Eczacıbaşı: Hulusi Kentmen tarzı patron tipi bana uymaz

Eczacıbaşı: Hulusi Kentmen tarzı patron tipi bana uymaz

BugünTV'de yayınlanan Erkam Tufan ile Analiz'e konuk olan Bülent Eczacıbaşı, ilginç açıklamalarda bulundu. Türkçe'ye verdiği önemi anlatan Eczacıbaşı; Türkçe-İngilizce karışımı, uydurkça adını verdiği bir dil türediğini söyledi. Eczacıbaşı, holdingde düzgün Türkçe konuşmayanlara 5 TL para cezası kestiklerini de sözlerine ekledi.  

Hulusi Kentmen patron tipi bana uymaz  

Erkam Tufan Aytav: Biz büyük patron deyince ortalama bir Türk vatandaşı olarak Yeşilçam filminde Hulusi Kentmen’i gördük biz. Ama bu Hulusi Kentmen’ çok sevdik biz millet olarak biz,  tonton babacan bununda altını çiziyorum zengin bir patron. Filmlerdeki  mesela  Anadolu’dan gelmiş bir genç, onurlu falan, kızı da şımarık çok ciddi paralar içinde büyüyor, laf dinlemiyor  falan o Hulusi Kentmen o çocuktan yana oluyor. Ben ortalama Türkiye vatandaşı olarak bu filmde ben kendimi hep oradaki Anadolulu çocuk olarak izliyordum. Siz nasıl izliyordunuz mesela?  

Bülent Eczacıbaşı: Ben onu ne etrafımdaki patron tiplerine benzettim ne de  kendi olmak istediğim patron tipine benzettim. Çünkü biraz modası geçmiş, biraz klişeleşmiş, kalıplaşmış karikatüze edilmiş bir patron çizmiş.  

Erkam Tufan Aytav: Ne yönden karikatürize etmiş?

Bülent Eczacıbaşı: Zihinlerimizde bir patron var prototipi var; sabahlığını giyer, her sabah puro tüttürür, şaşalı yerlerde yaşar davranışı konuşma biçimi son derece otoriterdir, yüzü pek gülmez böyle bir patron tipi babacandır ama pek fazla gülmez, asi birisidir. Kendime benzettiğim bir tip olarak hiçbir zaman görmedim.  

Erkam Tufan Aytav: Benzemeyen tarafları nedir? Sizin de yaşam standartlarınız yüksek.  

Bülent Eczacıbaşı: Yüksek, ama o prototipte, o kalıpta biraz gösterişe yönelik yüksek yaşam standardı var, yerleşik patron klişesinde o vardı, zenginliği göstermek ondan güç almak gibi. Umarım benim yaşam stilim ve kişilik yapım öyle görünmüyordur.  

Holdingte güzel Türkçe konuşmayana 5 TL ceza kesiyorum

 

Erkam Tufan Aytav: "Hard Copy’leri set etme işinin taşere ettikten sonra yazımın düzeltmeye  focuslanıyor olacağım" Arkasına bir baktım: Bülent Eczacıbaşı! "Ben bunu not alayım programda konuşuruz, iyi denk geldi" diye düşündüm. Holdinginize bu tarz, uyduruk İngilizce-Türkçe karışımı bir dil konuşulmasını yasaklamışsınız.

Bülent Eczacıbaşı: Yasaklamışsınız demek pek doğru değil. Yok yasak değil biz bir oyun oynuyoruz.

Erkam Tufan Aytav: Para cezası da var ama, adı da var beş lira.  

Bülent Eczacıbaşı: Para cezası demeyelim ona gönüllü olarak Eczacıbaşı gönülleri örgütüne veriliyor. Gönüllü çalışmalar yapıyorlar ama örgütlendiler de aynı zamanda. Onlara bir kaynak sağlamak gerekiyor. Bu kaynağa gönüllülerimiz okullara yazım klavuzları Türkçe sözlükler alıyorlar.  

Erkam Tufan Aytav: Uydurukça konuşmaya devam etsinler diye teşvik mi yapalım o zaman para ödesinler, iyi bir kaynak yakaladık gibi geliyor bana. Demek mustaripsiniz bu konuda personelinizden.  

Bülent Eczacıbaşı: Ben sadece personelimden değil, uydurukçanın yayılmasından biraz muzdaribim.

Erkam Tufan Aytav: Ve Türkçe konusundaki hassasiyetinizden güzel Türkçe'nizden, diksiyonunuzdan da belli, bir sunucu edasıyla  temiz bir Türkçe konuşuyorsunuz. Keşke her iş adamı böyle bir hassasiyeti olabilse. Peki tepki almadı mı?  

Bülent Eczacıbaşı: Yok, çok destek aldı. Tabi hiçbirimiz çok iyi Türkçe kullanmıyoruz, uydurukçadan kurtulamıyoruz. Toplantılarda da oluyor bu tarz şeyler, toplantıyı kesip  herkese hatırlatmaktansa toplantının sonunda arkadaşlarımın kullandığını uyduruk kelimeleri aşağı yukarı tahmin ederek, "senin bugün Eczacıbaşı gönüllülerine katkın şu kadar" diyorum.  

Erkam Tufan Aytav: Peki Bülent Eczacıbaşı ceza ödedi mi?

Bülent Eczacıbaşı: Ben de ödedim. Bizim yirmi kelimelik bir listemiz var öncelikle, uydurukça çok genişledi maalesef, ama isim kontrolünü kaybetmemek için en nefret edilen, en çok tepki çeken yirmi kelimeyi yayınladık. Gönüllü katkıları bu listeyle kısıtladık.