3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazeteci örgütleri seslerini yükseltti. DİSK Basın-İş Sendikası 150’ye yakın tutuklu gazetecinin derhal serbest bırakılmasını istedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası ise "OHAL’le yönetilen ülkemizde gazetecilik yok ediliyor" açıklaması yaptı. Basın Konseyi’nin Silivri’deki açıklamasında Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yazar, yönetici ve çizerlerinin eşleri "adalet" istedi. Uluslararası Af Örgütü ve Uluslararası Basın Enstitüsü, Avrupa’nın birçok şehrinde yaptıkları eylemlerle Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi.
Uluslararası Af Örgütü ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü Türkiye’de hapisteki gazetecilerin serbest bırakılması için çağrı etkinliğine dönüştürdü. Uluslararası Af Örgütü’nün basın açıklamasında, Türkiye’de tutuklu bulunan bütün gazetecilerin derhal şartsız serbest bırakılması talep edildi. Örgütün Almanya Genel Sekreteri Markus N. Beeko, “Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’deki kadar çok gazeteci hapiste değil. ‘Özgür basın’ tutuklu durumda” dedi. Beeko, Türkiye’de gazetecilerin tutuklanarak cezaevine konmasının “fiilen bir ceza gibi uygulandığını, adil yargılamanın sistematik olarak engellendiğini, örnek olarak tutukluların avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin izlendiğini ve kaydedildiğini” belirtti.
Uluslararası Af Örgütü, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden beri tutuklanan 120 gazetecinin serbest bırakılması için şubatta başlattığı #Free- TurkeyMedia kampanyası çerçevesinde online dilekçeye dünya çapında 250 bin aktivistin imza verdiğini duyurdu. Örgütün Danimarka şubesi topladığı 45 bin 337 imzayı Türkiye’nin Kopenhag Büyükelçiliği’ne teslim etti. Örgütün Almanya’daki aktivistleri dün Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’ne Cumhuriyet çalışanları başta olmak üzere tutuklu ya da yargılanan gazetecilerin büyük boy fotoğraflarıyla giderek özgür bırakılmaları için eylem yaptı. Önde gelen Alman medya kuruluşlarının desteğiyle gece Berlin’deki Brandenburg Kapısı’nda Türkiye’deki gazeteciler ile dayanışma konseri düzenlendi. Örgütün Belçika’daki aktivistleri, Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği önünde ağızları bantla kapatılmış halde durarak “demir parmaklıklar ardında gazeteciler” çiziminin yanında “gazetecilik suç değildir” yazan pankart açtı. “Af örgütü seni izliyor” yazan ağzı bantlı kukla da kullanıldı.
Hollanda şubesi çalışanları önceki gece projeksiyonla Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’ne “Gazetecilik suç değildir” sloganı altında “Free Ahmet Şık”, “Free Mahir Kanat”, “Free Deniz Yücel” yazılarını yansıttı.
Tüm dünyadan gazeteciler “Free Turkey Media” yazılı kâğıtlarla çektirdikleri fotoğrafları Twitter’da paylaştı. Tüm dünyadan çizerler Cumhuriyet gazetesinin çizeri Musa Kart ile dayanışma adına Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskılarla ilgili karikatürler paylaştı. Belçikalı çizerler üzerinde “şimdi doğru cezaevine” diyen bir polisin bulunduğu “yeni Türk basın kartı” karikatürünü gönderdi.
Uluslararası Af Örgütü, Türk hükümetinden gazetecilerin bırakılmasının yanı sıra basın özgürlüğünün acımasızca ezilmesine son verilmesini istedi. Örgütün raporunda, gazetecilerin aylarca haklarında iddianame yayımlanmadan hapiste tutulduklarına, yöneltilen suçlamaların tümüyle saçma olduğuna, gerçek bir suç içermediğine ve herhangi bir kanıt sunmadığına dikkat çekildi.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü nedeniyle Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyesi gazeteciler, basın özgürlüğünü polis bariyerleri içerisinde kutladı. Etkinliğe CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, İngiltere Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Tim Dawson, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Temsilcisi Mehmet Köksal ve TGS Ankara, İstanbul, Adana, İzmir şube başkanları ile çok sayıda gazeteci katıldı.
TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş gazeteciliğin suç olmadığını belirterek, “Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, özgür olamayan 159 meslektaşımız var. Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığının tek kanıtı tutuklu gazeteciler değil elbette. Medya organları üzerinde kurulan sansür ve otosansürün etkileri de basın özgürlüğünü ortadan kaldırıyor. OHAL ile yönetilen ülkemizde gazetecilik yok ediliyor. Tek sesli bir medya tek sesli bir Türkiye yaratılmak isteniyor” dedi. Tutuklu gazeteciler hakkında hazırlanan iddianamelerde, gazetelerin yayın politikasının değişmesinin suç unsuru sayılmasını eleştiren CHP’li Tanrıkulu da “Bütün iddianameleri okuyorum. Savcılara sesleniyorum görevlerini bırakıp genel yayın yönetmeni olsunlar” ifadelerini kullandı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) de yaptığı yazılı açıklama ile Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutladı. ÇGD açıklalasında gazeteciler açısından koşulların her geçen yıl daha da kötüleştiğine dikkat çekildi.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü nedeniyle gazeteciler, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde dün bir araya gelerek tutuklu meslektaşları için özgürlük talep etti. “Gazetecilere özgürlük” pankartının açıldığı eyleme DİSK Basınİş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren ve çok sayıda gazeteci katıldı. Eren, “Biz adliye önünde açıklama yapmayı uygun bulduk. Çünkü zamanımızın çoğu zaten adliyelerde geçiyor. Biz basın özgürlüğü gününü kutlayamıyoruz. Bir an önce hapishanelerdeki arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi. Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu da şunları söyledi: “Makine gibi insanları tutuklamaktan, halkın haber alma özgürlüğünü ve haber yapma hakkını ellerinden almaktan bıkmadılar, yorulmadılar. Hukukun H’sinin kalmamış olduğu şu adliyeden hiçbir beklentimiz ve hiçbir inancımız kalmamış durumda. Esas itibarıyla Türkiye’de halkın haber alma hakkına sahip çıkan insanlardan güçlü bir savunma bekliyoruz.”
Ceyda Karan’ın okuduğu basın açıklamasında ise “Bir gün bu topraklarda güzel günler yaşanacak, umudu her zaman diri tutacağız, filizleri yeşil tutmak için gayret edeceğiz. Meslek örgütleri ise baskıların bu denli arttığı bir dönemde en az iktidar kadar cüretkâr olmalı, statükolara değil özgürlüklere sahip çıkmalıdır. Basın kuruluşlarının kapatılmadığı, gazetecilerin baskıya maruz kalmadığı bir ülke için sesimizi yükselteceğiz” denildi.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir mesaj yayımlayan Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Antonio Tajani, “Medya özgürlüğü olmadan gerçek demokrasi varolamaz” dedi. Avrupa Birliği’nin tüm dünyadaki bu en temel hakkın en güçlü savunucusu olduğunu dile getiren İtalyan parlamenter, sadece otoriter rejimlerde değil genelde demokratik addedilen ülkelerde de gazetecilerin tehdit edildiğini belirtti. “En yakınlarındaki örneğin ‘gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi’ diye nitelenen Türkiye olduğunu” vurgulayan Tajani “Bu yüzden bir kez daha sadece Alman- Türk gazeteci Deniz Yücel’in değil, mesleklerini yaptıkları için adil olmayan şekilde gözaltına alınan tüm dünyadaki gazetecilerin derhal bırakılması çağrısı yapıyorum. Gazeteciler, bilmenizi istiyorum ki, bu mücadelenizde yalnız değilsiniz. Avrupa Parlamentosu her zaman sizin yanınızda olacak” dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Basın özgürlüğü yoksa halkın haber alma özgürlüğü de yoktur” dedi. Birleşmiş Milletler tarafından 3 Mayıs 1993 yılında ilan edilen Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne ilişkin sendika ve derneklerin açıklamalarının ardından bir açıklama da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Kılıçdaroğlu, yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğu Dünya Basın Özgürlüğü Günü için sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan mesaj yayımladı. Kılıçdaroğlu, “150’yi aşkın gazetecimiz hapisteyken Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlanamaz. Basın özgürlüğü yoksa halkın haber alma özgürlüğü de yoktur!” dedi.
[[Haber görseli]]
Onlar son dakikaya kadar haber verdi
Uluslararası Af Örgütü, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü nedeniyle İstanbul’da “billboard”lara ilan verdi. İlanda, Gazetemiz Yayın Danışmanı ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu üyesi Kadri Gürsel ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutuklanmadan önce attıkları tweetler yer alıyor. “Onlar son dakikaya kadar haber verdi. Senin onlardan haberin var mı? #GazetecilikSuçDeğildir” ifadelerine yer verilen ilanda Ahmet Şık’ın “Gözaltına alınıyorum. Bir twittle ilgili olarak savcılığa götürülecekmişim” paylaşımı yer aldı. İlanda Gürsel’in de “Hakkımda yakalama kararı varmış, evimde arama yapılıyor. Evime gidiyorum. Cumhuriyet’e yapılan operasyonun devamı olduğunu sanıyorum” paylaşımı yer aldı.