Ekoloji Birliği: AİHM kararı Hasankeyf’in rantçılığa kurban edilme sürecindeki son darbedir

Ekoloji Birliği: AİHM kararı Hasankeyf’in rantçılığa kurban edilme sürecindeki son darbedir
Ekoloji Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Ilısu Barajı suları altında kalma tehdidi altında olan olan Hasankeyf ile ilgili geçen perşembe açıkladığı kararına tepki göstererek, “Uluslararası evrensel hukukun merkezi olarak görülen AİHM’in bu kararı, tarihsel - kültürel ve ekolojik anlamda çok büyük bir öneme sahip Hasankeyf'in, kapitalist rantçılığa kurban edilmesi sürecindeki son darbedir. AİHM’nin bu kararı birçok yerde, devletlerin ve şirketlerin tarihsel ve kültürel mekânlara yönelimini cesaretlendirecekti” dedi.

Ekoloji Birliği, AİHM’in Hasankeyf kararı ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, AİHM’in kültürel mirasın korunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) bireysel hak olarak yer almamasını gerekçe göstererek kendisini yetkili bulmadığı ve Hasankeyf başvurusunu reddettiğini hatırlattı. Ekoloji Birliği, AİHM’in kararına tepki göstererek yayınladığı açıklamada kararın kabul edilemez olduğuna dikkati çekerek, AİHM’nin bu kararının tarihsel-kültürel ve ekolojik anlamda çok büyük bir öneme sahip olan Hasankeyf’in, kapitalist rantçılığa kurban edilmesi sürecindeki son darbe olduğunu vurguladı.

“AİHM’in kararı devlet ve şirketleri cesaretlendirecektir”

Türkiye mahkemelerinde açılan davalarda da başından beri ‘kalkınma ve enerji ihtiyacı’ taleplerini gözeten bir yaklaşımın sergilendiğini söyleyen Ekoloji Birliği, “AİHM’nin bu kararı birçok yerde, devletlerin ve şirketlerin tarihsel ve kültürel mekânlara yönelimini cesaretlendirecektir. Eğer Hasankeyf’in korunması yönünde bir karar verilseydi, başta Türkiye olmak üzere tüm devletlerin tarihsel-kültürel ve doğal mekânlara yaklaşımını koruyucu yönde değiştirecek bir etki sağlanabilirdi” dedi.

"Mücadeleye devam edeceğiz"

Ekoloji Birliği, tarihsel ve kültürel mekânlara erişilebilirliğin temel bir insan hakkı olarak değerlendirilmesine karşın, insan haklarının korunmasında kendisini merkez sayan AİHM gibi bir kurumun verdiği kararın gerçekte neyin belirleyici olabileceği konusunda kaygı verici olduğunun ifade etti. AİHM’nin kararını kaygı verici ve art niyetli bulan Ekoloji Birliği açıklamasında, “Bu doğrultuda tarihsiz, kültürsüz ve doğasız yaşanamayacağı bilinciyle, başta Hasankeyf olmak üzere tarih, kültür ve doğa katliamına karşı mücadeleye devam edeceğimizi duyuruyoruz” denildi.

Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

"Devletlerin ve şirketlerin talepleri önemseniyor"

Uluslararası evrensel hukukun merkezi olarak görülen AİHM’in bu kararı, tarihsel - kültürel ve ekolojik anlamda çok büyük bir öneme sahip Hasankeyf’in, kapitalist rantçılığa kurban edilmesi sürecindeki son darbedir. AİHM'in bu kararı, ekolojiyi ve insanlığın ortak kültürel mirasını korumak yerine, devletlerin ve şirketlerin ‘kalkınma ve enerji ihtiyacı’ taleplerinin daha çok önemsendiğini ortaya koyuyor. Bu kararın, davanın başvurusundan 13 yıl sonra, yani baraj inşaatının son aşamasında verilmesi, sergilenen tavrı daha da netleştiriyor. İç hukuk yolu olarak, Türkiye mahkemelerinde açılan davalarda da başından beri ‘kalkınma ve enerji ihtiyacı’ taleplerini gözeten bir yaklaşım sergilenmiştir.

"Durdurma talebiyle 10’un üzerinde dava açıldı"

Ilısu Baraj Projesinin yapımı ilk olarak 20 Mart 1997 tarihinde 1997/9532 sayılı karar ile Bakanlar Kurulu tarafından kararlaştırılmıştı. Bu tarihten günümüze kadar, ilki 1999'da olmak üzere, 'kültürel miras tahribatının uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu' gerekçesiyle, Ilısu Baraj Projesi iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle, sayısı 10'un üzerinde dava açıldı. Bu davaların hemen hepsinde özetle; tarih, kültür ve çevre mevzuatına uygun bulunarak Ilısu Baraj Projesinin devamında sorun görülmedi.