Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 9 saat süren toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16 Kasım 2007 tarihinde DTP'nin kapatılması istemiyle dava açtığını anımsattı. Kılıç, yapılan görüşmeler sonunda, DTP'nin, eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa'nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 101 ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına karar verildiğini açıkladı. Kılıç, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan kurucuları dahil üyelerinden Abdulkadir Fırat, Abdullah İsnaç, Ahmet Ay, Ahmet Ertak, Ahmet Türk, Ali Bozan, Ayhan Ayaz, Aydın Budak, Ayhan Karabulut, Aysel Tuğluk, Bedri Fırat, Cemal Kuhak, Deniz Yeşilyurt, Ferhan Türk, Fettah Dadaş, Hacı Üzen, Halit Kahraman, Hadice Adıbelli, Hilmi Aydoğdu, Hüseyin Bektaşoğlu, Hüseyin Kalkan, İbrahim Sungur, İzzet Belyar, Kemal Aktaş, Leyla Zana, Mehmet Salih Sağlam, Mehmet Veysi Dilekçi, Metin Tekçe, Murat Avcı, Murat Taş, Musa Farisoğulları, Mustafa Tuç, Necdet Atalay, Nurettin Demirtaş, Orhan Miroğlu, Sedat Yurttaş ve Selim Sadak'ın, Anayasa'nın 69. maddesinin 9. fıkrası gereğince gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi yöneticisi ve denetçisi olamayacaklarına hükmedildiğini bildirdi. Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasın neden olan DTP Genel Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerinin, Anayasa'nın 84. maddesinin son fıkrası uyarınca, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren sona ermesine karar verildiğini belirten Kılıç, parti tüzel kişiliğinin, kapatma kararının verildiği tarihte sona ermesine hükmedildiğini bildirdi. Kılıç, ''davalı partinin bütün mallarının 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 107. maddesi gereğince Hazine'ye geçmesine, gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 107. maddesi uyarınca Başbakanlık'a ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 11 Aralık 2009 gününde oy birliğiyle karar verilmiştir'' dedi.
KILIÇ: TERÖRE KARIŞMIŞ BİR PARTİYE...Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kararları açıkladıktan sonra açıklama yaptı ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Haşim Kılıç, şunları söyledi:
"Karar yazılana kadar Anayasa Mahkemesi ile ilgili yapılacak eleştirileri şimdiden görüyor gibiyim. Mahkememizle ilgili bu kararla ilgili bazı düşünceler ve eleştirilerin olduğunu basın organlarından bizde izledik. Efendim ‘Demokrasi ve insan hakları anlamında tam bir süreç başlamışken böyle bir sürecin bu davanın gündeme alınmasıyla sabote edildiği verilecek kapatma kararının siyasi bir darbe olarak nitelendirildiği ve zamanlamasının da çok düşündürücü olduğu’ ifade edildi. Bu eleştirileri çok haksız ve acımasız olarak değerlendiriyoruz. Bu dava iki yılı aşkın süredir devam etmektedir.
Parti kapatmalarla ilgili çağdaş dünyada geçerli olan ve uluslararası anlaşmaların ve bizim Siyasi Partiler Kanunumuzun ifade ettiği ölçüler içinde hem ifade özgürlüğünün hem de örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin birtakım ölçülerinin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bir siyasi parti terör şiddet, baskı içeren eylem ve söylemleri kullanma hakkına sahip değildir. Terör ve şiddet içeren eylemler ve söylemlerle barışçıl söylemleri ve önerilerini birbirinden ayırmak zorundadır.
AİHM’de son yıllarda vermiş olduğu kararlarında bu konunun üstünde çok açık biçimde durmuş ve bununla ilgili önemli ölçüler ve ölçütler yaratmıştır. Bir siyasi partinin terör ve şiddete yakınlığı meşru göstermeye çalışması propagandası övülmesi ona yardım ve yataklık yapılması açık ve gizli destek verilmesi sözleşmeye asla uygun görülmemiştir.
Bu konuda verilmiş kapatma kararları sözleşmeyi ihlal olarak nitelendirilmemiştir. Bir siyasi parti demokratik ortam içinde amacı ve bu amaca ulaşmak için kullandığı araçlarını demokratik toplum değerleri ile uyum içinde kullanmak zorundadır. Eğer bu uygunluk yoksa bu siyasi partinin siyasi alanda bir toplum modeli önerme hakkı da yoktur.
Bir partinin savunduğu veya önerdiği inandığı toplumsal projesi ne kadar kutsal olursa olsun yöntem olarak terör ve şiddetle ilişki kurmuşsa bu amacının bence hiçbir anlamı yoktur.
Anayasa Mahkemesi, son yıllarda verdiği kararlarda da AİHM’in yapmış olduğu bu kriterleri ciddi anlamda kullanıyor. Terör ve şiddetle olan eylemler terör ve şiddetten ayrı tutulmuş barışçıl yöntemleri birbirinden ayırarak kararlarını bu ölçüde vermeye çalışmaktadır. Hukukun yükünü mahkemeler çeker, siyasetin yükünü de siyasetçilerin çekmesi lazım.
Mahkemelerin siyasi bir görev şeklinden yardım beklememelidir, bekleme hakkı da yoktur. Siyasi partiler ilgili ve ihtiyaç duyulan anayasal ya da yasal değişiklikleri yapması için her fırsatta çağrıda bulunduk. Ancak bu çağrıları biz siyasilerimize duyuramadık. Bu çağrının içinde siyasi partilerle ilgili gerek anayasal gerekse yasal düzenlemelerde terör ve şiddete ilişkin bir izin veren düzenleme yapılamaz, bu konuda bir çağrımız yok. Dünyanın hiçbir yerinde terör ve şiddete bulaşmış bir siyasi partiye ne ifade özgürlüğünde ne de örgütlenme özgürlüğünde hak verilebilmektedir. O nedenle bizim bu değişiklikler konusunda yaptığımız çağrı bunun dışındadır.
Sorunların çözüm yeri sadece parlamentodur. Siyasi aktörlere çağrı yapmak istiyorum; kaybolan diyaloglar yeniden kurulmalıdır. Mahkememiz Batasuna kararını da gözönünde tutmuştur."
Diyarbakır'da olaylar çıktı
DTP'nin kapatılma kararının açıklanmasının ardından Diyarbakır'da olaylar çıktı. Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması kararının açıklanması sonrasında Diyarbakır'da olaylar çıktı. DTP'nin Diyarbakır il binası önüne gelen yaklaşık 200 kişilik grup, burada polise taşlı saldırıda bulundu. Polis, göstericileri dağıtmak için gaz bombası kulllandı. Olaylar devam ediyor.