Reza Zarrab'tan rüşvet aldığı öne sürülen eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Zarrab'ın Miami'de tutuklanmasının ardından ilk kez tweet attı. Bağış, Akşam yazarı Kurtuluş Tayyiz'in Zarrab ile ilgili yayımlanan yazısını paylaşarak, "Kurtuluş Tayiz yine çok iyi analiz yapmış. Darbe hevesi, yerini Zarrab’a bıraktı” dedi.
Tayyiz ise yazısında, Zarrab'ın Gülen cemaatinin darbe planı olarak tutuklandığı iddiası yer aldı. Tayyiz'in Akşam'da "Darbe hevesi, yerini Zarrab’a bıraktı" bugün (25.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanma haberi gelmeden evvel ülkede hafiften de olsa bir darbe heyecanı yaşanmakta idi. Darbe borsamızın simsarları, Fetullah Gülen’in TSK’ya ne kadar adam sızdırdığını, darbe yapmaya güçlerinin yetip yetmeyeceğini analiz ediyordu. ABD’li eski bir danışmanın “Türkiye’de darbe olması halinde Beyaz Saray’ın darbe yönetimiyle çalışmaya hazır olduğunu” yazması bile muhalefet tribünlerinde Meksika dalgası yaratmaya yetti.
Ne var ki, Cemaat’in TSK’ya darbe yaptıracak gücünün olmadığını anlamaları çok sürmedi. TSK’nın darbe yapmaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Fakat darbe heyecanının sönmeye yüz tuttuğu bir anda ‘müjdeli’ haber ABD’den geldi; Reza Zarrab, ABD’ye girişinde tutuklanmıştı. Gönül isterdi ki tanklı-toplu bir darbe yaşansın, içlerindeki nefreti doya doya, bütün şiddetiyle yansıtabilsinler! Ama şimdilik daha sofistike olanıyla yetinmek zorunda kaldılar. Zarrab haberi, muhalefetin içindeki darbe isteğini yeniden kabarttı. İçeriden olmuyorsa varsın dışarıdan olsun; Türk savcılar yapamıyorsa bırakın Amerikalı savcı yapsın; ne fark eder ki? Erdoğan’ı devireceği umuduyla sarılmadıkları yılan kalmadı. 17-25 Aralık’ta Fetullah Gülen ve Kemal Kılıçdaroğlu müdürlüğündeki CHP’ye, 7 Haziran’da terörün eşbaşkanlarına, 1 Temmuz’dan sonra Kandil’e sarıldılar. Erdoğan ve AK Parti’ye kim darbe vurmaya kalksa tereddüt etmeden ona sarıldılar. Öyle ki –biraz tereddüt ettikten sonra- PKK ve DAEŞ’in patlattığı canlı bombalara da sarıldılar. Kim bilir, canlı bombadan medet umarken akıllarından “Kimse deviremedi, hükümet belki bu canlı bombalardan sonra düşer” diye geçiriyorlardı. Bu süreçte CHP ve HDP, savaş çıksa İran ve Rusya saflarında yer alacaklarını açıktan ilan etti. Demirtaş ise koşar adımlarla Moskova’ya gidip Türkiye ile savaşması için örgüte silah istedi. Darbe simsarları kaç gündür heyecanla Zarrab davası üzerinden ABD’nin Erdoğan’a neler neler yapacağını anlatıyor! Bu simsarlara göre Erdoğan’ın karizması çizilmekle kalmayacak, koltuğu da gidecek! Vatanını terk ederek yurtdışına kaçan polis ve savcıların yarım bıraktığı işi Amerikan savcı tamamlayacak! İnanmayan AK Parti’nin fahri danışmanına sorsun; yoksa o bile elinde Zarrab sopasıyla dolaşıp, danışmanlığını yaptığı partiye; “Efelenmeyi bırakın, dünyanın büyük güçleriyle anlaşın, Kürt meselesini onların istediği gibi çözün, akıllı olun, yoksa...” diye devam eden cümleler kurar mıydı? Doğan medyası her zamanki gibi, darbenin amiral gemisi. Komplolu, darbeli, hileli, hurdalı bir işe kayıtsız kalamıyorlar; tövbelerini unutup yine darbe tellallığı yapıyorlar. Varsın darbelerden medet ummaya devam etsinler. Varsın kendi ülkelerini hizaya getirmesi için yabancı bir ülkenin savcısına umut bağlasınlar. AK Parti, milletten umudunu kesmesin yeter. Millet bu darbe simsarları karşısında; AK Parti’nin, TSK’nın, Erdoğan’ın ve devletin siyasi aklının; gerek hukuk yoluyla, gerek eldeki teknik askeri imkanlarla, hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün vatandaşların yaşam, refah ve güvenliğini temin için çalıştığına inanıyor. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen dünya sisteminin ve içerideki işbirlikçilerin tuzaklarını bozacak olan işte bu inançtır.