Bugün, 4 Şubat Dünya Kanser Günü… Türkiye’de erkeklerde en çok akciğer, kadınlarda ise meme kanseri görülüyor. Uzmanlar, çevresel faktörlerin etkisine dikkat çekiyor.Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi (IARC) tarafından geçen sene yayınlanan rapora göre, dünya genelinde erkeklerde her 5 kişiden biri, kadınlarda ise her 6 kişiden biri hayatlarının bir döneminde kansere yakalanıyor. Yapılan bilimsel araştırmalar, genetik yatkınlığın yanı sıra çevresel etkenlerin de kanser oluşumunu tetikleyebildiğini gösteriyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Pınar Saip, Türkiye’de erkeklerde en çok akciğer, kadınlarda ise meme kanserinin görüldüğünü söylüyor. Beslenmenin kanser oluşumundaki rolüne işaret eden Saip, “Bazı kanserler aşırı beslenmeye bağlı olabiliyor. Örneğin, aşırı etle beslenme kolon kanserine neden olabilirken, aşırı sıcak yemek ve tütsülenmiş yiyecek tüketmek mide kanserine yol açabiliyor” diyor. “Yaş arttıkça kanser olma ihtimali de artıyor”Gıda tüketimi ve yaşan tarzına dikkat edilerek kansere karşı tedbir alınabileceğini söyleyen Prof. Saip, diğer yandan, toplumda kansere yakalanmamanın tamamen kişinin elindeymiş gibi bir algı yaratıldığını ve bu algının doğru olmadığını söylüyor. Kansere neden olabilen çevresel faktörlere karşı ulusal ve uluslararası düzeyde politikalar üretilmesinin önemine vurgu yaparak, “Gıda ürünlerinde gereksiz tarım ilacı kullanımının önüne geçilmesi için önlemler alınmalı. Hava kirliliğinden bombalara kadar birçok etken gıda kalitesini bozabiliyor” diyor.Peki, Türkiye’deki kanser vakalarında artış söz konusu mu? Türkiye’de kanser kayıtçılığı 1992 yılında başlamış olsa da aktif kanser kayıt merkezleri verileri ile hazırlanan insidans (bir hastalık için belirli bir zaman dilimi içinde nüfusa eklenen yeni vaka sayısı) raporu ilk kez 2002’de yayınlanmıştı. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Saip’e göre, kanser vakalarındaki artışla ilgili net bir görüş belirtmek çok da mümkün değil… “İnsan ömrü uzuyor. Yaş arttıkça kanser olma ihtimali de artıyor. Öte yandan, geçmiş yıllara ilişkin yeterli veri bulunmadığı için kıyas yapmak zor” diyor. Pınar Saip ayrıca, tanı yöntemlerinin gelişmesi nedeniyle kanser vakalarının günümüzde daha görünür olduğunu da ekliyor. "Çevresel kirlenme ne kadar fazla, kanser o kadar çok”Kanserden kaynaklı ölüm vakalarının yüksek olması nedeniyle Kocaeli, Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne’de çevre kirliliği üzerine yapılan araştırmayı kamuoyuyla paylaştığı için hakkında dava açılan gıda mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık da kanser riskini artıran en önemli faktörlerden birinin ekolojik kirlilik olduğuna dikkati çekiyor. Bülent Şık, “Çevresel kirlenmenin olduğu yerlerde kanser vakaları da daha fazla görülüyor. Çevre kirliliğinin gıdalara yansımaması imkansız” diyor. Kirlenmiş sulara sahip bölgelerde kansere neden olan kalıntıların tarımsal ürünleri etkilediğini belirten Şık, bugün artık suları mikrobiyolojik açıdan daha güvenilir kılan yöntemler bulunduğunu söyleyerek, “Ancak kimyasal açıdan güvensiz kılacak sonuçlar yarattık” diyor. Suya bulaşması muhtemel 249 kimyasal madde olduğunu dile getirerek, “Bu maddelerin sadece üçte biri için kontrol izleme faaliyeti yapılabiliyor. Türkiye ölçeğinde suların ne düzeyde kimyasal kirliliğe sahip olduğunu bilemiyoruz” diyor. Yiyeceklerde sorun yaratabilecek kimyasalların önemli bir kısmının ekolojik kirlenmenin yansıması olduğunu söyleyen Şık, gıdalara bulaşan kimyasal maddelerin de önemli olduğunu belirterek, “İnsan eliyle yarattığımız yani tarımsal faaliyetlerde kullandığımız kimyevi maddelerin bıraktığı, tükettiğimiz gıdalar vasıtasıyla bize geçen kalıntılar da kansere yol açma potansiyeline sahip bir diğer faktör” diyor. "Çocuklar ve hamileler daha çok etkileniyor”Dünya genelinde tüm kanser türlerinin yaklaşık yüzde 4’ünü oluşturan çocukluk çağı kanserleri artış gösteren kanser vakaları arasında yer alıyor. Günümüzde gelişmiş ülkelerde her 900 erişkinden 1’i, çocukluk çağı kanseri “sağkalanı" (survivor) olarak hayatına devam ediyor. Çocuk yaşta görülen kanser türlerinde ilk sırada löseminin yer aldığını söyleyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karakaş, bugünün tıp dünyasında kanser nedenlerinin kısmen anlaşılabildiğini ifade ederek, “Çevresel faktörlerin etkisi hakkındaki bilgimiz her geçen gün artıyor. Kirlenmiş su içimi ile çocukluk çağı lösemileri arasındaki ilişkiyi vurgulayan çalışmalar var. Ayrıca plastik araç gereçlerde kullanılan ‘Bisfenol A’ meme ve prostat gibi kanserlerin gelişimine neden olabiliyor” diyor. Prof. Karakaş, insanlarda kanseri kolaylaştıran ve önleyen genler olduğunu söyleyerek, kanser oluşumunda tek neden olmadığını, genetik faktörlere çevresel faktörlerin eklenmesiyle kanserin tetiklenebildiğini ifade ediyor. “Genetiğimizi kontrol edemesek de çevresel faktörlerden uzak kalmaya çalışmak mümkün. İyonize radyasyon, elektromanyetik alanlar, endüstriyel hava kirliliği, tütün dumanı, tarım ilaçları kanseri tetikleyebiliyor. Çevresel faktörlerden en çok çocuk ve hamileler etkileniyor” diye konuşuyor. Burcu Karakaş / İstanbul© Deutsche Welle Türkçe