Dünya Kupası finali Arjantin - Almanya arasında oynanacak. Maradona’nın turnuvanın başından beri eleştirdiği Sabella namağlup finalde.
Peki Messi’nin evinde eksik olan bu kupayı alıp en azından Ronaldo’yu üzmesi için neler yolunda gitmeli? Ya da bir ayda yapacağı kıtalararası üçüncü uçuşla Brezilya’ya gelen Şansolye Merkel’in eve madalyayla dönmesi için gerekenler neler? Uğur Meleke final maçınını etkileyebilcek 10 faktörü Al Jazeera Türk için derledi:
Almanya’nın sahaya çıkacak 10 adamı belli gibi. Löw’ün kafasında ya da en azından Alman sporseverlerin kafasındaki en önemli soru işaretiyse santrfor pozisyonu: Santrada Müller’in yanında rekortmen Klose mi yoksa 51 dakikada bir gol ortalamasıyla korkutan Schürrle mi olacak?
Schürrle’nin turnuvada şu ana kadar tam beş maçta oyuna sonradan girdiğini göz önüne alırsak, Löw’ün kafasındaki plan yine Klose ile başlayıp, Chelsea’li genç oyuncu ile bitirmek olabilir.
Ama Schürrle’yi solda başlatırsa, yani Müller’i santrfora kaydırırsa bence bu, Müller’in verimliliğini düşürecek bir hamle olur. Çünkü Müller’in sağa geçtikten sonra Lahm’la-Kroos’la uyumu, daha fazla alan bulup yaptığı katkı ortada.
Yani bence Löw’ün kimle başladığından ziyade, nasıl başladığı önemli:
Dünya Kupaları tarihinde 16 golü olan tecrübeli Klose santrforda başlarsa, fena bir karar değil.
Şu ana kadar %92 gibi fantastik bir yüzdeyle kaleyi bulan Schürrle santrforda başlarsa, yine fena bir karar değil.
Ama Schürrle solda, Müller santrforda başlarsa Almanya’nın verimliliğinin düştüğüne inanıyorum.
Benzer bir ikilem aslında Sabella’nın da önünde duruyor: Higuain, Belçika maçıyla turnuvaya katıldı gibi. Lavezzi de Hollanda maçında özellikle ilk yarıda etkiliydi. Ama sakatlığı düzelen ve yarı finalde dakika alan Agüero da tek başına maç kaderi değiştirmeye muktedir bir isim.
Acaba Sabella’nın Messi’nin yanındaki ikili için tercihi kim olacak? üç yıldızdan hangisini kulübede oturtacak?
Eğer Lavezzi başlarsa, Paris Saint-Germainli futbolcu daha çok sola deplase olduğu için bu oyun Messi’yi de bir miktar sağa itiyor. Ve Messi böylece (Bosna’ya attığı gol benzeri) sağ taç çizgisinden girip sol ayağıyla şutlar arıyor. Ama bence bu plan, rakip savunmaların da en iyi bildiği ve rahat önlem aldığı plan... Lâkin Agüero başlarsa... Agüero-Higuain ikilisi santrfor rolünde, Messi ise onların bir adım arkasında pozisyon alıyor. Bu da Messi’yi orta sahadan top almaya ve dikine verkaçlar yapmaya itiyor. Ki Messi’nin oralarda topla buluşması demek, daha fazla opsiyona sahip olması demek.
Bence Agüero yüzde 80-90 sağlıklıysa, bu adamın City’yi son dakikada şampiyon yapacak kadar soğukkanlı olduğu da göz önüne alınarak Agüero ile başlanmalı.
Finalde sakatlığının oynamasına izin verip vermeyeceği merak edilen bir başka isim de Di Maria.
O oynarsa Arjantin orta sahası Real Madrid benzeri yatay üçlü diziliyor, Di Maria da sağdan ekstra tehdit anlamına geliyor.
Bence sağlığı yüzde 60-70 bile elveriyorsa, Höwedes’i ekstra Di Maria ile denemekten kaçınmamalı.
Philipp Lahm oraya geçtiğinden beri Muhammed Ali’nin sağı gibiler... Brezilya karşısında dünyaya “asimetrik hücum nasıl yapılır”ın dersini verdiler. Zaman zaman Lahm, Khedira, Kroos, Müller’in hepsini aynı çizgide gördük ve eksik rakibi kalabalıkla bayılttılar.
Ama pozisyon geçtiğinde bölgelerine dönüş hızlarını test edemedik, çünkü karşılarında Brezilya yok gibiydi.
Sabella eğer Lavezzi ile başlarsa, bence tek nedeni bu olabilir: Solu bir biçimde kalabalık tutmak. Ayrıca Gago ya da Biglia’dan hangisi başlarsa, (Real Madrid’deki Modriç tarzı) orta üçlünün solu gibi oynayacaktır. Eğer Sabella Almanya’nın sağına ekstra önlemler düşünmezse işi zor olabilir.
Futbolda bir pozisyonda fırsat varsa, genelde tehdit de vardır... Eğer Almanya, özellikle de Lahm, sağdan yaptıkları hücumların cazibesine kendini fazla kaptırırsa orada mavi-beyaz bir tehdit oluşabilir. Zira Arjantin’in sol beki Rojo, hücuma çok ani ve etkili çıkabilen sürpriz bir silah.
Sabella, onun cezalı olduğu Belçika maçında Basanta’ya forma vermiş ve doğrusu ben de defansif olarak Basanta’yı çok beğenmiştim. O yüzden finalde de bir sürpriz yapıp Basanta’yı başlatırsa, desteklemem ama anlarım... Çünkü Almanya’nın tehditkâr sağına karşı macera sevmeyen Basanta tercihi anlaşılabilir.
Ama eğer diğer beş maçta olduğu gibi sol bek tercihi Rojo olursa, genç oyuncu, Lahm’ın verebileceği açıkları zorlama kanalları arayacaktır.
Herhalde futbola böyle bir tabir eklemek gerek: Müller soğukkanlılığı... Şu anda altyapılarda eğitim gören bütün sporcu adaylarına da izletmek gerek bu adamı. Sadece 24 yaşında ama bu işi 50 yıldır yapıyormuşçasına sakin. Sahaya ruhunu koyuyor, ciğerini bırakıyor ama kimseye hissettirmiyor. Şu ana kadar 12 Dünya Kupası maçına 10 gol altı asist sığdırdığını kimseye hissettirmediği gibi.
İki maçtır sağ açıkta oynuyor ve markajdan gayet iyi sıyrılmış durumda. Bence sahadaki 22 futbolcu içinde bir Dünya Kupası finali golü atsa, kendisi buna hiç şaşırmayacak tek adam.
Neuer’in soğukkanlılığı da Müller’den aşağı değil ama bir finalde başına iş açabilecek kadar da abartabildiğini söylemek gerek. Cezayir gibi sürekli savunma arkasına kaçmak isteyen bir takımı, 90 dakikada ceza alanı dışında yaptığı 11 müdahale ile durdurması takdire şayan. Ama bazen gönüllü liberoluğu abartıyor. Ve finalde tek bir abartı, sahanın her yerinde boş kaleyi bulduğunda topu çerçeveye saniyeler içinde atabilecek Agüero-Messi gibilerinin iştahını kabartabilir.
Neuer’in meslektaşı Romero’nunsa dikkatetmesi gereken en önemli konu Almanya’nın duran topları... Ben genelin aksine Almanya’da duran topları Mesut’un değil Kroos’un kullanması taraftarıyım. Ve duran toplarda Kroos’la Hummels arasında özel bir bağ olduğunu da hissediyorum.
10 altın top adayı içinde Hummels ismini ciddiye almamış olabilirsiniz ama finalde Kroos’la kuracağı bir göz teması onu favoriler arasına çıkarabilir.
İspanya tarihte bir ilki yapıp üç büyük turnuvayı üst üste kazandığında, en büyük sırlarının Xavi’nin sahada bir Xavi’ye daha sahip olması olduğunu düşünenlerdenim. Xavi-Iniesta arasındaki telepati, tarihi bir telepati idi. Maradona’nın bir Maradona’sı daha yoktu ama Xavi’nin bir Xavi’si daha vardı işte...
Şimdi benzer bir umudu 24 yaşında iki adam, Kroos ve Müller için taşıyorum. Bayernli iki oyuncunun telepatik iletişiminin finalin anahtarı olma ihtimalini hiç küçümsememek gerek.
Evet Almanya’nın Kroos’u-Müller’i, Neuer’i-Hummels’i ve sağdan oyunu yöneten dâhi Philipp Lahm’ı var. Ama bir futbol sahasında Messi varsa Messi vardır. Geriye kalan bütün isimler ondan sonra yazılır.
Evet son 330 dakikada gol atamadı, hatta tek bir asist katkısında kaldı... Ama bu turnuvada girdiği 21 pozisyonla bu alanda lider. Yaptığı 26 etkili driplingle de... Kariyerinde eksik olan Dünya Kupası’nı çok istiyor ve koşullar ne olursa olsun sahadan istediğini alıp çıkabilecekler listesinde bir numaraya herhalde ondan başkasını yazamayız.
Bu turnuva Messi’nin turnuvası... Kazansa da kaybetse de kameralar onun peşinde olacak. Ve doğrusu 8 Temmuz 1990’da Roma’daki finalde Maradona’nın Almanlar’a kaybedip ağlaması, Almanlar dışında hiç kimsenin hoşuna gitmemişti...