Günümüzde bizi ağrıdan sızıdan, hastalıktan ve ölümden koruyacak çok sayıda ilaca çok kolay ulaşabiliyoruz. Michael Mosley bu ilaçlara biraz yakından baktı ve bir çoğu mucizeler yaratan bu ilaçların çoğunun aslında öldürücü zehirlerden yapıldığını buldu.
Şu resme bir bakın mesela.
Bu, insanlığın bildiği en zehirli madde. İki çay kaşığı kadar küçük bir miktar İngiltere nüfusunu toptan öldürmeye yeterli. İki kilosu insanlığı yok edebilecek kadar ölümcül. O kadar tehlikeli ki askeri tesislerde üretiliyor ve kilosu 100 trilyon sterlin, bir başka deyişle dünyanın en pahalı maddesi.
Üstelik inanması zor ama bu kadar tehlikeli ve bu kadar pahalı olduğu halde yok satıyor. Hatta insanlar bu zehiri alınlarına enjekte ettirmek için kucak dolusu para döküyorlar.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi botulinum ya da daha yaygın bilinen adıyla Botox'dan söz ediyoruz. İlk olarak 18. yüzyılda Almanya'da kötü hazırlanmış sosislerde keşfedilen toksik bir madde. Adını da latince sosis anlamına gelen botulusdan alıyor bu yüzden.
Bir zehrin, verildiği insanların yarısını öldürmek için hangi miktarda verilmesi gerektiğini ölçen LD50 ölçeğinde Botox, sadece 0,000001 mg/kg. Yani 70 kilo ağırlığında bir insanı öldürmek için 0,00007mg yeterli. Bir başka deyişle bir kişiyi öldürmek için yeterli botox 1 milimetreküpten havadan daha hafif.
Botulinum toxin kurbanlarını solunumu engelleyerek öldürüyor. Bir nörotoksin, yani sinir sistemine girerek hayati proteinleri öldürüyor. Bu da sinirlerle kaslar arasındaki iletişimi durduruyor. Kasların yeniden harekete geçebilmesi sadece yeni sinir uçları gelişmesiyle mümkün, bu da aylar alıyor.
Botox günlük hayatta ününü yaşlanan yüzlerdeki çizgileri yok etmesiyle kazandı. Kaşlarınızın ortasında yüzünüze asık bir ifade veren kası hareket ettiren sinirleri öldürüyor. Bu iş için çok küçük, gramın milyarda biri miktarlarda zehir tuzlu suda eritilerek kullanılıyor. Ben de bilim aşkına birkaç yıl önce Botox'u denedim.
Doğru, çizgileri yok etti ama, yeni sinir uçları gelişene kadar yüzüme garip bir ifade de yerleşti.
Fakat, botulinum toxin sadece bir güzellik ürünü değil. Bir çok önemli hastalık ya da rahatsızlığın tedavisinde çok faydalı oluyor. Bunlar arasında şaşılık, migren, aşırı terleme ya da idrar kaçırma tedavisinin de aralarında olduğu 20 farklı tıbbi rahatsızlık var. Bunlara sürekli yenileri de ekleniyor.
Botulinum toxin tıpta kullanılan aşırı zehirli maddelere sadece bir örnek. Çok değerli antihipertansif ilaç Captopril yılan zehirlerinden üretiliyor. Byetta adıyla pazarlanan Exenatide tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan yine çok pahalı bir ilaç. Bu da Gila canavarı denilen ABD'nin güney batısıyla Meksika'da yaşayan büyük zehirli bir kertenkelenin salyasından elde ediliyor.
Fakat zehirlerin modern tıp üzerindeki etkileri bazı yeni tedavilerle sınırlı değil. Özellikle bir zehir bütün bir modern eczacılık sektörünü şekillendirmiş.
Britanya'da 19. yüzyılda hayat sigortası, yeni gelişen bir sektördü. Buradan kazanılan büyük paraların çekiciliği yüzünden cinayetlerde, özellikle de zehirle işlenen cinayetlerde büyük artışlar olmuştu.
Suda eriyebilen arsenik oksitleri tatsız ve çok az dozlarının çok öldürücü olması itibariyle gözde zehirler arasındaydı.
Bu tür vakaların en çok bilinenlerinden biri 1873'de bir kaç cinayetten yargılanan Mary Ann Cotton'dur. Dört kere evlenmiş ve her biri yüklü miktarlara hayat sigortası yaptırmış olan üç kocasını ardarda öldürmüştü. Hayatta kalabilen dördüncü kocanın hayat sigortası yaptırmayı reddettiği anlaşılıyor. Cotton, onu terk etmişti.
Mary Ann Cotton'un çocuklarından 10'u da mide rahatsızlıkları olduğu düşünülen hastalıklardan birer birer ölmüştü, allahtan çoğunun hayat sigortası vardı.
Annesi, kız kardeşi, ve aşığı da hep ölmüşlerdi. Her birinden sigorta almıştı. 1872'de bu 'talihsiz' kadın, tam 16 akraba ve ahbabını kaybetmişti. Biri hariç. 7 yaşındaki üvey oğlu Charles. Onu bir ıslahevine vermek istedi ama almadılar. Sonunda o da öldü.
Ama ıslahevinin müdürü durumdan şüphelenip polise başvurdu. Polis kısa sürede Mary Ann Cotton'un çocuğu zehirlemiş olduğuna karar verdi, bunu arsenikle yaptığını düşünüyorlardı.
Mary Ann Cotton'un davası, çocuğun bedeninde arsenik bulunup bulunamayacağına bağlıydı. Adli tıp o zamanlar hala emekleme çağında olsa da arsenik konusunda iyi bir test geliştirmişti çünkü bununla çok cinayet işleniyordu.
Çocuğun midesi ve bağırsakları asit ve bakırla ısıtıldı. Arsenik varsa bakır koyu griye dönüyor ve cıva bromürlü bir kağıda konduğunda sarı-kahverengi bir leke bırakıyordu.
Yapılan testte zavallı Charles'ın bedeninde hakikaten öldürücü dozda arsenik bulundu. Cotton cinayetten mahkum edildi ve Durham cezaevinde idam edildi. Kocaları, annesi, çocukları, arkadaşlarını öldürmekten yargılanmadı.
İşte bu tür cinayetlerin sayısındaki müthiş patlama 1868 yılında Eczacılık Yasası'nın çıkarılmasını getirdi. Bu yasa zehirler ve tehlikeli ilaçların sadece bunun eğitimini görmüş eczacılar tarafından satılabileceğini öngörüyordu.
Ve zehirlemeler, kazalar, cinayetler sonunda çağdaş eczacılığın doğuşunu hazırlamış ve arsenik trioksit de artık sadece kanserle mücadelede kullanılan bir ilaç olmuştu.
BBCTürkçe