Öğretmenlik Meslek Yasası’na karşı tepki gösteren 14 farklı eğitim sendikasına üye on binlerce öğretmen bugün iş bıraktı. İstanbul Bakırköy’de düzenlenen eylemde konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Her öğretmen uzmandır, diploması da uzmanlık belgesidir. Diploması yetmeyenler, diploması olmayanlar, liyakati olmayanlar bize ahkâm kesemez” dedi.
Bugün Eğitim-İş, Eğitim Sen, Teç-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Eğitim Gücü-Sen, Anadolu Eğitim Sendikası, Özgür Eğitim-Sen, Eğitim Hak-Sen, Eksen Eğitim-Sen, İdeal Eğitim-Sen, Eğitim Söz-Sen, Eğitimde Birlik-Sen, Eşit Haklar Sendikası, TÖB-Sen üyesi binlerce öğretmen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ve 19 Kasım'da yapılacak kariyer basamağı sınavının iptal edilmesi için bugün ülke genelinde iş bıraktı.
Eğitim-İş'in çağrısı ile Bakırköy Özgürlük Meydanında toplanan öğretmenler ellerinde 'Tek Başöğretmen Atatürk' ve 'Kariyer basamaklarına hayır' dövizleri taşıdı, "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" ve “Mustafa Kemal’in öğretmeniyiz” sloganları attı.
Eğitim-İş Sendikası adına konuşmayı Genel Başkan Kadem Özbay yaptı. Özbay’ın açıklamaları şöyle:
"Bu davet, mesleğin onuruna ve çocuklarının geleceğine sahip çıkanlarının daveti. Bu davet, talimatınızı kabul etmiyoruz diyenlerin daveti. Bu davet, haksızlıklar karşısında susmayan, baskılara boyun eğmeyenlerin daveti. Bu davet, teslim olmayanların daveti. Bu davet, yandaş bir sendikanın değil, gerçek bir sendikanın daveti. Bu davet; eğitimine, ülkesine, geleceğine sahip çıkmak isteyen herkese yapılan davet. Bu davet; bu ülkenin geleceğine, yarınlarına, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’e verdiğimiz sözü yerine getirmenin daveti. Bizi anlamayanlara, anlamak istemeyenlere bir öğretmen sorumluluğuyla bir eğitimci sorumluluğuyla bir kez de alanlardan anlatacağız. Anlayana kadar, anlamak istemeseler de tarihe not düşmeye devam edeceğiz.
Bugün eğitim emekçisinin, haksızlıklar karşısında susmayacağını, baskılara boyun eğmeyeceğini, mesleğinin onuruna ve çocuklarının geleceğine sahip çıkacağını göstermenin günüdür. Yıldan yıla haklarımızı gasp ettiler. Bizi daha ayın başında kara kara ay sonunu düşünür hale getirdiler. Evimize başımız dik, sınıflarımıza kafamız rahat girmemizi engellediler. Başöğretmenimizin, bize emanet ettiği öğrencilerimize laik, bilimsel, kamusal, adil ve çağdaş bir eğitim vermemizin önüne geçtiler. Yaşanabilir bir emeklilik hayalimizi bile çaldılar. Sistematik itibar suikastı düzenlediler.
Şimdi ise bu tabloyu daha da beter hale getirmeye çalışıyorlar. Hakaret niteliğinde bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu önümüze getirdiler. Onlar, elimizde kalanlara da göz koyduklarını gösteriyorlar. Şimdi biz de haklarımızı ve saygınlığımızı teslim etmeyeceğimizi, bunu bir kez alanlardan anlatacağımızı göstereceğiz.
Bugün artık yeter demenin, sendikal önderimiz Fakir Baykurt’un da dediği gibi ‘ders vermenin’, bizi hafife alanları uyarmanın günüdür. Bildiğiniz gibi Eğitim-İş olarak, eğitimcilerin görüşü alınmadan sarayın talimatı ve yandaş sendikaların oluruyla hazırlanan, sorunları çözmek bir yana dursun bize yeni haksızlıkları ve angaryaları dayatan Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı ilk günden beri itirazın örgütleyicisi olduk. ‘Öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir’ dedik. Her öğretmen uzmandır, diploması da uzmanlık belgesidir. Diploması yetmeyenler, diploması olmayanlar, liyakati olmayanlar bize ahkâm kesemez.
‘Siz kendi diplomalarınıza bakın’ dedik. Teslim edilmesi gereken haklarımızı yeni ve keyfi şartlara bağlayan, ezbere dayalı bir sınav sonucunda bizi yeni sıfatlarla ayrıştıracak olan, okullarda çalışma barışını bozacak ve öğretmenin mesai dışı saatlerini de gasp etmeye niyetli bu kanun sadece eğitim emekçilerinin değil aynı zamanda çocuklarımızı, eğitimimizi ve geleceğimizi de tehdit etmektedir. Tüm eğitim sistemi açısından büyük bir tehdittir. Fakat hükumet bu konuda geri adım atmayacağını gösteriyor. Şimdi biz de haklı mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi gösteriyoruz.
Eğitim-İş’in çağrısı ve bu çağrıya yanıt veren eğitim sendikalarıyla birlikte Türkiye sendikal mücadele tarihinde neredeyse benzeri olmayan bir ortak duruş birlikteliği oluşturulmuştur. Bugün, 14 eğitim sendikası olarak üretimden gelen gücümüzü kullanacak iş bırakarak kararlılığımızı gösterecek, ders vereceğiz. Taleplerimiz çok açık; Öğretmenlik Meslek Kanunu geri çekilmeli ve eğitim sendikalarıyla, eğitimin tüm bileşenlerinin görüşü alınarak yeniden düzenlenmelidir. Buradan bir kez daha altını çiziyoruz; öğretmenler bir meslek kanununa karşı değil. Öğretmenler bu meslek kanununa karşı. Bu balona karşı, dışında şekli olan içinde hiçbir şey olmayan bu dayatmaya karşıdır.
Ülkedeki gerçek enflasyonda eğitim emekçisinin alım gücünün de ne kadar düştüğü açıktır. Oysa insan onuruna yakışır ücretler alarak çalışmak bir haktır. Tüm eğitim çalışanlarının yoksulluk sınırının üstünde bir ücret artışına dair düzenlemeler yapılmalı ve birinci dereceye gelmiş tüm kamu çalışanlarına 3 bin 600 ek gösterge verilmelidir. Ayrıca eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneği ayrım gözetmeksizin tüm eğitim çalışanlarına en az bir maaş tutarında ödenmelidir. Sosyal devlet ilkesi gereği tüm eğitim çalışanlarına giyim, barınma, ulaşım, beslenme, yakıt, kira yardımı yapılmalı ve aile ve çocuk yardımı makul seviyede düzeltilmelidir.
Öğrencilerimize öğretebileceğimiz en büyük değerlerden biri adalet iken eğitimin bu değerden yoksun hale gelmesi kabul edilemez. Kamuda mülakat uygulamasına derhal son verilmelidir. Her kadro hak edilerek alınmalıdır. Eğitim anayasal bir hak iken ve bu hakkına ayrılmaz bir parçası olarak barınma, beslenme ve ulaşım konusunda sosyal devletin varlık göstermemesi kabul edilemez. Öğrencilerimizin tüm bu hakları devlet güvencesine alınmalı ve kamusal eğitim sağlanmalıdır.
Tarih; eğitim emekçilerinden, çocuklarımızın geleceğinden ve nitelikli eğitim hakkından yana olanları mutlaka yazacaktır. Emeğimize, alın terimize ve mesleki itibarımıza saldıranlar ile çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkını gasp edenler ise tarih ile yargılanacaktır. Bir başöğretmenin kurduğu ülkede eğitim emekçisini değersizleştirmek, başöğretmenimizin yeni nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenlerin, uzmanlığını kendi yeterliliğine bakmadan teste tabi tutmak, öğrencileri anayasal hakları olan laik, bilimsel ve kamusal eğitimden mahrum bırakmak kimsenin haddi değildir. Bu gerçeği anlamayanlara cevabımızı hep beraber mücadelemizle göstereceğiz. Gücümüz birliğimizde, gücümüz örgütlülüğümüzde. Biz eğitimciler, öğretmenler, bugün mesleğimizin onuru ve çocuklarımızın geleceği için ayaktayız.
Bize dayatılan bu meslek kanununu kabul etmiyoruz. Çünkü bu bir meslek kanunu değil. Bu bir mesleğe saldırı niteliği taşıyan, değersizleştiren, cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlik mesleğine bu kadar büyük hakaret yapılmamıştı. Öğretmenliği her şeyden önce geleceği eden öğretmene, sınıfta öğretmenin önüne geçmeyen, savaş meydanında bile ‘Asıl savaş cehalete karşı yapılacak’ diyen ve dünyada başöğretmen unvanını bir ülkeyi kuran tek liderin ülkesinde bugün öğretmenler mesleki itibar açısından bir tehdit altında. Yalnızca öğretmenlerimiz değil, bugün çocuklarımızın devlet okulunda nitelikli eğitim hakkı gasp ediliyor. Ama bundan bihaber olanlar var. Kalabalık sınıfları görmeyenler, okul içindeki okulları görmeyenler, atanmayan 600 binin üzerinde öğretmeni duymayanlar, asgari ücretin altında ücretli öğretmenleri devlet eliyle emek sömürüsüne mahkum bırakanlar, bugün öğretmenleri kendi maaşlarıyla kiralarını ödeyemeyecek duruma getirenlere bir kez daha sesleniyoruz. Diyoruz ki ‘tarihle yargılanacaksınız. Tarih; eğitimden, mesleğin onurundan, çocuklarının geleceğinden yana olanları yazacak’. Bu hakları gasp edenleri, cumhuriyetin temel değerlerine, öğretmenlerine hakaret edenleri de yazacak.
Bakın cumhuriyetimizin 99’uncu yılını geride bıraktık. Koskoca bir çınardan bahsediyoruz. Bu cumhuriyet, başöğretmenimizden bize emanet olduğu gibi, öğretmenlerin gelecek nesillere aktardığı her bir çocuğumuz elinde yükselecek ve ilelebet payidar kalacak. Söz veriyoruz bu cumhuriyeti, kimsesizlerin kimsesi olan bir cumhuriyet yapacağız. Bu cumhuriyeti çocuklarına spor araba koleksiyonu yapanlara, her yerde saraylar donatanlara ama okullarda bir simit yiyemeyen çocukları görmeyenlere bu cumhuriyetin, kimsesizlerin kimsesi cumhuriyeti olduğunu anlatacağız.
Bizim mücadelemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılı içindir, bu ülkedeki her yurttaşın eşit, demokratik hakları içindir. Bizim mücadelemiz bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi içindir. Ant olsun ki bu mücadeleyi cumhuriyetten, Atatürk’ten, aydınlanmadan yana olanlar kazanacak. Cumhuriyet kavramını yerli yersiz kullananlara buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bizim tek başöğretmenimiz var, o da Mustafa Kemal Atatürk. Biz öğretmenler sınıfa girdiğimizde hiçbir çocuğumuzu ayrıştırmayız. Hiçbir çocuğumuzun diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, geçmişine, ailesine bakmayız. Her bir çocuğumuzun eşit, bilimsel, nitelikli eğitim hakkı için mücadele ediyoruz. Bu ülkede her bir çocuğun nitelikli eğitim hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Mesleğimizin onuru ve çocuklarımızın geleceği için bir kez daha uyarıyoruz.”