Ergenekon-Balyoz davalarından yargılanıp beraat eden emekli kurmay albay ve CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak “ PKK'yı da, IŞİD'i de yöneten FETÖ'nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. Devlette belli yerlere gelmişler, istihbaratta belli yerlere gelmişler. Kuzey Irak'ta da bir sürü okulları var. Dolayısıyla PKK'ya da etkinler, IŞİD'e de etkinler. En tepede de Amerika var. Amerika bunları kullanarak bu örgütleri yönetiyor" dedi.
'Hulusi Akar'ın yerinde olmak istemediğini' söyleyen Çiçek, "Komutana önce güven, sonra saygı duyarsınız. Sonra sevgiye dönüşür bu. Bu değerler yara almıştır. Çünkü orduya hakim olamamıştır. Kendi emrindeki komutanlar tarafından derdest edilmiştir. Bu süreçte onun eleştirilmesi ise yine orduya zarar verir. Eleştiri hakkımı normalleştikten sonra kullanmayı tercih ediyorum" ifadesini kullandı.
Sözcü'den Nil Soysal'a konuşan Dursun Çiçek'in açıklamaları şöyle:
– 15 Temmuz'da köprü darbecilerce kesildiğinde yorumunuz ne oldu?
O gün eşimle birlikte kendi arabamızla Ankara'dan İstanbul'a geldik. Saat 18.00 gibi köprüyü geçip, Levent'e varmıştık. Köprüdeki o resmi gördükten sonra hemen “Bu Fethullah Gülen Cemaati'nin darbe teşebbüsü” dedim. Sonrasında da zaten olaylar Türkiye'nin her tarafında gelişti. O süreçte Harp Akademileri'nde lojmandaydık biz. Oranın özellikle bizim için tehlikeli olacağını düşünerek, kızım ve aynı zamanda avukatım olan İrem Çiçek'in evine geçtik ve gelişmeleri oradan takip ettik. – 15 Temmuz öncesinde TSK içindeki FETÖ'cülerin darbe yapamayacağını söylemiştiniz. Şaşırdınız mı? Bu olağan bir kalkışma değil bir defa. Bunlar tespit edilmişti. Kalkışmadan 1 hafta önce bunların içinde yer alan sınıf arkadaşımla davet üzerine görüştüm. Listelerin açıklandığını, Askeri Şura'da 600 küsur askerin atılacağını, ya da emekli edileceğini, sonra da darbe teşebbüsünden tutuklanıp, hesap vereceklerini benimle paylaştı. Dolayısıyla bu kalkışmayı yapmasalardı da yine FETÖ ve darbe teşebbüsünden yargılanacaklardı. Örgüt o gece suçüstü yakalandı.
– Tehdidin tam olarak geçmediğini biliyoruz. Tam temizlik mümkün olabilecek mi?
Normal insanlarla bu örgütün militanlarını mukayese etmemek lazım. Meclis'i bombalayan pilotu düşünün! Görev veriliyor, TBMM'yi bombalıyor! Bunu ancak robotlar yapar. Biraz duygusu olan, Cumhuriyete ve insanlık değerlerine bağlı olan bir kişi yapmaz. Kendi halkına ateş ediyor. Türk Ordusu bunu yapmaz. Mustafa Kemal'in askeri bunu yapmaz. Dolayısıyla bunlar beyinlerine çip yerleştirilmiş robotlar. Hepsinin beyinleri yıkanmış. İmam ne derse, sorgulamadan yerine getiriyorlar. Tehlikeli olmalarının temelinde de bu var. Tabii bunların ayıklanması zaman alacak. Sonuçta 40 yıldır devlete sızmış bir örgüt bu. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın; mutlaka bu devlet bunları ayıklayacak. Siyasi iktidarın da bunlardan ders aldığını görüyoruz. Artık herkesin aklını başına alması lazım. Büyük bir iç savaşın eşiğinden döndük. Eğer bunlar yönetimi ele geçirseydi, darbe başarılı olsaydı, Türkiye çok karanlık bir geleceğe doğru savrulacaktı. Başka bir ülke olacaktı. Demokrasi gidecekti. Ilımlı İslam devleti diye; Suriye, Irak gibi bir iç savaşın içinde olacaktık. Geleceğimiz için, çocuklarımız için, bu mikrobun, bu virüsün devletten ayıklanması için herkesin yardımcı olması lazım.
– TSK'daki darbeci asker oranı yüzde 1,5 tespiti doğru bir tespit mi?
Bu genel oran. Ama rütbe arttıkça oran yükseliyor. Bazı sınıflarda yüzde 80'e varan oranı yakalamışlar. Mesela askeri yargıda, mesela istihbaratta, mesela kurmay subaylarda… Ancak şu bir gerçek ki; Silahlı Kuvvetler yüzde 90 oranında bu kalkışmaya katılmadığı için başarısızlığı garanti oldu. Darbeyi, öncelikle Mustafa Kemal'in askerlerinin sağduyusu, sonra milletimizin demokrasiye ve Cumhuriyetimize sahip çıkması, siyasi liderlerin de Meclis'e saldıran bu hainlere karşı ortak bir siyasi duruş sergilemesi sonucu, milletçe bu tehlikeyi en hafif şekilde atlattık.
– Peki FETÖ'nün parlamentodaki varlık oranı nedir? Ya da var mıdır?
Bu hem partiler için tehdit, hem Türkiye Cumhuriyeti için tehdit. Örgütün iletişim ağında 40 bin kişi var diyorlar. Acaba hangi siyasi partide kimler var? İtirafçılar çıkıyor. Gizli tanıklar oluyor. Dolayısıyla partilerle ilişkileri kimler götürüyor hepsi açığa çıkacak. PKK'dan dolayı HDP'de de bunların uzantıları olabilir. Çünkü aynı beyin yönetiyor.
– Yok “ordu imamı”, yok “ablalar”, yok “abiler”… Nedir bunlar?
Bunu izah edebilmek için anlamak lazım. Bunun bir örneği; Cihan Kansız diye bir savcı vardı. İlker Paşa'nın tutuklandığı iddianamede; “Dursun Çiçek albay ama örgütteki etkinliği daha yüksek” demişti. Eski Genelkurmay Başkanı'na emir veriyor anlamı çıkıyordu o sözlerden. “İmam” gözüküyor yani. Bunlara bir askeri sistem, ya da standart bir örgüt gibi bakmamamız lazım. İşte tehlikesi de buradan çıkıyor. Yani; İzmir'den bir sümüklü imam çıkacak, örgüt yönetecek! Bu mümkün mü? Asla mümkün değil. Bu Amerika'nın Ilımlı İslam Projesi. Büyük Ortadoğu Projesi'nin en büyük ayağı. O yüzden Amerika Fethullah Gülen'i vermemek için direniyor. Açıkçası ben vereceğinden çok ümitli değilim.
– FETÖ-PKK işbirliği içinde görüşüne katılıyor musunuz?
IŞİD de dahil. Ama bütün bunları yöneten ABD ve onun istihbarat örgütleri. Fethullah Gülen 1999'da oraya gittiğinde, bütün hizmet hareketini onlara vakfetti ve onların maşası oldu. Bu da onların garantileriyle oldu. Bu kumpas davalarında diyorlardı ki; “Dursun Çiçek PKK'lılara torpil yapıyor!” PKK'lıları destekliyor!” İşte bize iftira attıkları hangi eylem varsa, bu süreçte birebir yaptılar. Yani kendi yaptıklarını bize iftira olarak attılar. Bu millet onların bu eylemlerini birebir yaşadı, o karanlıklara şahit oldu. Şimdi anlıyoruz ki; PKK'yı da, IŞİD'i de yöneten FETÖ'nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. Devlette belli yerlere gelmişler, istihbaratta belli yerlere gelmişler. Kuzey Irak'ta da bir sürü okulları var. Dolayısıyla PKK'ya da etkinler, IŞİD'e de etkinler. En tepede de Amerika var. Amerika bunları kullanarak bu örgütleri yönetiyor.
Dursun Çiçek Ergenekon iddianamesinde kendisine ‘imam' benzetmesi yapıldığını belirtip şöyle dedi: “İlker Paşa'nın tutuklandığı iddianamede; ‘Dursun Çiçek albay ama örgütteki etkinliği daha yüksek' denilmişti. Eski Genelkurmay Başkanı'na emir veriyor anlamı çıkıyordu o sözlerden.”
– Büyükanıt hakkında dosya hazırlayan dönemin Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın itiraflarından sonra ne hissettiniz?
Kumpas sürecinde peş peşe Hilmi Özkök, sonra Yaşar Büyükanıt, sonra İlker Başbuğ, Işık Koşaner ve Necdet Özel olmak üzere 5 Genelkurmay Başkanı var. Tabii Koşaner'in konumu farklı. İlker Paşa için de aynı şey geçerli. Diğer üçüne geldiğimizde, Hilmi Özkök'ün gelip Silivri'de tanıklık yaptığı o duruşmayı hiç unutamıyorum. Aleyhimde şüphe yaratacak o tanıklığına isyan etmiş ve salondan çıkarılmıştım. Ona sevgim, saygım yok. Bir sürü masum subayı suç çetesine teslim etti. Yaşar Paşa'dan ümitliydik. Genelkurmay Başkanlığı'nı önlemek için bu cemaat büyük bir kampanya yürüttü. Sarıkaya olayı da bunlar arasındaydı. Ama o, binlerce askeri bu suç örgütüne teslim etti. Ondan dolayı Yaşar Paşa'ya çok kızgınız.
– Özel'in kumpas mağdurlarından özür dilemesini nasıl değerlendirdiniz?
Özel Paşa'nın bizim tahliyemiz için o dönemde bir takım çabaları olduğunu biliyorum. Ancak o çabalarını kamuoyuyla paylaşmak yerine özür diledi. Bu yetmez. Komutan her şeyden sorumludur. Onun döneminde orduya yerleşmiş bu mikropların özeleştirisini yapmak zorundadır. Hem özeleştiri yapmalı, hem de gerekirse görevi kötüye kullanmaktan, ya da komutanlık sorumluluğu yapmamaktan hesap vermelidir.
– Genelkurmay Başkanı Akar'ın duruşunu nasıl yorumluyorsunuz?
Hulusi Akar'ın yerinde olmak istemem. Komutana önce güven, sonra saygı duyarsınız. Sonra sevgiye dönüşür bu. Bu değerler yara almıştır. Çünkü orduya hakim olamamıştır. Kendi emrindeki komutanlar tarafından derdest edilmiştir. Bu süreçte onun eleştirilmesi ise yine orduya zarar verir. Eleştiri hakkımı normalleştikten sonra kullanmayı tercih ediyorum.