Türkiye’nin en büyük holdinglerinin başında bulunan 138 CEO krizin daha başında olduğumuza ve resesyonun 2010 yılına kadar süreceğine inanıyor. CEO’ların en iyimser olduğu konu ise döviz kurları. Küresel finansal krizin Türkiye açısından boyutu, hükümet tarafından çok fazla ciddiye alınmasa da; finans koridorlarından, üretim çarklarından, çarşı pazardan ve ihracat kanallarından gelen sesler, krizin o kadar da hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor. Türkiye’nin en büyük holdinglerinin CEO’larından oluşan Ekonomist-Capital CEO Club’ın 380 üyesinin 138’inin yanıtladığı anketin sonuçlarına göre CEO’lar krizin daha başında olduğumuza, resesyonun 2010 yılına kadar süreceğine inanıyor. Hükümetten daha etkin müdahale bekleyen CEO’ların en iyimser olduğu konu ise döviz kurları… Bundan yaklaşık iki ay önce dolar kurunu 1.22-1.23 seviyesinde bırakarak çıkılan Şeker Bayramı tatili dönüşünde döviz panolarında parite 1.50’ye vurmuştu. Küresel mali piyasalardan gelen kötü haberler çoğaldıkça yükseliş soluksuz devam etti. Reel ekonomiden gelen haberler ise hiç iç açıcı değildi. Kasım ayı içinde ERA Research & Consultancy küresel ekonomik krizin Türkiye’ye etkilerinin halk tarafından nasıl algılandığını tespit etmek amacıyla bir araştırma yaptı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır, Erzurum ve Samsun’da gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları, krizin boyutu ve sokaktaki algılanış biçimi açısından dramatik sonuçlar içeriyor. Halkın nabzı nasıl atıyor? Araştırma 16-31 Ekim 2008 tarihleri arasında yani Şeker Bayramı sonrasında yapılmış… Kentsel ve kırsal kesimden rastgele seçilen, toplam 613 kişiye sorular sorulmuş. Araştırmaya göre halkın yüzde 72’si, ekonomik koşulların geçtiğimiz bir yıla göre daha kötü olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yüzde 66’sı da Türkiye ekonomisini önümüzdeki bir yılda daha kötü günlerin beklediğine inanıyor. Küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisini çok etkilediğini düşünenler de ankete katılanların yarısından fazlasını oluşturuyor. Sokakta kriz böyle algılanıyor. CEO’lar ne düşünüyor? Peki global mali kriz, ekonominin gerçek aktörleri, kanaat önderleri ve karar vericileri arasında nasıl bir efekt yaratmış durumda? Ekonomist dergisinin CEO Club üyeleriyle yaptığı 11 soruluk anket, krizin gerçek boyutunu ortaya koymaya katkı sağlayacak veriler sunuyor. CEO Club’de üye olarak Türkiye’nin en büyük holdinglerinde, bankalarında ya da orta ölçekli şirketlerde CEO olarak görev yapan 380 iş insanı bulunuyor. Kriz dibi daha bulmadı CEO’lardan gelen yanıtlar, iş dünyasını ve Türkiye’yi zor bir yılın beklediğini teyit eder nitelikte. Dünya ekonomisinin dinamosu ABD’nin, başta otomotiv sektörü olmak üzere birçok büyük kuruluşunun hükümetten kurtarma paketleri talep ettiği şu günlerde herkes krizin henüz dibinin görülüp görülmediğini merak ediyor. Ankete katılanların yüzde 100’e yakını dünya ile aynı eğilimde; yani henüz krizin dibinin görülmediğini düşünüyor. Krizin henüz dibinin görünmediğini düşünen katılımcıların oranı, yüzde 93.4. Bu konuda ‘bir fikrim yok’ diyenlerin oranı yüzde 3.3 iken, ‘evet dünyadaki krizin dibi göründü’ diyenlerin oranı sadece yüzde 3.3. Katılımcıların yüzde 55.7’si birinci soruya ‘hayır’ yanıtı vermelerinin gerekçesini, ABD ve diğer batılı ülkelerde yeni kurtarma paketlerinin açıklanma beklentisini gerekçe gösteriyor. Yüzde 50.8 oranında bir katılımcı gurubu da durgunluğun daha da derinleşmesini ve borsaların daha da düşme beklentisini gerekçe olarak gösteriyor. Ankete katılanların yüzde 18’i ise krizin henüz dibi görmediğini ancak dibe yakın bir noktada olduğunu düşünüyor. 2010’a kadar resesyon var ABD ve ardından başta Almanya olmak üzere diğer batılı ülkelerin resesyona girmesi, Türkiye gibi ihracatçı ülke ekonomilerini de çok yakından ilgilendiriyor. O nedenle de son dönemde büyüme rakamları düşmesine rağmen henüz resesyon düzeyinde olmayan Türkiye’nin de önümüzdeki dönemde resesyona gireceği beklentisi çok ağır basıyor. Ankete katılan CEO’ların yüzde 78.7’si bu yönde yanıt verirken, sadece yüzde 21.3’ü ‘hayır’ yanıtı vermiş. Hatta iş dünyası artık ‘resesyona girildi mi, girilmedi mi?’ tartışmasının yerini resesyonun ne zamana kadar süreceği tartışmalarına bıraktığını düşünüyor. Katılımcılar durgunluğun, 2010 yılına kadar süreceğini öngörüyor. Yüzde 16.4’ü ise durgunluğun etkisinin 2009’un ikinci yarısına kadar devam edeceği görüşünde. Yüzde 13.1’lik bir kesim bu konuda daha kötümser, durgunluğun 2011 başına sarkacağını savunuyor. Büyümede kötümserlik Katılımcıların Türkiye’nin büyüme performansına ilişkin beklentileri de kötümser. Katılımcıların yarıya yakını (yüzde 47.5), Türkiye’nin 2009’daki büyüme aralığını yüzde 1-2 arasında öngörüyor. Bundan sonraki en büyük oran ise Türkiye ekonomisi için küçülme öngören daha da kötümser bir kesimi temsil ediyor. Türkiye ekonomisinin küçüleceğini öngörenlerin oranı yüzde 29.5 iken, ekonominin yüzde 2-3 aralığında büyüyeceğini bekleyenlerin oranı yüzde 19.7. Ancak bu noktada IMF’nin yüzde 2.5 oranındaki bir büyüme oranını resesyon olarak gördüğünü anımsatmak gerekiyor. Döviz sakinleşecek CEO’ların döviz kurlarının seyrine ilişkin öngörüleri ise büyüme beklentilerine göre nispeten daha pozitif. Katılımcıların yüzde 55.7’si yükselişin süreceğini düşünse de 2009 yılı dolar kurunun aşağı yukarı bu seviyelerde süreceğini düşünenler çoğunlukta. Ankete katılanların yüzde 39.3’ü doların 2009’da 1.801.90 seviyelerini göreceğini, yüzde 37.7’si 1.60-1.70 seviyelerinde kalacağını belirtiyor. Katılımcıların yüzde 9.8’lik kısmı ise doların 2009 yılında 1.50 seviyelerine gerileyebileceğini düşünüyor. Doların 2 YTL seviyelerini göreceğini düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 1.6. İşsizlik önemli sorun Büyümenin düşmesi riski, ankete katılanların yüzde 42.6’sı tarafından önümüzdeki döneme ilişkin en önemli ekonomik sorun olarak görülüyor. İşsizlik ise Türkiye’nin yüzde 9.9 gibi rekor büyüme hızına eriştiği dönemlerde bile ekonominin en önemli sorunları olarak ortada duruyor. Anket katılımcılarının çoğunluğu (yüzde 49.2 oranında) işsizliği, ekonominin en önemli sorunu olarak gördüklerini belirtiyor. Bir dönemin en önemli sorunları arasında görülen enflasyon ise son bir yılda y ü k s e l i ş trendine girmiş olmasına rağmen katılımcıların ancak yüzde 3.3’ü tarafından ekonomi için önemli sıkıntı konusu olarak belirlenmiş durumda. Hatta iş dünyasının bu konudaki genel görüşü, yüksek büyüme oranı için enflasyonda belli bir yükselişin bu süreçte tolare edilebilir olduğu yönünde. Düşük oranda katılımcı ise ayrıca nakit darlığı ve kredi sıkışıklığı gibi konuların da önümüzdeki dönemde ekonomiyi zorlayabileceğine işaret ediyor. İşçi çıkarmak istemiyorlar Ankette işsizliği ekonomi için en büyük risk olarak gördüklerini belirten CEO’ların çoğunluğu, bu süreçte mevcut istihdamlarını korumak niyetindeler. Ankete katılanlardan yüzde 37.7’lik bir kısım işçi çıkarmayı planlamadığını belirtirken, yüzde32.8’i bu soruya ‘evet’ yanıtı vermiş. Ankete katılanların yüzde 29.5’i ise ‘biraz daha bekleyeceğiz’ şeklinde yanıtlamış. İstihdam azaltmayı düşünmediğini belirtenlerin oranı ile birlikte ele alındığında Türkiye’de ekonominin nabzını tutan şirketlerin yöneticilerinin yüzde 67.2’si, bu süreçte gereken önlemler alınırsa istihdam azaltmayı tercih etmediğini belirtiyor. Beklentiler Bu oranın korunması hatta artırılması için bu süreçte alınacak önlemler büyük önem taşıyor. İstihdam azaltmayı düşünen katılımcılar, hükümetin önlem paketi açıklaması ve özel sektör borçları için fon oluşturulması halinde istihdam azaltma kararını değiştirebileceklerini belirtiyor. Ayrıca bazı katılımcılar ise IMF ile anlaşma olması halinde kararlarını değiştirebileceklerinin sinyalini veriyor. Paket geliyor sinyali Katılımcıların büyük çoğunluğu (yüzde 67.2 oranında), cari açığı finanse edecek fon yaratılmasını hükümetin alması gereken önlemlerin başında görüyor. Bunu yüzde 59 oranıyla KOBİ’leri desteklemek için özel bir fon oluşturulması gerekliliği izliyor. Bütçe disiplinin sağlanması ise yüzde 47.5 oranında katılımcı tarafından öncelikli görülen önlemler arasında ifade ediliyor. Mevduata yüzde 100 garanti verilmesini talep edenlerin oranı ise yüzde 41, bunu yüzde 32.8’lik bir oran ile Merkez Bankası’nın dünyadaki örnekleri gibi faiz indirimine gitmesi beklentisi izliyor. Bu karamsarlık neden? CEO Anketi’nin bu kadar karamsar çıkması ise temelsiz değil. Sadece geçen hafta gerek mali gerekse reel piyasalarda yaşananları şöyle bir göz önüne getirmek, bu karamsarlığın kaynağını bulmaya yeter. Öncelikle iç mali piyasalar, geçen hafta da ABD ve Avrupa’daki büyümeye ilişkin gelen olumsuz haberlere dikkat kesilerek hareket etti. Yani kimse hükümetten gelen “İçeride huzurumuz yerinde” mesajlarına bakmıyor. Bu izlemenin yarattığı tansiyon iniş çıkışları Merkez Bankası’nın (MB) sürpriz faiz indiriminin ardından iyice yükseldi. Böylece gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 23.5’lara kadar yükselirken, dolar kuru 1.74’ü gördükten sonra tekrar 1.70’lerin altına geriledi. Bu düşüşte MB’nin 0.50 puanlık sürpriz faiz indiriminin ardından, döviz piyasalarına yönelik açıkladığı önlemler de etkili oldu. Bu önlemlerin ilki döviz likiditesine yönelikti. Buna göre bankalar, yurt içi döviz likiditesinde sıkışıklı k olduğu ve piyasadan döviz borçlanamadıkları durumlarda MB’den bir ay vade ile borçlanabilecekler. Bankacılara göre bu önlemin bir sonraki aşaması ise MB’nin günlük döviz satım ihalelerine yeniden başladığını açıklaması olacak. Ancak bu açıklamanın IMF ile bir anlaşma imzalanması sonrasında gelmesi, daha yüksek bir olasılık olarak görülüyor. Reel sektör ve ihracat Mali piyasalardaki bu göreceli iyimserliğe karşın ekonominin reel tarafında işlerin her geçen gün biraz daha kötüye gittiği haberleri geliyor. Ekonominin reel kesiminin en önemli göstergelerden bir tanesi hiç kuşkusuz ihracat. Ekim ayında olumsuz sinyaller veren ihracatın kasım ayındaki durumu da pek parlak görünmüyor. Araştırmalar, ihracatçının sıkıntısının yurt dışı pazarlardan gelen sipariş daralmasından kaynaklanmadığını ortaya koyuyor. Hatta bu konuda Çin, Hindistan gibi rakiplerde yaşanan kayıpların Türk şirketlerine yaradığı dahi söylenebilir. Özellikle tekstilde Türk ihracatçılarının yüksek teknolojileri, kaliteli üretime ve yaratıcılığa dönük yeterlilikleri sayesinde, esnek imalat avantajları göz önünde bulundurulduğunda Uzak Doğulu rakiplerinden pay kaptıkları dahi gözlenebiliyor. “Cari açık 2009’da azalabilir” Fatma Melek / Akbank-Başekonomist: “Gördüğüm kadarıyla ankete katılanlar, dünyadaki krizinin devam edeceğini beklemekte. Türkiye’nin bu gelişmelerden bağımsız olmayacağını düşünen anket katılımcıları, Türkiye ekonomisindeki düşük büyüme görünümünün 2009 yılında da devam edeceğini öngörüyor. Cari işlemler açığını finanse edecek fon yaratılması ve KOBİ’leri desteklemek için özel bir fon oluşturulması, hükümetten beklenen en önemli tedbirler. Dünya ekonomisinin hâlihazırda içinde bulunduğu koşullar da -azalan büyüme, düşen emtia fiyatları gibi gelecek yıl Türkiye’nin cari işlemler açığının önemli ölçüde azalacağına işaret etmektedir.” “Sonuçlar siyasilere bir mesaj” Fatih Keresteci / HSBC-Stratejist: “Anketten çıkan sonuçlar, genel itibariyle karamsar görünse de Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin mevcut derin belirsizlikleri yansıtıyor. Anket sonuçlarına göre büyüme ve beraberinde istihdam konularının 2009 yılının en önemli ekonomik sorunları olacağı öngörülüyor. Bu sonuçların siyasi iradeye bir mesaj olduğu kanaatindeyim. Anket sonuçlarına başka bir açıdan bakıldığında, yöneticilerin temkinli duruşlarını yönetim stratejilerine de yansıttığı düşünülebilir. Bu da Türkiye ekonomisinin 2009 yılındaki zor ekonomik koşullara kısmen hazır olduğunu gösterir.” “Krizin daha başlangıcındayız” Rona Yırcalı / DEİK İcra Kurulu Başkanı-Balıkesir Sanayi Odası Başkanı: “Ben de krizin daha başlangıcında olduğumuzu düşünüyorum. 2009’un ilk iki çeyreğinde krizin daha da derinleşeceğini; tüketimin ve üretimin azalacağını; işsizliğin artacağını ve finansman zorluğunun yaşanacağını düşünüyorum. Önümüzdeki yıl için yüzde1’lik bir büyüme bekliyorum. İşsizlik zaten çok önemli bir sorunumuzdu daha da önemli bir hal olacak. Ekonomik bir problem olmanın yanında sosyal bir problem olarak da karşımıza çıkabilir. Şu ana kadar bazı münferit tedbirler alındı. Ancak yapılanlar, yeterli değil. Biraz geç kalındı böyle bir paket için. Umarım bu gecikmeyi telafi edecek bir paket çıkar ortaya.” “Resesyon, 2009 sonuna sarkacak” Ali Sabancı / Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı: “Her krizde hep bir kesim insan avantajlı görünürdü. Bu krizde kimin avantajlı olduğunu şimdiye kadar kestiremedim. Kriz ile ilgili şu ana kadar net olarak göremedim kimin daha avantajlı olduğunu. Ancak şunu söyleyebilirim, henüz dip görünmedi. Geçenlerde sohbet ettiğimiz bir bankacının yorumunu aktarabilirim size; ‘Fırtınanın henüz damlaları bile gelmedi’ dedi. Resesyonun 2009’un üçüncü çeyreğine kadar sarkacağı şu anda konuşuluyor. Ancak şunu belirtmekte yarar var, resesyon var mı yok mu diye konuşulmuyor artık resesyonun ne zaman biteceği tahminleri yapılmaya çalışılıyor.”