Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili soruşturmada yeni gelişmeler yaşandığını söyleyen Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, “Cemaatçilerin fail olarak ulusalcıları işaret ettiği dönem geride kaldı, şimdi cinayet-cemaat bağına işaret eden bir ortam var. İhtimaller her zaman vardır. Ancak bir siyasi kavga ve hesaplaşmanın aracı olmak riski bu koşullarda daha büyüktür” dedi.
Ali Bayramoğlu, “Dink davası hala Türkiye’nin parçalanmış, kirlenmiş, siyasallaşmış yargı yapısını ayağa kaldıracak, kirli ve temizi birbirinden ayıracak, hasta dokuları her derinlikte teşhir etmeye vesile olabilecek tek dosyadır” görüşünü dile getirdi.
Ali Bayramoğlu’nun Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (15 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan “Dink davasında yeni gelişmeler...” başlıklı yazısı şöyle:
Dink davasıyla ilgili yeni ve önemli gelişmeler oluyor.
Cinayete giden yolda ve cinayet sonrasıyla ilgili, daha önce hafife alınan, kasten üstü örtülen ve ana dosyadan ayrıştırılan (ihmalden ibaret olup olmadığı belli olmayan) ihmal halleri yeni adli sürecin hızla içine alınıyor.
Son dönemlerde kimi emniyetçilerin şüpheli olarak ifadeye çağrılması, kimi polislerle ilgili verilen tutuklama kararları bunun bir göstergesi.
Cinayete giden yolu ve sorumlularını Türkiye artık ezbere biliyor.
Daha az bilinen husus kovuşturma sırasında mahkeme heyetinin izlediği “dosya politikası”dır. Bu politika yapılan mahkeme heyet üye değişikliklerine rağmen başından itibaren aynı kalmıştı.
Tetiği çeken Ogün Samast, azmettirici Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ile onların dar çevresine sıkıştırılan, derin ilişkilerden, siyasi mahiyetinden ayıklanmış, ayrıştırılmış bir cinayet dosyası...
Nitekim mahkemenin verdiği, daha sonra Yargıtay’ın bozduğu karar, cinayeti örgüt suçu olarak değil, münferit suç olarak görmesi, Ertuğrul Özkök’ün ifadesiyle öfkeli mahalle çocukları cinayeti olarak görmesiydi.
Tüm kovuşturma boyunca dosyanın Ergekenon’la bağlantırılandırılması, Samsun polisleri, Trabzon emniyetçileri, jandarmaları, Ankara, İstanbul MİT’çileri ve diğerleri adeta özenle bu dosyadan uzak tutuldular. Müdahil tarafın tüm başvuruları, tüm derinlemesine inceleme ve birleştirme talepleri reddedildi.
Bunun siyasi nedenleri hala tam olarak bilinmiyor...
Kim kimi ve neyi koruyordu?
Bugün bildiğimiz mekanizmanın tersine işlediğidir.
Bununla birlikte yaşanlar, Türkiye’deki yargının içinde bulunduğu genel durum, siyasallaşma dozu dikkate alındığında, bu davanın araçsallaştırılması, bu işleyişe rağmen bir tehlike olarak karşımızda duruyor.
Cemaatçilerin fail olarak ulusalcılara işaret ettiği dönem geride kaldı, şimdi cinayet-cemaat bağına işaret eden bir ortam var. İhtimaller her zaman vardır. Ancak bir siyasi kavga ve hesaplaşmanın aracı olmak riski bu koşullarda daha büyüktür.
Bu, dün yaşandı, bugün yaşanmaması için bir neden yok.
Vicdani takip şu olmalıdır:
İhmali bulunan tüm sorumluların Türk Ceza Kanunu’nun 83’üncü maddesine (kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu olması) göre yargılanması yapılması gereken en önemli iştir.
Ancak bu ihmalin gerekçelerinin açığa çıkarılması daha büyük bir çaba gerektiriyor.
Asıl büyük çaba tüm bağlantıları kurmayı, devlet alanına taşımayı hedef alan bir siyasi irade ve hukuki akıla işaret eder.
Sık tekrar ediyoruz:
Dink davası hala Türkiye’nin parçalanmış, kirlenmiş, siyasallaşmış yargı yapısını ayağa kaldıracak, kirli ve temizi birbirinden ayıracak, hasta dokuları her derinlikte teşhir etmeye vesile olabilecek tek dosyadır.
Türkiye kamuoyu bunu biliyor.
Eninde sonunda siyasi erk de bunu görecek...