu böylece tüm dünya görmüştür.
Bu gerçeklik Türkiye ve Kürdistan'daki tüm demokrasi güçlerinin bir araya gelerek AKP hükümetine karşı bir demokrasi bloku kurup mücadele etmesini daha da acil hale getirmiştir. Tüm dünyanın demokratik ülkeleri, kurumları ve çevreleri de DTK deklarasyonu karşısındaki AKP tutumunu görerek Türkiye ve Kürdistan'daki demokrasi mücadelesinin yanında yer almalıdırlar.
AKP hükümetine karşı mücadele verilip mevcut zihniyeti ve politikasını geriletmeden Türkiye'yi demokratikleştirmek ve Türkiye'nin sorunlarını çözmek mümkün değildir. Bu temelde Türkiye halklarını Sur ve Cizre’de sembolleşen özyönetimlerin yanında yer almaya ve AKP'ye karşı mücadeleyi her alanda yükseltmeye çağırıyoruz."