Edirne'nin Ayasofya'sı da cami oluyor

Edirne'nin Ayasofya'sı da cami oluyor

Türkiye’deki bir Ayasofya daha camiye dönüştürülüyor. İznik ve Trabzon’da müzeden camiye çevrilen Ayasofya’ların ardından sıra Edirne’nin Enez ilçesindekine geldi. Vakıflar Genel Müdürlüğü, müze olması ihtimali konuşulan Enez’deki Ayasofya’nın cami olacağını açıkladı.

Türkiye’nin Yunanistan sınırında bulunan Edirne’nin Enez ilçesinde yer alan, bölgenin simgesi Ayasofya 2007 yılından bu yana restorasyon haberleri ile gündemde.

Enez Kaymakamı Fatih Baysal, restorasyonun 5. yılında, 2012’deki “Onarılmasının ardından cami olarak kullanılıp kullanılmaması sonra düşünülecek bir durum. Ama müze de olsa cami olarak da kullanılsa buranın gerçekten ayağa kaldırılması gerekiyor” sözleri ile ilçedeki Ayasofya’nın müze olarak açılabileceğini gündeme getirdi. Enez Belediye Başkanı Abdullah Bostancı’nın da bu ay içinde medyaya yansıyan açıklamalarında “yapının işlev, fonksiyon ve mimari olarak İstanbul’daki Ayasofya’ya benzer özellikler taşıyacağını” söylediği yer aldı.

Serdar Korucu'nun Radikal'de yayımlanan haberine göre, Enez ilçesindeki antik kent “Ainos” içinde, kesin kayıtlar bulunmasa da 12. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Ayasofya için son kararsa Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden çıktı. Hristiyan inancında yedinci konsilin toplandığı yer olduğu için önemli taşıyan İznik’teki Ayasofya’yı 2011 yılında, Trabzon’daki Ayasofya’yı ise 2012’de müze statüsünden camiye çeviren Vakıflar Genel Müdürlüğü, Enez’deki yıkık halde bulunan Ayasofya’yı da cami olarak restore etme kararı verdi.

Ayasofya’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yatırım programına alındığını vurgulayan Vakıflar Genel Müdürü Zafer Ertem, Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün eserin rekonstrüksiyon projesini onayladığını duyurdu. Ertem, çalışmalara kurulun onayladığı proje doğrultusunda en kısa zamanda başlanacağını belirtti.

 

Bizans'ın Trakya'daki sembollerinden biriydi

 

Bizans dini yapıları arasında önemli bir yeri olan, 12. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Ayasofya, Enez Kalesi’nin güney doğu ucundaki en yüksek noktada yer alıyor. Yunan Haçı planlı yapı döneminin büyük kiliseleri arasında bulunuyor. Ayasofya, bölgenin 1456’da Osmanlı egemenliğine geçmesinin ardından camiye çevrilmişti. Bu süreçte kubbesi çöken, üstü kiremit çatı ile kapatılan Ayasofya, 1965 yılındaki depremin ardından terk edilmişti.

Adnan Ertem eserin cami olarak açılmasına neden olaraksa geçmişteki kayıtları işaret etti, "Burası cami olarak vakfedilmiş bir ibadethanedir. Vakfiyesine uygun şekilde hizmete açılacak bir vakıf eserdir. Dolayısıyla fonksiyonu korunacak" dedi.

 

İstanbul'daki Ayasofya için de 'vakfiye' işaret edilmişti

 

Ertem 2013 yılında da “Bir yer vakfiyesinde nasıl belirtilmişse o şekilde kullanılması veya fonksiyon verilmesi bizim birinci vazifemiz” demiş sözü, İstanbul’daki Ayasofya’ya getirerek şöyle demişti: “İstanbul'daki Ayasofya Camisi vakfiyesine göre camidir ve cami olarak ilelebet yaşayacaktır. Bizim Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak amacımız vakfiyesine uygun hayatiyet vermek. Ama burada karar merci biz değiliz.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta aynı yıl İstanbul’da Ayasofya yakınındaki bir törende benzeri yönde imalı bir mesaj vermişti: “Bence kulaklarınız duymasa bile gönlünüzden geçen bir şeyler olduğuna inanıyorum. Ayasofya, bize birşeyler söylüyor. Acaba Ayasofya bize neler söylüyor? Bu mahsun Ayasofya'ya bakıyoruz, inşallah güleceği günlerin yakın olmasını Allah'tan diliyoruz”

Ayasofya’da bu yılsa “Doğumunun 1444. Yılında Hz. Peygamber” temalı Aşk-ı Nebi Sergisi ile 85 yıl aradan sonra ilk kez Kuran okunmuştu. Papa’nın Ermeni kıyımı ile ilgili sözlerine karşıysa Ankara Müftüsü Prof. Dr. Mefail Hızlı ise sözü Ayasofya’ya getirmiş, “Doğrusu bu açıklama, sadece Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını hızlandıracaktır” demişti.

Hristiyan dünyasında “ekümenik” unvanına sahip olan İstanbul Rum Patriği Bartholomeos ise 2014 yılında tartışmalarla ilgili net tavrını ortaya koymuştu: “Son dönemde Türk kamuoyunun bir kesiminde Ayasofya'nın camiye çevrilmesi yönünde bir meyil gözlemleniyor. Kilise olarak biz buna karşı durmaktayız. Bizimle beraber böyle bir olasılık karşısında tüm Hıristiyan dünyası mezhep farkı tanımaksızın yekvücut olup tepkisini ortaya koyacaktır.”