Eğitim-Sen Raporu: 15 yılda hiçbir öğrenci aynı müfredatla başlayıp, mezun olamadı!

Eğitim-Sen Raporu: 15 yılda hiçbir öğrenci aynı müfredatla başlayıp, mezun olamadı!

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), 2017-2018 eğitim öğretim yılı 1. yarıyıl değerlendirmesini düzenlediği basın açıklaması ile sundu. Açıklamayı yapan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, müfredatın sürekli değiştirilmesine tepki gösterdi. Aydoğan “Son 15 yıllık AKP iktidarı boyunca altı bakanın değiştiği ve hiçbir öğrencinin aynı müfredatla, sınav sistemiyle eğitime başlayıp mezun olamadığı dönemi yaşıyoruz” dedi.

Aydoğan, “Eğitim koşullarından eşit şekilde yararlanılamadı. Taşımalı eğitimde sayı bir buçuk milyona dayandı ve öğretmenler güvencesiz çalışma koşullarına teslim edildi” diye konuştu.

Aydoğan, son 15 yılda, öğrencilerin çeşitli nedenlerle örgün eğitimin dışında kalma oranının 5.8 kat arttığını söyledi. Aydoğan,2003-2004 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesi bünyesinde 267 bin 235 öğrenci bulunurken, bu yıl bu sayının 1 milyon 554 bin 938 kişiye çıktığını ifade etti. Aydoğan, “Okullaşma ve örgün eğitimden uzaklaşmada her geçen gün sayıların arttığını görüyoruz” dedi.

Evrensel’de yer alan habere göre, 17 bin köy okulunun kapatıldığını belirten Aydoğan, taşımalı eğitimde de bu dönem rekor kırıldığını ifade ederek 1 milyon 321 bin 238 öğrencinin taşımalı eğitim kapsamında olduğunu dile getirdi. 

 “Hiçbir öğrenci aynı müfredatla başlayıp mezun olamadı”

“Son 15 yıllık AKP iktidarı boyunca altı bakanın değiştiği ve hiçbir öğrencinin aynı müfredatla, sınav sistemiyle eğitime başlayıp mezun olamadığı dönemi yaşıyoruz” diyen Aydoğan Aydoğan, 2003-2017 yılları arasında KPSS'ye giren her 100 öğretmenden 83'ünün işsiz olduğunu ve bunun 37 ilin nüfusundan fazla bir sayıya tekabül ettiğini söyledi. 

Ataması yapılmayan öğretmen sayısının 438 bin olduğunu belirten Aydoğan, öğretmen açığı sayısının ise 109 bin olduğunu ifade etti.

Suudi Arabistan’da 10, Türkiye’de 15 saat din dersi

Aydoğan, 2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısına damgasını vuran gelişmenin ise bilimsel bir değerlendirmeye tabi tutulmadan ve pilot uygulama yapılmadan uygulanmaya başlanan yeni eğitim müfredatı olduğunu söyledi. Çeşitli gerekçelerle 51 dersin müfredat programının değiştirildiğini dile getiren Aydoğan, Türkiye'nin en kapsamlı müfredat değişikliğinin 1968'de 68 program üzerinde ve 6 yıllık bir çalışma sonucundan yapıldığını hatırlattı. Aydoğan, müfredat değişikliği ile laik ve bilimsel eğitim anlayışıyla temelden çelişen adımların atıldığını ve Suudi Arabistan’da bile liselerin şeriat bölümlerinde 8-10 saat din dersi verilirken Türkiye’de imam hatip olmayan lise türlerinde, seçmeli derslerle birlikte, toplam din dersi sayısının 15 saate çıkarıldığını belirtti. 

‘”Paralel’ eğitim uygulamaları hayata geçiriliyor” 

“MEB’in dini vakıf ve derneklerle imzaladığı protokoller sonucu okullarda başta ‘değerler eğitimi’ adı altında dini içerikli konularda ders ve seminerler verebildiğini” belirten Aydoğan, “ Dini cemaatler eğitimine entegre edilerek ‘paralel’ eğitim uygulamaları hayata geçirilmekte, cemaatlerin okullar, yurtlar, kreşler ve Kuran kursları açmaları teşvik edilmektedir” dedi. Aydoğan, “eğitimin dini kurallara göre yeniden düzenlenmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak okullarda öğrencilerin inanan-inanmayan gibi kategorilere ayrılmasına ve yeni gerilim alanların yaratılmasına yol açacağını dile getirerek devletin inanç alanına girmesine karşı mücadele etmeye devam edeceklerini” söyledi. 

“Okullar eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırıldı”

Aydoğan, “Okullarda yaşanan yoğun dinselleştirme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları okullarımızı eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırmıştır” dedi.  “2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananların MEB’in, eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını gösterdiğini” dile getiren Aydoğan, “öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulduğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesinin mümkün olamayacağını” savundu.