17’si uluslararası olmak üzere 56 madalyası bulunan Milli Sporcu Yeşim Bostan, okçuluk sporuyla ilgili soruları yanıtlayarak Dünya Okçuluk Yarışması'nda elde ettiği 2'ncilik başarısını anlattı. Arkadaşlarının zoruyla okçuluk sporuna başlayan Bostan, 6 sene içerisinde elde ettiği dünya 2'nciliğiyle ilgili olarak "Azim, hırs ve çok çalışmak. Milli Takım’a girmeden önceki yaz, sabah evden çıkıyordum, akşama kadar antrenman yapıyordum. Ne kadar çalışılabilirse, o kadar çalışıyordum" dedi. Dünya 1'nciliğini 1 puanla kaybettiğini de belirten Bostan, "Şu anda dünya ikinci şampiyonu olarak Robin Hood ve Giyom Tell kadar iyi misin?" sorusuna "Evet, o elmayı vurabilirim, ancak kimseye böyle bir korkuyu yaşatmak istemem" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Yeşim Bostan'ın açıklamaları şöyle:
‘Hep futbol, hep futbol, başka bir spor yazılıp çizilmiyor!!!’ diyorsunuz... Size hak veriyorum. İşte huzurlarınızda Dünya Okçuluk İkincisi Yeşim Bostan...
Okçuluğa nasıl başladın?
- Tamamen tesadüf eseri! Bu sporun varlığından haberim bile yoktu. Okçulukla ilgilenen birkaç arkadaşım vardı, ben de izlemek için yanlarına gittim. ‘Sen de denesene, birlikte başlayalım!’ dediler, ‘İşim olmaz!’ dediysem de birden kendimi yay çekerken buldum....
Arkadaşların zoruyla başladığın bu spora, nasıl bu kadar tutkuyla nasıl bağlandın?
- İlk okumu attığım an, kendimi çok farklı hissettim. Nasıl desem, özgür his. ‘İşte bu!’ dedim. Sanki hayatım bir yapbozdu ve okçuluk, o eksik parçaydı. İnsanlar bana ‘Yapamazsın!’ dedikçe, ben daha büyük bir tutkuyla bağlandım.
2011’de Muğla’da başlıyorsun. 6 sene sonra nasıl dünya ikincisi oluyorsun?
- (Gülüyor) Cevabı basit: Azim, hırs ve çok çalışmak. Milli Takım’a girmeden önceki yaz, sabah evden çıkıyordum, akşama kadar antrenman yapıyordum. Ne kadar çalışılabilirse, o kadar çalışıyordum. Evde de işin mental kısmıyla ilgileniyordum. Ailem delirdiğimi düşündü! Bu kadar çok sevmek birtakım fedakârlıkları da beraberinde getirdi tabii. Ben ‘Bu sporu bırak!’ diyen babama karşı çıktım. Gelecek hayallerimi değiştirdim. Arkadaşlarım gezerken ben hep antrenman yaptım. İyi ki de yapmışım.
Ne zaman iyi okçu oldun?
- Atış çizgisine geçtiğimde kafamın içinde konuşan o çılgın sesleri susturduğum gün iyi okçu oldum. Ok atarken bir şeyler düşünmek garip bir şekilde okun gideceği yeri değiştiriyor. Bazen yine konuşuyor o sesler. Mesela ne zaman ‘9 puan atsam yeter!’ diye düşünsem, 8 puan atıyorum. Böyle de garip yönleri var.
Peki müsabaka korkusunu nasıl attın?
- Hikâyenin en ilginç kısmına geldik. Çok çalışıyordum, üstelik antrenman performansım Milli Takım’a girecek düzeydeydi ama heyecanım beni mahvediyordu. Dizlerimin bağı çözülüyordu yarışmadayken, bir titriyordum ki inanamazsınız. Ve sonunda, pes etmenin eşiğine geldim. Dedim ki ‘Artık yeter! Bırakıyorum’ dedim. Bu son yarışmam diye o kadar rahatladım ki, şampiyon oldum. Milli Takım’a seçildim. Hayatımın dönüm noktası oldu. Korkular, heyecanlar gitti, yerine özgüven, inanç ve yeni hedefler geldi. Yapabileceğimi gördüm ya, gerisi de su gibi geldi...
Heyecan verici bir spor gibi durmuyor, biz mi yanılıyoruz, nesi seni baştan çıkarıyor?
- Bunu anlatmak çok zor ama deneyeceğim. Zihnin en önemli olduğu spor bence okçuluk. Tam anlamıyla bir ‘içsavaş.’ Ne kadar ilerlersen ilerle her zaman yeni bir şeyler keşfediyorsun. Keşfetmek beni baştan çıkaran kısmı. İzlerken çok heyecanlı olmayabilir ama bir kere ok atsanız anlarsınız ne kadar heyecan verici olduğunu. Çünkü sadece karşınızdaki kişiyle rakip olmuyorsunuz, kendinizle de yarışıyorsunuz...
Şu anda dünya ikinci şampiyonu olarak Robin Hood ve Giyom Tell kadar iyi misin? Sevdiğin birinin kafasına konulan elmayı vurabilir misin?
- Evet, o elmayı vurabilirim, ancak kimseye böyle bir korkuyu yaşatmak istemem.
Bu sporda ne önemli?
- Çok fazla etken var. Stabil olmak, her okta aynı tekniği uygulayabilmek... Malzeme ve ayarı da önemli tabii. Güç ve kondisyon da önemli. Ama bütün bunların çok iyi olması da başarı için yeterli değil. Geri kalan kısım tamamen zihinsel. Düşünceleri yönetebilmek, vücuduna hükmedebilmek, baskı altında soğukkanlı kalabilmek, tamamen konsantre olup odaklanabilmek en önemli kısmı.
Ailenin yaklaşımı nasıl?
- Önceleri okçu olup ne olacaksın diyorlardı, şimdi çok gururlular. Öyle mutlular, öyle gururlular ki, babam okçuluğa başlayacak. İlk öğrencim olacak, bu çok heyecan verici...
Sen bugüne kadar pek çok ödül aldın, ama bu son ödül sosyal medyada müthiş coşku yarattı... Bu seni ne kadar mutlu etti?
- Çooooook. 17’si uluslararası olmak üzere 56 madalyam vardı ancak bunu sadece ben ve çevremdekiler biliyordu. Dünya ikinciliğinin de öyle olacağını sanmıştım. Birden sosyal medyada ilgi uyandırması ayaklarımı yerden kesti resmen! Sonuçta ülkemi temsil ediyorum ve ülkenin böyle başarıları bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben o gün 1 puanla şampiyonluğu kaybettim ama çok güzel tecrübeler kazandım. Ve daha iyisini yapacak gücü hissettim. Sosyal medya da yankı uyandırmasının sebebine gelecek olursak, okçuluğa başlamam gibi bu da tesadüfle gelişen bir olay. Eve dönerken uçakta yanıma oturan birinin başarımdan etkilenmesi ve paylaşmasıyla başladı her şey. Sonrası güzel insanlar ve sosyal medyanın gücü...