Bolivya’daki şiddetli depremler, bilim insanlarının Dünya'nın üst ve alt mantoları arasındaki sınırın yapısını incelemeye ve büyük dağ zirveleri ile derin yarıklarla kaplı olduğunu keşfetmelerine yardımcı oldu. Bilim insanlarının bulguları ve manto fotoğrafları Science dergisinde yayınlandı.
Sputnik’te yer alan habere göre, Çin Bilimler Akademisi, Wuhan Jeodezi ve Jeofizik Enstitüsü'nden Wenbo Wu, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Mantonun katmanları arasındaki sınırın gezegenin yüzeyinden daha engebeli olduğu ortaya çıktı. Yeraltındaki yükseltilerin Appalachians ve Rocky dağlarından daha yüksek olduğu belirlendi. Yüksekliklerini tam olarak hesaplayamıyoruz. Ancak, yeryüzündeki herhangi bir dağın tepe noktasından daha yüksek oldukları anlaşılıyor" dedi.
Yerküre birkaç katmandan oluşuyor. En dışta yer kabuğu, daha içte manto ve en içte ise çekirdek bulunuyor. Yer kabuğu manto boyunca adeta yüzen ve birbiriyle çarpışan tektonik plakalardan oluşan birkaç büyük parçaya bölünmüş.
Manto bileşiminin heterojen olması nedeniyle hareket ediyorlar. Mantonun farklı bölümlerdeki madde değişim süreçleri eşit olmayan bir hızla ilerliyor. Manto maddesinin yüksek viskozitesi nedeniyle yer kabuğunun bazı bölümleri onlarla birlikte kaymaya başlıyor. Bu hareketliliğin sonucu olarak kıta kaymaları, depremler ve plakaların çarpıştıkları noktalarda çok sayıda aktif volkan oluşuyor.
Jeologlar şimdiye kadar mantonun yapısını tam olarak bilmiyorlardı. Mantonun içinde heterojenliğe neden olan ve bu materyelin tabakasının kısmen erimiş durumda olduğu göz önüne alındığında, yerküre katmanlarının derin bölgelerinde analogunun olup olmadığı bilinmiyordu.
Wu ve arkadaşları, tamamen tesadüf eseri 660 kilometrelik bir derinlikte bulunan, mantonun alt ve üst katmanları arasındaki sınır tabakasının yapısını ortaya çıkardı.
Arşivlerdeki verileri inceleyen bilim insanları, Haziran 1994'te Bolivya'da meydana gelen şiddetli depremin çok güçlü şoklarının bu sınır tabakasına kadar ulaştığını ve bunun birkaç sismografik istasyon tarafından kayıt altına alındığını tespit etti.
Bilim insanları daha önce ellerinde güçlü bilgisayarlar olmadığı için bu kayıtlardan gerektiği şekilde yararlanamadı. Wu ve arkadaşları bu sorunu çözdü ve mantonun bu bölümünün kaba bir haritasını çıkararak bu sınırdaki çeşitli çıkıntı ve çöküntülerin sismik dalgaların hareketini ve yansımasını nasıl etkilemiş olabileceğini hesapladı.
Bu tür hesaplamalar çok basit bir prensibe dayanıyor. Eğer manto katmanları arasındaki sınır düzgünse, sismik dalgalar ondan aynı anda yansıyacak ve yeryüzüne birlikte dönecektir. Eğer sınır düzgün değilse, bazı salınımlar gecikecek, diğerleriyse onlardan önce geri dönecektir.
Jeologlar, üst ve alt mantolar arasındaki sınırın düzgün ve pürüzsüz değil, engebeli ve kabarık olduğunu tespit etti. Bazı bölgeleri alt manto kıtasında adeta ‘dağ zirveleriyle' kaplanmış ve üst manto içinde 1-3 kilometre yüksekliğe ulaşıyor.
Wu'nun belirtiğine göre, mantonun iki kısmı arasındaki sınırın yapısının bu şekilde oluşu, genel kabul gören iki teoriyle çelişiyor. Bu teorilere göre, mantonun iki kısmı arasındaki sınırın mineral tabakalarının birbiriyle iyi bir şekilde karışması gerektiğinden dolayı ya çok net olması ya da hiç olmaması gerekiyor.
Bunun sebebini bilim insanları henüz bilmiyor. Ancak onlara göre, mantonun alt kısmında böyle olağandışı ‘yükseltilerin' olması, onun mineral tabakalarının litosferin üst kısımlarıyla karışmadığını ve dünyanın oluşumundan bu yana orijinal halini koruduğunu gösteriyor.
Elbette onların analizi ve laboratuvarlarda analoglarının yapılıp incelenmesi, jeologların güneş sisteminin ilk anlarında dünyanın nasıl oluştuğu ve yapısını daha iyi anlamalarına yardımcı olacak.