Edebiyat klasikleri sıkıcı mı?

Edebiyat klasikleri sıkıcı mı?

T24 - Uzmanlarına göre edebiyat klasikleri o kadar da iyi değil: ‘Don Kişot’u bitirmek imkansız, Shakespeare laf kalabalığı yapıyor, ‘Ulysses’ bunaltıcı...

Mark Twain’in unutulmaz sözüdür: “Klasikler herkesin okumuş olmak istediği ama kimsenin okumak istemediği şeydir.”

Şimdi de ABD’nin önde gelen yazarları ve kitap eleştirmenleri, kimsenin muhteşemliğini sorgulamadığı klasikleri tartışmaya açtı. Slate haber sitesinin kitap editörü Juliet Lapidos, bazı klasik romanların abartıldığını söyleyerek ülkedeki diğer ünlü meslektaşlarına fikirlerini sordu. Aralarında Türk yazar Elif Batuman, Yale Üniversitesi edebiyat profesörleri ve ünlü yazarların da olduğu bir ekip okuyup da beğenmedikleri, abartıldığını düşündükleri klasikleri yazdı. Yazar ve eleştirmenlere göre klasikler çoğu zaman sıkıcı ve zorlama.

 “Çizgi filmi tercih ederim”

“Beowulf” / Seamus Heaney: Kabile tarihi, testesteronla dolu askeri kültür...Torunumla “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?” filmini izlemeyi tercih ederdim. En azından üç boyutlu ve canavarlar ekrandan size doğru uçuyor gibi hissediyorsunuz. Beowulf öldüğünde hiçbir şey hissetmedim. Daha çok şiir nerdeyse bittiği için şükrettim. (Francine Prose, yazar)

“37’nci sayfayı geçemedim”

“Don Kişot” / Cervantes: Her beş yılda bir alıp okumaya çalışıyorum ama bir türlü bitmiyor. Bence Cervantes’in asıl yeteneği dünyanın ilk en iyi yemek yazarı olması. İlk sayfadaki yiyecekleri iştahla tarif edişi bir deha... Ama ben hala 37. sayfayı geçemedim. (Dwight Garner, New York Times gazetesinin kitap eleştirmeni)

“Mızmız, sinir bozucu çocuğun konuşması”

Çavdar Tarlasında Çocuklar / Catcher in the Rye” / J.D. Salinger: Aralarında yazarlarında bulunduğu çok sayıda kişi bu kitapta benim görmediğim neyi görüyor anlamıyorum. Holden (baş karakter), kendine acıyan ve kız kardeşi konusunda obsesif bir özel okul çocuğu. ‘South Park’taki Kyle’ın dediği gibi sadece mızmız sinir bozucu bir çocuğun ne kadar sıkıcı olduğu hakkında konuşmasından ibaret. (Tom Perotta, yazar)

“Duman ve tozlu sayfalar”

Dante müthiş sıkıcı. Shakespeare ve William Faulkner fazla laf kalabalığı yapıyor. Lord Byron ve James Joyce neden parıltılı anlayamıyorum. Ama içilerinden birini seçmem gerekse Virginia Woolf derim. Duman ve tozlu aynalardan başka bir şey değil... (J.D. McClatchy, şair eleştirmen, Yale Üniversitesi profesörü, Yale Review editörü)

“Sürekli iteleniyorsun”

“Ulysses” / James Joyce: Sadece teknik nedenlerden ötürü okudum. Ama okuması benim için asla eğlenceli değildi. (Elif Batuman, yazar) Ulysses beni asla ikna edemedi. Bunaltıcı imalar, yorucu göndergesellik... Sürekli kendini ordan oraya iteleniyor hissedilorsun. (Daniel Mendelsohn, New York Review of Books yazarı)

“Mezardan çıkarıp dövmek gerek”

“Aşk ve Gurur / Pride and Prejudice” / Jane Austen: Mark Twain bu kitabı her okuduğunda Jane Austen’i mezardan çıkarıp kendi kemikleriyle dövmek istediğini söylerdi. Çok haklı”! (Jonathan Rosen, Nextbook’un editoryal direktörü, yazar) 

‘Yaprak Dökümü’ gerici, Peyami Safa okunamaz!

Slate sitesinin yaptığı soruşturmanın benzerini Türk klasikleri için yaptık. Yazar, eleştirmen ve akademisyenler “beğenmedikleri, abartıldığını düşündükleri” eserleri saydı 

“Fazla melodramatik”

Prof. Dr. Jale Parla (Öğretim üyesi) Ahmet Mithat Efendi’nin “Henüz 17 Yaşında” adlı kitabını örnek olarak verebilirim. Çok melodramatik olduğu için beğenmiyorum.

Yakup Kadri’nin ‘didaktik’ romanı

Kaya Genç  (Yazar) Yakup Kadri’nin “Sodom ve Gomore”si. Kelimenin kötü anlamıyla ideolojik ve didaktik bir roman. Saf, iyi ve içten erkek karakterimiz Necdet, ‘yozlaşmış ecnebiler’le yatıp kalkan kötü kadın Leyla’nın peşinde koşarken yegane mutluluk yolu olarak ahlakçılık ve milliyetçiliği bulur. Kitap da onun erkek faşizminden kaçınılmaz bir kader olarak bahseder.

“Sinekli Bakkal abartılıyor”

Semih Gümüş (Eleştirmen) Halide Edip Adıvar’ın “Sinekli Bakkal” romanı ile Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” kitabının tarihsel önemleri var hiç kuşku yok ki, ama bu tarihsel değerleri nedeniyle yazınsal bakımdan da abartıldıklarını düşünüyorum.

“Kadına karşı önyargılı”

Pınar Kür (Yazar/ öğretim görevlisi) Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü”nü son derece gerici bulurum ben. Özgürleşmek isteyen kadınlar kötü yola düşer; ya yalancıdır, ya hırsızdır ya da pistir... Kadınlara karşı çok önyargılı bir kitap olduğunu düşünürüm her zaman. Peyami Safa’yı hiçbir zaman okuyamadım, sıkıntıdan patladım hakikaten. 

“Son derece anlamsız bir noktaya gider”

Selim İleri (Yazar): Namık Kemal’in “İntibah” adlı romanı hakkında “Kamelyasız Kadınlar” isimli bir kitap yazmama rağmen bana çok sıkıcı gelir. Namık Kemal bu romanında baş kişi olan Mahpeyker’i adeta devrin ahlak anlayışına bağımlılığından zorla küçük düşürmüştür. Bu sosyolojik olarak bizi ilgilendirir ama edebiyat açısından son derece anlamsız bir noktaya varır.

“Kötü ama değersiz değil”

Ömer Türkeş (Eleştirmen): Namık Kemal için hamasi şiirler yazmış ve romanları kötü diyebilirim. Ya da Peyami Safa’nın birçok kitabı okunası değildir. Ama bu onların değerinin düşük olduğunu söylemek ile ilgili değil. Onlar bir işlevi yerine getirmişler. Edebiyatın gelişimine katkıda bulunmuşlar.