Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nun MHP’li üyesi Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, 2018 yılı bütçesinin, harcama-gelir dengesinin gözden çıkarıldığı, yüksek açığı getirecek bir bütçe olduğunu söyledi. Bu açığı gören hükümetin bütçe kanunu öncesi Torba Yasa çıkardığına dikkat çeken Ayhan, ekonomide hızla artan ikiz açıklar dönemine girilmek üzere olduğu uyarısında bulundu.
Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaklaşık bir aylık çalışmanın ardından görüşmeleri tamamlanan 2018 yılı bütçesi kabul edildi. MHP'li Haluk Ayhan, aralık ayının 2. haftasında Meclis Genel Kurulu gündemine gelecek olan bütçe için, “Harcama gelir dengesinin gözden çıkarıldığı, yüksek bütçe açığı getirecek açık bir bütçe” değerlendirmesi yaptı.
DPT’den Özelleştirme İdaresi’ne, Dış Ticaret Müsteşar Yardımcılığından Başbakanlık Konut Müsteşarlığına kamu kurumlarında uzun yıllar üst düzey yönetici olarak görev yapmış olan MHP’li Ayhan, bütçenin 21 gün süren Komisyon çalışmasında yoğun mesai harcayan üyelerden biri oldu. Ekonomiyle ilgili iktidar kanadından sıklıkla paylaşılan “15 Temmuz darbe girişimi sonrası batıda FETÖ ve PKK‘nın organize ettiği lobilerin ekonomiyi spekülasyonlarla manipüle etmeye çalıştığı” yönünde değerlendirmeleri paylaşan ama Türkiye ekonomisinin kendi dinamiklerinden kaynaklanan çok sayıda problemine de işaret eden Ayhan, ekonomideki sıkıntılar ve 2018 yılı bütçesine dair şu yorumlarda bulundu:
Enflasyon beklentileri tarihsel zirvelerinde. Büyüme ilk yarıda yüzde 5’in üzerinde, yıl yüzde 6-7 ile kapanacak. İhracat artışı büyümeyi olumlu etkiledi ama yine de büyüme kaliteli değil. Büyümeyi kamu teşvikleri, vergi indirimleri, kredi garanti fonu ile verilen 200 milyar TL kredi sürükledi. Bu büyüme sürdürülebilir değil. Kamu bütçesi bozuldu. Bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 1’lerden yüzde 2’lere çıktı. Hazine’nin borçlanması arttı. Kredi Garanti Fonu kredileriyle kredi/mevduat oranı yükseldi. Bu tip önlemlerle ne yazık ki büyüme sürdürülebilir olmuyor, üretim kapasitesi artmıyor, enflasyonist etki doğuruyor. Kredi artışının yüzde 20’yi aştığı, büyümenin yüzde 7 olduğu bir ortamda enflasyon üzerinde talep baskısı yok demek çok zor.
170 milyar dolar bir yıl içinde vadesi gelecek dış borç, 40 milyar dolar cari açık olmak üzere 210 milyar dolar dış finansman ihtiyacı var. Rezerv yetersiz, 120 milyar doların altında. Cari açık yüksek, milli gelire oran olarak yüzde 5’lere ulaşmış. İhracat ve turizm toparlanıyor ama ithalat da artıyor. Petrol fiyatlan yükseliyor.
Küresel finansal koşullardaki sıkılaşmadan en çok etkilenecek ülke biziz. ABD, AB ile yaşanan sorunlar, jeopolitik riskler, kırılganlığı daha da arttırıyor. Yansımasını döviz kurlarında görüyoruz.
Ekonomide hızla artan ikiz açıklar dönemine giriyoruz. Bir yandan bütçe açığı hızla artarken, diğer yandan dış ticaret açığı ve cari açık artıyor. Enflasyon ve işsizlik yükseliyor. Dış ticaret açığı ihracat artışının çok üstünde artıyor. Cari açık yeniden büyümeye başladı. Kamu borçlanması artmakta mali disiplin yara almakta.
Tasarruf problemi ortada. Kurlar ve faiz oranları artarak problem olmaya devam ediyor. Ekonomik büyüme performansı yüksek, ancak büyümenin kimyası bozuk. Hesap yöntemi değişmesine rağmen, dolar bazında hesaplandığında GSYH küçülmeye devam ediyor. Son on senede, milli gelirde fert başı 10 bin 500 dolar düzeyinde yerinde sayıyor. Özel sektör yatırım yapmaktan vazgeçmiş konut ve inşaata yönelmiş vaziyette. Ekonomi yönetimi bu tabloyu gözden kaçırmamalı.
Mali disiplinin dışına çıkılması Türkiye ekonomisini daha kırılgan hale getirecek. Ekonomideki dengeler bozuluyor. Bu durum 2001 yılında 57. Hükümet döneminde gerçekleşen yapısal reformlar ile sağlanan mali disiplin çıpasını yok etme noktasına geldiğimizi ifade eder. Ekonomi yönetimi maalesef bir süredir ekonomiyi olağanüstü tedbirlerle idare etmek durumunda kalmakta.
Kamu maliyesi alarm veriyor. Bütçe dengesi hızla bozulma sürecine girdi. Nakit açıkları ve borçlanma hızlı bir şekilde yükseliyor. 2002 yılında getirilen kamu borçlanmasına sınır getiren kurallar 2009 yılından bu yana ikinci kez Meclis’deki torba yasa ile delindi. Geçmiş torba yasalarla çıkartılan vergi aflarının, verilen hesapsız ve verimsiz teşviklerin, önceliği dikkate alınmadan yapılan büyük kamu yatırımlarının, kamunun hesapsız israfa varan harcamalarının ağır faturası ile karşı karşıya kalındığı görülmektedir.
Vergi sistemiyle ilgili adil bir reform ihtiyacı varken vergi oranları arttırılıyor. Bütçe açığındaki hızlı artış, bazı vergilerdeki artışlar ve borçlanmanın arttırılması ile telafi edilmeye çalışılıyor. Bütçede harcama tarafından baktığımızda tasarruf yönünde gözle görülür bir reform yok.
Sosyal güvenlik sistemindeki açık ve bunun bütçeye getirdiği yük, sadece bütçe dengesi için değil sosyal güvenlik sistemi ve ekonomik döngelerin bütünü açısından alarm verici bir gelişmedir. Benzer bir şekilde KİT finansman dengesinde 2018 yılında ciddi bozulma görülmektedir.
2018 yılında sabit fiyatlarla toplam yatırımların yüzde 6,7 oranında artacağı öngörülüyor. Ancak Torba Yasa, Kurumlar Vergisi oranı tüm sektörler için yüzde 20’den yüzde 22’ye çıkartılıyor. Bu ortamda özel sektör yatırımlarında öngörülen artışın nasıl gerçekleşeceği de soru işaretidir.
2018 yılı bütçesi harcama gelir dengesinin gözden çıkarıldığı yüksek bir bütçe açığının hedeflendiği, açık bir bütçedir. Üstelik 2018 yılında da bütçe tahminlerinin tutturulamayacağı, bütçe açığı ve finansman ihtiyacının öngörülenden yüksek gerçekleşeceği hükümet tarafından da görülmüş ve bütçe kanunu öncesinde bir Torba Yasa Meclis’e getirilmiştir. Ekonomide yaşanan sıkıntıların çözümüne yönelik güçlü bir irade sergilemek kaçınılmazdır. Bunun geçici, tutarsız ve çelişkili torba düzenlemelerle değil, bütünlük arz eden bir strateji çerçevesinde, gerçekçi bir gündem ve yol haritası oluşturarak uygulamaya konulması gerektiği değerlendirilmektedir.