Ekonomik bunalım, ruhumuza sıçradı. Hasta sayısındaki artış nedeniyle Numune'deki Kaygı Bozukluğu Polikliniği yeniden açıldı. Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, 'İşsizlik ve ümitsizlik hasta sayısını son 1 yılda yüzde 30 artırdı' diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'psikolojik' olarak tanımladığı kriz, psikoloji bozdu. Akşam gazetesinin haberine göre 10 yıl önce Numune Hastanesi bünyesinde açılan ancak hasta sayısının azlığı nedeniyle 3 yıl önce normal klinik hizmetine dahil edilen Kaygı Bozuklukları Polikliniği, hasta başvuru sayısındaki patlama nedeniyle 1 ay önce yeniden açıldı. Savaş da etkiliPolikliniğin kurucusu Psikiyatrist Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, 'Kaygı bozukluğu yaşayan hasta başvuruları son 1 yıl içinde ciddi artış gösterdi. Bu nedenle polikliniği yeniden açmak zorunda kaldık. Küresel ekonomik kriz ile bölgesel savaş ve gerilimler, hasta başvurularının artmasındaki en önemli etken' dedi. Doç. Dr. Dilbaz'ın verdiği bilgilere göre, Türkiye'de panik bozukluğu görülme sıklığı normal koşullarda yılda yüzde 1.2 iken, Numune'ye başvuranların oranı yüzde 4.8 oranındaydı. Numune'ye son 1 yılda başvuranların oranı ise yüzde 5.9'a fırladı. Dilbaz, bu artış konusunda 'Kaygı bozuklukları nedeniyle kliniğimize başvuran hasta sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 30 arttı' diye konuştu. Ya iş bulamazsam, ya kalbim durursa...İşte Doç. Dr. Nesrin Dilbaz'a göre, krizin yol açtığı ruhsal bozukluklar... Hastalıkların seyri, sonuçları, kimleri daha çok etkilediği: Panik bozukluk* Aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıyor. * Kaygı nöbeti, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, göğüs ağrısı, nefes almada güçlük, kişinin kendini çıldıracakmış gibi hissetmesine yol açıyor. * En tipik özelliği sempatik uyarılmanın eşlik ettiği yüksek dereceli kaygı nöbetleri. * Tekrarlayan, beklenmedik panik ataklar ve ataklar arasındaki zamanlarda başka panik ataklarının da olacağına ilişkin kaygıyı artırıyor. * Hasta, panik ataklarının 'kalp krizi geçirip ölme', 'kontrolünü yitirip çıldırma' ya da 'felç geçirme' gibi kötü sonuçlara yol açmasından endişe ediyor. * Bütün bunlar, sürekli üzüntü duyma ya da ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem olarak işe gitmeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma gibi bazı davranış değişikliklerine neden oluyor. * Hemen her yaşta başlayabiliyor. Ama en çok ergenlik ile 30 yaş arasında rastlanıyor. Ortalama başlangıç yaşı 25. Tedavi için başvuranların çoğu 25-45 yaşlarında. Yaygın kaygı bozukluğu* Ömür boyu devam edebilen kronik bir durum. * Rahatsızlığın başlangıcına genetik etkenler katkıda bulunsa da, başrolde stres var. * Hastalar, çalışma yaşamına ilişkin zorluklardan, sosyal uyum problemlerinden ve yaşamdan tat alamamaktan yakınıyor. * Olumsuz yaşam koşullarının meydana gelmesi bozukluğun gelişme olasılığını belirgin şekilde artırıyor. Daha önce tanı almış, rahatsızlığı ılımlı seyreden hastalarda ise belirtilerin alevlenmesini tetikleyebiliyor. Tasarruf kaygıyı körüklüyorDoç. Dr. Nesrin Dilbaz, vatandaşların, hem küresel hem de bölgesel sorunlar karşısında yaşam sevinçlerini yitirdiklerini ve geleceklerine yönelik endişe taşıdıklarını vurgulayarak şu açıklamayı yaptı: Tüm dünyada etkisini uzun süredir sürdürmekte olan 'küresel ekonomik kriz' ortamı ve bunun neticesinde artan işsizlik, insanların bu zor dönemi atlatabilmek için yaşamlarının her alanında yapmak zorunda oldukları kısıtlamalar ve geleceklerine bakarken duymaya başladıkları güvensizlik, kaygı düzeylerini yükseltti. Hemen yanı başımızda yaşanan sıcak savaşların ardından ülkemizi, insanlarımızı, hepimizi derinden etkileyen terör olayları, bizlerin şiddet ve sonuçlarını yaşamamıza yol açarak kendimize, çevremize ve geleceğimize umutsuz bakmamızla sonuçlanıyor. Tüm bu umutsuzluklar da kişinin kaygı düzeyini artırıyor.