İki yıl önce e-muhtıra olarak Türk siyasi tarihine geçen ve dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın "Bildiriyi kendim yazdım" dediği 27 Nisan bildirisinin perde arkası ortaya çıkıyor. Büyükanıt o gece kendi yazdığını söylediği bildiriyi nasıl ve nerede kaleme aldı, ilk kime haber verdi, metnin son şekli nasıl oluşturuldu, kendisi bunu yazmaya neden karar verdi, metni yazmasına en temel sebep ve onu asıl kızdıran ne idi? Başbakan Erdoğan ilk kez nasıl bilgilendirildi, o gece Büyükanıt’ı aradığında ne yanıt verdi? Büyükanıt kendisinin dinlendiğine yönelik şüpheleri olmasına rağmen hiç bir şey yapmadı mı, karargaha dinleme için özel olarak ne getirtildi?" Hürriyet gazetesinden Metehan Demir, yakın çevresindeki isimlerden bu soruların yanıtlarını yazdı. Metehan Demir'in (13 Mayıs 2009) Hürriyet'te yayımlanan yazısı şöyle: Toplantı olmamış İlk olarak, bilinen şehir efsanesi tamamen yanlış. Yani, 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay karargáhında bildiri için bir ön toplantı ve değerlendirme yapılmadı. O gün normal mesai yapıldı. Akşam saat 18.45 sıralarında da Yaşar Büyükanıt konutuna döndü. Aslında o saate dek her şey olağandı. Büyükanıt, gün içinde TV’den Meclis’te Cumhurbaşkanlığı oylaması ile Ankara’daki siyasi gerginliği takip etti. Ama kendisini aslında bir kaç gündür endişelendiren, hatta kızdıran başka bir nokta vardı. O da Kutlu Doğum Haftası nedeni ile Türkiye’nin çeşitli yerlerinde o günlerde özellikle ilkokul çocuklarının kullanıldığı dini içerikli törenler. TV’de görüntüleri izleyince bir keresinde odasından yüksek sesle tepki verdiği bile duyuldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi olarak yönergelerde olmayan bu etkinliklerde öğrencileri kullanmaya kalkmasına, öğlen yemekleri sırasında da tepkiler verdiği yakın çevresindekilerce açıkça duyuldu. Günlerin birikimi ile Büyükanıt, 27 Nisan akşamüstü saatlerinde karargáhtan ayrılıp makam aracı ile konutuna ulaştı. Yardımcıları da onu bırakıp kendi evlerine döndüler. Birden telefon çaldı Ancak, yaklaşık 1.5 saat sonra, en yakınındaki yardımcılarından birinin telefonu çaldı. Arayan Yaşar Paşa idi. İlk önce yardımcısı, Yaşar Paşa’nın ertesi günkü İstanbul programı ile ilgili bir şeyler söyleyeceğini sandı. Ama duyduklarına o da şaşırdı: "Bir metin yazdım. Gelip bunu alın, sonra da Genelkurmay’ın internet sitesinden duyursunlar. Ben gereken yerlere gereken talimatları veriyorum." Komutan emri olduğu için kimse yorum yapmadı. Büyükanıt’ın kaleminden çıkan metin doğrudan karargáha getirildi. Karargáhın kilit isimleri, apar topar cuma gecesi mesaiye geri gelmişlerdi. Metin değiştirilmedi Metinde, hiçbir cümle veya temel anlam değişikliği yapılmadı. Sadece ufak tefek noktalama ve harf hataları düzeltildi. Saatler 22.00’yi gösterdiğinde, artık metin hazırdı. O günlere tanık olan isimlere göre, Büyükanıt Paşa’nın o yazıyı yazmasında en büyük etken Kutlu Doğum haftasındaki küçük çocukların kullanıldığı görüntüler, siyasi otoritenin buna göz yumması ile bunun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı gölgelemeye yönelik etkileri idi. Sonrasında yine bir sohbette, bu bildirinin hep Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı ile ilgili olduğu yönünde algılandığı, ancak aslında temel endişesinin laiklik ekseninde o çocukların kullanıldığı görüntüler olduğunu anlattı. Bildiri saat 23.17’de sisteme konuldu. Zaten bir saat öncesinden duyurulduğu için, tüm gazeteciler tsk.mil.tr adresinde tam metni bekliyordu. İlk önce kim öğrendi Bunun öncesinde Ankara’nın ünlü bir restoranında Başbakan’ın en yakınındaki üç isim yemekteydi. Bildiri geleceğini öğrenir öğrenmez masadakilerden ikisi derhal durumu Tayyip Erdoğan’a ilettiler. Erdoğan da Büyükanıt’a ulaşılmasını istedi. Ama, gelen yanıt, ertesi gün erken saatte İstanbul’a gidileceğinden Genelkurmay Başkanı’nın istirahate çekildiği oldu. 27 Nisan bildirisinden on gün sonra yapılan Dolmabahçe Zirvesi ise, Başbakan Erdoğan’ın daveti üzerine gerçekleşti. O gün çıkışta iki isim de neşeli tavırları ile dikkati çekti. Başbaşa gerçekleşen görüşmenin ardından koridorda, Büyükanıt’ın, Erdoğan’a, "Burası çok güzel olmuş. Çok iyi restore edilmiş" dediği duyuldu. Hacker’lar Paşa’yı MSN’de tehdit etti Yaşar Büyükanıt, görevinin en başından bu yana dinlenildiği ve kullanılan bilgisayar sisteminin de hackerlar tarafından izlendiği yönünde şüphe duyuyordu. Hatta, bir kez yakın görev yaptığı komutanlardan bir tanesinin msn hattında ailesi ile görüşürken, hatta giren bilinmeyen bir hacker grubu ekrana gönderdiği yazılarla o komutanı tehdit etmişti. Bu da endişe ile karşılandı. Bu nedenle, karargáha cep telefonu getirme yasağı daha da sıkılaştırıldı. Gizlilik dereceli hiçbir konuşmanın telefonda yapılmaması emri verildi. Şüphe giderek tırmanınca, Genelkurmay MEBS Başkanlığı’ndan bir ekip, hem cep telefonu şirketlerine hem de normal telefon hattı servisi sunan şirketlere gönderildi. Alınan yanıtlar ise ’Bir şeye rastlanmadı’ şeklinde oldu. Bunun üzerine MEBS Başkanlığı dinlemenin yapıldığını tespit edebilecek özel aletler getirtti. Santrale yerleştirildi. Voltajlar ölçüldü. Sistem haftalarca izlendi ve çıkan sonuç Genelkurmay Başkanlığı santralinin dinlendiği yönündeydi. Hazırlanan bir rapora, Genelkurmay santralinin lokal olarak dinlendiği şüphesinin kesinleştiği ifadeleri düşüldü.