Dünya dışı yaşam arayışımızdaki 11 gerçek

Dünya dışı yaşam arayışımızdaki 11 gerçek

Oralarda, bir yerlerde kimse var mı?

Bu, insanoğlunun yüzyıllardır kafa yorduğu ve bilim insanlarının iyi bir yanıt ya da herhangi bir yanıt vermeye uğraştığı bir soru.

Bu bilgiyi elde etme mücadelesinde büyük astronomik buluşlar yapıldı, pek mümkün görünmeyen teoriler üretildi ve bir sürü ilginç gerçek ortaya çıktı.

Ama kesinlikle bilinen tek bir şey var, oralarda bir yerlerde uzaylılar varsa, büyük ihtimalle gezegenlerin yaşama elverişli bölgelerinde olacaklar.

Uzayda yaşam olup olmadığını incelemeye başlamamız Galile'nin yeni teleskopunun 17. yüzyılın başlarında gökyüzünün en uzak noktalarına bakmamızı sağlamasıyla başladı.

Ay yüzeyinde görülen karanlık noktaların büyük okyanuslar olduğu düşünüldü ve buna Latince "denizler" anlamına gelen "maria" adı verildi.

Bizim denizlerimizde olduğu gibi, acaba oralar da canlılarla kaynıyor muydu?

Şu anda ay denizlerinin antik yanardağ patlamalarının oluşturduğu koyu renkli bazalt düzlükleri olduğunu biliyoruz.

Marslı kuzenlerimiz neye benziyordu?

Astronom William Herschel 1870'lerde kızıl gezegende dolaşan marslıların ortalama insandan daha uzun olduğu sonucuna varmıştı.

Herschel daha güçlü teleskoplarla Mars'ın büyüklüğünü, mevsimlerinin ve günlerinin uzunluğunu ölçtü.

Herschel'e göre Mars Dünya'dan küçüktü, bu yüzden yerçekimi de daha azdı ve bu Marslılar'ın boyunun daha çok uzayacağı anlamına geliyordu.

Filozof Immanuel Kant, dünya dışı canlıların zekasının tamamen güneşe olan mesafeleriyle orantılı olduğunu iddia etti. Yani Merkürlüler aptal, Satürnlüler ise dahiydi.

1848'de papaz ve fen öğretmeni Thomas Dick, güneş sistemi dışında yaşayan uzaylıların sayısını hesaplamaya çalıştı.

Uzaydaki nüfus yoğunluğu o dönem mil kare başına 280 kişi olan İngiltere'ninkine benziyorsa, güneş sisteminde 22 trilyon kişinin yaşıyor olabileceği tahmininde bulundu.

Güneş sisteminde yaşam arama için en iyi yerler Mars gibi yakın gezegenler değil, Jüpiter'in yörüngesinde dönen Europa ve Satürn'ün uydusu Enceladus olabilir.

Her ikisinde de kalın bir buz tabakasının altında sıvı halde su bulunuyor.

Uyduların okyanuslarının donmasını önleyenen içlerindeki bir ısı kaynağı olabileceği düşünülüyor.

Isı uyduların çekirdeğinde üretiliyor ve hidrotermal yarıklardan okyanus yüzeyine salınıyor olabilir.

Dünyadaki hidrotermal yarıklar, denizlerdeki kalabalık ekosistemlere gıda üreten bir kimyasal reaksiyonu üretiyor.

Bu su bulunan uydularda yaşam varsa, basit bir fizik bilgisiyle nasıl göründüklerine dair ipuçları sağlanabilir.

Büyük suda yaşayan uzaylılar varsa, av yakalamak ve avlanmaktan kaçınmak için hızla hareket etmeleri gerekir. Bu nedenle de kalamar, yunus ve köpekbalığı gibi aerodinamik bir şekilde olabilirler.

Astronomlar, Samanyolu Galaksisi'nde dünyaya benzer 40 milyar gezegen olabileceğini tahmin ediyor.

Bu tahmini, güneş sistemimiz dışındaki 3800 gezegeni inceleyerek yaptılar.

Bu hesabı tüm galaksiye uyarlarsanız, milyarlarca gezegene ulaşabilirsiniz.

Yaşam belirtilerini nasıl ararsınız? Astronomlar güneş sistemimiz dışındaki gezegenleri ararken, yaşam belirtisi olarak gördükleri bio-imzalar dedikleri gazları inceliyor.

Termitlerden ineklere, dünyadaki yaratıklar metan gazı salgılıyor, ancak bu gazı yanardağlar da üretebiliyor.

Dolayısıyla, metanla birlikte güneş ışığının etkisiyle atmosferimizde doğal bir şekilde oluşan oksijen ve ozon gibi diğer gazları da aramalıyız.

Yaşama elverişli bölgeler, neredesiniz?

Nerelere bakmalıyız? Uzmanlar güneş sistemi dışındaki yaşama elverişli bölgelere konsantre olunması gerektiğini söylüyor.

Güneşinden çok uzak (yani çok soğuk) ya da çok yakın (yani çok sıcak) olmamalı ve böylece yaşam oluşması için mükemmel koşulları sağlamalı.

Güneş sistemimiz dışındaki keşfettiğimiz ez yakın gezegen Proxima Centauri b.

İşte bu yıldız sistemine ulaşmak için iki yıl önce Breaktrough Starshot adlı bir özel yatırımcıların fonladığı bir proje başlatıldı.

Rus yatırımcı ve fizikçi Yuri Milner, yıldız sistemleri arasında seyahat edebilecek bir uzay aracı konsepti geliştirmeye çalışıyor. Aracın güneş rüzgarlarıyla ışık hızının beşte biri hızda yol alması öngörülüyor.

Bu proje başarılı olursa bu küçük uzay araçlarının Proxima Centauri b'ye ulaşması 20 yıl, dünyaya veri göndermesi ise dört yıl sürebilir.

Astronomlar bazı uzaylıların kara deliklerde ya da çok büyük yıldızlarda ve hatta Samanyolu'nun tam merkezindeki büyük kara delikte yaşıyor olabileceğini düşünüyor.

Bizden binlerce ya da milyonlar yıl daha yaşlı bir uzaylı medeniyeti yapay zeka geliştirmiş olabilir.

Yumuşak ve süngerimsi olmayabililrler veya suyun veya oksijenin bol olduğu "yaşanabilir" yerlede bulunmayabilirler.

Bazı astronomler yapay zekaların kara delikler ya da çok büyük yıldızlar gibi yüksek enerjili yerlerde yaşamayı tercih edebileceğini söylüyor.