T24 Çeviri
Gazeteci-yazar Ece Temelkuran, İngiliz The Guardian gazetesi için “Tahrir’den Trump’a: Milliyetçilik insanların umudun gasp etti” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Temelkuran yazısında sağ popülist liderlerin söylemlerini ve insanların “onur yerine gurura” yönlendirilmesini eleştirdi.
Temelkuran’ın yazısı şöyle:
Binlerce insan Tahrir Meydanı’nda “Ekmek! Onur! Özgürlük!” şeklinde tezahürat yapıyordu. 2011 yılıydı ve Arap Baharı’nın zirvesiydi. Kalabalığın ortasında dururken aklıma 10 yıl önce Bueno Aires’te tanıştığım orta yaşlı bir adam ve onun bana Arjantin’deki ekonomik krizin ortasında neden meslektaşlarıyla birlikte bir fabrika aldıklarını anlatması geldi. Açlık, yoksulluk ve eşitsizlik gibi nedenleri ezberden saydı. Ama daha sonra ses tonu değişti: “Ve patron…” dedi, “Yani, bize asla günaydın demezdi ve bilirsin bu bir insanın onurunu yok eder”.
Onur çok kaygan bir kavramdır; Neredeyse bir sosyal sözleşmeye koyulmayacak kadar güvenilmez, ya da bir siyasal hareket sonucunda talep edilemeyecek kadar. Yine de bu kelime, yoksul insanları kızdıranın sadece ekonomik yokluk olmadığını en iyi gösteren kelime. Ezilmek, alay edilmek ve insanlığın son izlerinden yoksun bırakılmak yoksul insanların günlük hayatlarını çekilmez yapar. Bana bunu İstanbul’un en fakir mahallelerinden birinde, boğazı gören bir tepede yalnız bir anne öğretti. Bana kızının bazı geceler yatağa aç olarak gittiğini söylerken kızgın değildi, ama patronunun ona dalga geçerek “Ama senin boğaz manzaran var” dediğini anlatırken öyleydi. Bunun ardından, “Evet, akşam yemeklerinde ekmeğimizi denize banıp yiyoruz” deyip istifa etmiş. Onun gururlu suratı bana bazen onurunu korumanın ekmekten daha kıymetli olabileceğini öğretti.- Evet, bazen aç olsan bile.
Kahire’deki Tahrir Meydanı, İstanbul’daki Gezi Parkı ve Madrid’deki Puerta del Sol: Bir süre önce bu yerler ve diğerleri protestolara ve siyaseti baştan yaratıp insanların onuruna kavuşturmayı amaçlayan radikal siyasal hareketlere sahne oldu. Ya şiddetle bastırıldılar ya da geleneksel global politika tarafından içine çekildiler.
Şimdi bir kez daha dünyanın birçok yerinde milyonlarca kişi protestolara katılıyor. Ama mizacı ve verdiği mesaj değişti. Bu sefere “gerçekleri” için ve bölücü siyasal seçimleri için saygı talep ediyorlar. Onur savaşı, ulusta veya “halkın” belirli bir versiyonunda agresif bir gurur iddiasıyla değiştirildi.
“Onur” ve “gurur” kelimeleri arasında büyük bir fark var ve bu farklılık bugün karşı karşıya kaldığımız global siyasi ve ahlaki farklılığın tam kalbinde yer alıyor. İnsanın onura ihtiyaç duyması doğasında olan bir şey ve insanlığa olan sevgimize direkt olarak bağlı. Diğer taraftan gurur, bir aldatıcı görünüştür, ayrımcı itibar isteği ve kimin kimden üstün olduğu hakkındadır. Bölücüdür. Fakat kalabalıklar yeterince çaresiz hale geldiğinde siyasetçilerin insanın onura olan ihtiyacını intikamcı bir feryat dolu gurura indirgemesi kolaydır. Sağ popülizm işte bunu yapıyor.
Halkın öfkesinin Donald Trump, Viktor Orban, Recep Tayyip Erdoğan ve Jair Bolsonaro gibi sağcı popülist ve gaddar otokratlar tarafından organize edilmesi ve harekete geçirilmesi tehlikeli. Parmaklarını gazeteciler, bilim adamları ve siyasal kurumlara doğrultup: İnsanların onuruyla oynayanlar bunlar diyorlar. Bu liderler genelde ayrıcalıklı sınıflardan çıkarlar ancak insanları onurlarını geri kazanacaklarına inandırıp, elit tabakaya diz çöktüreceklerini söylerler. İşte bu yüzden Trump mitinglerinde ve Brexit gösterilerinde suratları mücadele ile yoğrulmuş insanların yüzünün aydınlandığını ve umut ile dolduğunu görüyoruz. Bu insanlar onlara yıllarca boyun eğdirmiş kapitalist motto “Alternatif yok”a hayır deme yetileri olduğunu yeniden keşfeden ruhlar.
İnsanlar en çok materyal kayıptan korkar ve daha çok kazanma isteğiyle kamçılanır diyen dominant ekonomik varsayımın aksine, dünyadaki en ilginç madde olan insan ruhunun hayatında tutunacak bir anlama da ihtiyacı var. Artık kapitalizme en çok gönül veren insanlar bile neo-liberalizmin ekonomik mekanizmalarının işlevsiz olduğunu ve ana söyleminin çöktüğünü biliyor(Davos’ta gördüğümüz gibi). Çöken bir hikaye ilham verici kahramanlar çıkaramaz. Ayrıca dünyanın birçok yerindeki insanlar onurlarının kırılmasının acısını ve kandırılmanın öfkesini hissediyor. İşte bu yüzden bu insanlar gerçek olamayacak kadar basit çözümlerden, öfkelerini yönlendirmek için görünen hedefler bulmaktan ve en önemlisi sahte umutlara tutunmaktan enerji bulmaya hevesliler. Onlara mükemmeliyet sözü veren yeni kahramanlar için hazırlar.
Bir kahramanı takip etmek onlara insanlığın temelinde olan gücü hatırlatıyor. Bu, o insanlara çok temel ve tatlı bir keyif veriyor, bu yüzden de her şeyden taviz vermeye hazır hissediyorlar. Bu, baskın ekonomik sistemin uzun süredir göz ardı ettiği insan ruhunun karmaşık bir parçası yüzünden oluyor ve şimdi de insanların bu parçası onu şekillendiren sistemin kendisini tehdit ediyor. Brexit serbest ticareti tehdit ediyor, Trump’ın himayeciliği neo- liberal ekonominin ilk kuralı, laissez-faire, ile ters düşüyor.
Az sayıda lider milliyetçilik ve nativizminin bu yükselişine açıkça karşı çıktı. Az sayıda lider aktif bir şekilde daha iyi bir dünyanın olasılığı hakkında konuşmaya, bir alternatif var demeye, gurur feryatları üzerine değil barışçıl insan onuru üzerine kurulu bir dünya üzerine konuşmaya hazır. İnsanlar bu yüzden ABD politikasının yeni sol yıldızı ve Temsilciler Meclisi’ne seçilen en genç kadın Alexandria Ocasio- Cortez hakkında bu kadar heyecanlı. O nadir bir ses ve kavganın sadece materyal eşitsizlik üzerine kurulu olmadığını biliyor.
Onun konuşmalarından birini dinlerken Yeni Avrupa Anlaşmasının sayfalarını karıştırıyordum, şu ana kadar eski kıtaya alternatif bir ekonomik model sunan tek dökümanın. Bu model Eski Yunan maliye bakanı Yanis Varoufakis’in “Democray in Europe” hareketi tarafından kaleme alınan arzuların bir manifestosuydu: içinde demokrasi, şeffaflık ve çoğulculuk gibi aklı başında hiçbir insanın karşı çıkmayacağı şeyler var. Ama içinde insan ruhu ve insan onuru hakkında hiçbir şey yok. Bu hareketin bir destekçisi olarak suratları zorluklarla yoğrulmuş insanların suratında ışık yakacak bu sözlerin nerede olduğunu merak ettim.
Türkiye, ABD ve Avrupa’nın bazı bölgelerindeki örneklerde gördüğümüz gibi sağcı popülistler mantıkçı düşünmeyi bozuyor ve kendi hareketlerini yaratarak insanları harekete geçirmeye çalışıyor. Endişeli bir şekilde gaddar liderleri hakkında şakalar yapan muhalefetlerinden faydalanıyorlar, kurumları bozuyorlar ve son olarak da ülkelerini siyasal çılgınlığın dalgalarında yelken açabilecek şekilde tekrar şekillendiriyorlar. Bu, global bir çözüm gerektiren global bir problem. İnsan onurunu, baskın ekonomi sistemiyle mücadele ederken popülizmin tehlikeli gurur talebinden korumak için ciddi bir biçimde birlik gerekecek.