Atomun parçalandığı zamanlardan bu yana kullanımda olan nükleer enerji üretimi için ilk santraller 1950'li yıllarda inşa edildi. Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) verilerine göre, bugün dünyada toplam 30 ülkede faal 449 nükleer reaktör bulunuyor. 56 yeni reaktörün yapımı 15 ülkede devam ediyor.
Dünyadaki enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 11'i nükleer enerjiden sağlanırken, 12 ülke ise ihtiyacının yüzde 30'undan fazlasını nükleer santrallerden karşılıyor.
Nükleer santrallerin yarısından fazlası Kuzey Amerika ve Avrupa'da yoğunlaşırken, yavaş da olsa Avrupa'daki reaktörlerin sayısında bir azalma görülüyor. Buna karşın Uzak Doğu'daki reaktör sayısı giderek artıyor. 2018 verilerine göre, Çin'de 18 yeni reaktör inşa edilirken, Çin'i altışar reaktörle Hindistan ve Rusya takip ediyor.
Avrupa Birliği ülkesi üyeler enerji ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 30'unu nükleer güç ile karşılıyor. 14 üye ülkede toplam 130 nükleer reaktör bulunuyor.
Fransa, 58 nükleer reaktör ile AB üyeleri arasında birinci sırada bulunmanın yanı sıra, enerji tüketiminin yüzde 70'inden fazlasını nükleer güç ile sağlaması bakımından da dünyada başı çekiyor. Nükleer enerjiye bağımlılığını azaltmaya çalışan ülke, 2025 yılına kadar elektrik üretimindeki nükleer enerji payını yüzde 50’ye çekmeyi planlıyor.
AB içinde ikinci sırada ise yakında Birlik'ten çıkmayı hedefleyen İngiltere bulunuyor. Ülke, 15 reaktör elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 19'unu sağlıyor. Üçüncü sırada 10 reaktör ile İsveç var. İskandinav ülkesinin elektrik ihtiyacının yüzde 40'ı nükleer güç ile sağlanıyor.
Almanya ise 8 reaktörle dördüncü sırada. 2011 yılında Japonya'daki deprem ve takip eden tsunami sonrası Fukuşima Daiçi Nükleer Santrali'nde yaşanan radyasyon sızıntısı üzerine Berlin yönetimi tüm reaktörlerini 2022 yılına kadar devre dışı bırakma kararı aldı. Almanya'daki enerji üretiminin yaklaşık yüzde 13'ü nükleer güçten sağlanıyor.
AB içinde beşinci sırada elektrik üretiminin yarısını nükleer güçten sağlayan 7 reaktör ile Belçika ve onu takiben aynı sayıda reaktörle ihtiyacının yaklaşık yüzde 21'ini karşılayan İspanya bulunuyor.
Fransa'nın başını çektiği grupta, 28 üyeli AB devletleri arasında enerji üretiminin en az yüzde 30'unu nükleer güçten sağlayan sekiz ülke bulunuyor.
AB üyelerinin nükleer enerji politikaları devletlerin egemenlik alanına giriyor. Avrupa Komisyonu'nun raporuna göre, 2025 yılına kadar Birlik bünyesindeki nükleer reaktörlerin yaklaşık üçte biri ömürlerinin sonuna gelerek kapatılma sürecine girecek.
Nükleer reaktörler ve üretim kapasitesi bakımından Amerika Birleşik Devletleri dünyada birinci sırada. 100 reaktörün faal olduğu ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık beşte biri nükleer güçten karşılanıyor. İki yeni reaktörün inşaat aşamasında olduğu ABD'de aynı zamanda üç yeni reaktörün inşası planlanıyor.
Kanada 19 reaktörle ABD'yi takip ediyor ve elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 15'ini nükleer güçten sağlıyor. İki reaktörü bulunan Meksika'da ise üretimin yaklaşık yüzde 6'sı nükleer santraller aracılığıyla gerçekleşiyor.
Asya ve özellikle de Uzak Doğu değerlendirildiğinde, Rusya ve Çin gibi geleneksel nükleer güçlerin yanı sıra Japonya ve Güney Kore gibi devletlerin nükleer enerjiden oldukça fazla yararlandıkları görülüyor.
Rusya'da halen faal 36 nükleer reaktör bulunuyor ve ülkenin elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 17'si nükleer güçten sağlanıyor. Dünyadaki genel eğilimin aksine, Rusya gelecek planları kapsamında nükleer güce bağımlılığını arttıracak adımlar atıyor. 2030 yılına kadar enerji üretiminde nükleer payını yüzde 30'a çıkarmayı planlayan Moskova, 2050'de yüzde 50'ye ve yüzyıl sonuna kadar da yüzde 80'e ulaşmayı hedefliyor.
Dünyanın en büyük enerji üreticisi Çin ihtiyacını büyük ölçüde fosil yakıtlardan karşılıyor. Ancak 2000'li yılların başından bu yana nükleer enerji alanında artan yatırımlarla birlikte ülkedeki nükleer reaktör sayısı 36'ya ulaşmış durumda. Ayrıca 18 yeni reaktörün yapım ve planlama aşamasında olduğu Çin'de elektrik üretiminin yüzde 3 kadarı nükleer güçten karşılanıyor.
2011'deki Fukuşima felaketi sonrası nükleer enerji konusunda köklü değişiklikler yapan Japonya'da halen faal 43 reaktör bulunuyor. 2030 yılına kadar nükleer güce bağımlılığını yüzde 22'ye indirmeye hedefleyen ülkede felaketten bu yana nükleer güvenliği arttıracak önlemler alındı, ancak tüm reaktörlerin kapatılması gibi bir hedef bulunmuyor.
Elektrik üretiminin yüzde 30'unu nükleer güçten sağlayan Güney Kore'de ise 25 reaktör bulunuyor. Ülkede halen dört reaktör inşaat aşamasında.
IAEA verilerine göre Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkeler nükleer kulübüne yeni dahil olan ya da varlıklarını pekiştiren aktörler olarak öne çıkıyor.
Örneğin şu anda 22 nükleer reaktöre ev sahipliği yapan Hindistan'da altı yeni reaktör inşa ediliyor ve toplam elektrik üretiminde yüzde 3 civarında olan nükleer payı giderek artıyor.
Toplam dört reaktörü bulunan Pakistan iki yeni reaktörü 2020 yılına kadar hizmete sokmayı ve nükleer gücün enerji pastasındaki yerini yüzde 4'ün üzerine çekmeyi hedefliyor.
Henüz nükleer enerji üretmeyen Birleşik Arap Emirlikleri dört reaktör inşa ederken, Bangladeş, planladığı iki reaktörü 2024 yılına kadar hizmete sokmayı düşünüyor.
1960'lı yıllardan beri nükleer enerji üretmeyi dönem dönem gündemine alan Türkiye'nin bu alandaki somut adımları Mart 2008 tarihli Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ile birlikte atıldı.
Rusya ile Şubat 2010'da Akkuyu Nükleer Santrali için başlayan görüşmeler aynı yılın Mayıs ayında tamamlandı. Sinop'a kurulması planlanan nükleer santral için de Japonya ile yapılan görüşmeler Fukuşima felaketini takip eden günlerde rafa kaldırılsa da, 2015 yılında tamamlanan süreçlerle birlikte fizibilite çalışmalarına başlandı.
Akkuyu ve Sinop'ta toplam sekiz reaktör kurmayı planlayan Türkiye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre 2025 sonuna kadar toplam elektrik ihtiyacının en az yüzde 5'ini nükleer güç ile sağlamayı hedefliyor. Türkiye halihazırda elektrik ihtiyacının yüzde 38'ini doğalgaz, yaklaşık yüzde 27'sini kömür santrallerinden ve yüzde 18'ini hidroelektrik santrallerden sağlıyor. Yenilenebilir enerjinin üretimdeki payı ise yüzde 6 civarı.
Çağrı Özdemir © Deutsche Welle Türkçe