Borsa İstanbul eski Yönetim Kurulu Başkanı ve ekonomist İbrahim Turhan, önümüzdeki dönem yüksek enflasyonun ve batık kredilerin Türkiye'yi "şeytan üçgeni"ne hapsedeceğini söyledi. Turhan, yaz sezonu nedeniyle sakin bir dönem yaşandığını ama bunun kısa zamanda değişeceğini belirterek uyardı.
Karar gazetesinden Hava Asal'a konuşan Turhan Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), 23 Temmuz'da yayımladığı son raporda Türkiye ekonomisinin kredi genişlemesi belirtileri taşıdığını açıkladı.
Ayrıca uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, gelişen ülke bankalarının varlık riskleri ile ilgili hazırladığı raporda Nijerya'dan sonra varlık risklerinin en fazla artmasının beklendiği ikinci ülke olarak Türkiye'yi öngördüklerini belirtti.
TIKLAYIN: Türkiye, varlık risklerinin en çok artması beklenen 2. ülke
Turhan şöyle konuştu:
"Enteresan bir şey oldu. Allah'ın sevdiği kuluyuz herhalde. Uluslararası piyasalar bizim tatil olduğumuz gün baya sert bir düşüş yaşadı ama sonra toparlandı. Biz bundan tatil olmamız nedeniyle etkilenmedik. Bu sallantıdan kurtulmamız bir şey ifade etmez önümüzde ağır bir şekilde duran sorunlar var.
Önümüzde duran en önemli ve çözülmemiş olan sorun; yüksek enflasyondur. Enflasyon daha da artacak. Eylül ayına kadar enflasyonda yüzde 20 düzeylerini göreceğiz. 2.5 puanlık bir artış bekliyorum."
Turhan, önümüzdeki günlerde ekonominin büyümeye devam edeceğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
"Bu yüksek enflasyonla birlikte iktisadi faaliyette görece bir yavaşlama olacak. Yıllık olarak biz yüksek büyüme görmeye devam edeceğiz ama aynı zamanda yükseliş ivmesini de kaybedecek. Şöyle düşünün; bir araçtasınız araç saatte 120 km hızla gidiyor. Sonra aracın hızı saatte 60 km'ye düşüyor. Ama araç ilerlemeye devam ediyor. Bizde de büyüme böyle olacak. Türkiye için bir diğer risk de bankaların sorunlu kredileri. Bu sorun son zamanlarda gündeme sık sık gelmeye başladı. O ciddi bir problem. Hem ekonomi hem de siyasi risk olan bu iki büyük problem çözülmemiş vaziyette duruyor."
Turhan şöyle devam etti:
"Finans Ensitüsü'nün kredi genişlemesi beklediğine dair açıklamasını Türkiye'nin ithalat rakamları desteklemiyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 87'nin üstünde öyle bir kredi genişlemesi olsa ithalat bu kadar sınırlı kalmaz. O genişlemeyi ithalat rakamlarında da görürüz. Küçük ve orta boy işletmelerde ciddi bir sıkıntı var. Büyük işletmeler durumlarını idare ediyorlar ama küçük ve orta boy işletmelerde sıkıntı var.
Ayrıca pandemi nedeniyle bir süre hükümet şirketleri kredi vererek destekledi. Kredilerin geri ödeme dönemleri yaklaştı. Dolayısıyla hem bu küçük ve orta boy işletmeler kendilerini toparlamadan çektikleri kredilerin geri ödemesi ile karşı karşıya kalacak. Bu işletmeler kredilerini nasıl ödeyecek? Bu arada inşaat sektöründe bir duraklama var.Dolaysıyla bunların etkisiyle hükümet KGF (Kredi Garanti Fonu) benzeri bir kredi genişlemesini gündeme getirebilir. Bu önemli bir risktir. Neden risk diyorum? Aslında KGF ekonomi için gerekli bir şey. Fakat bu kredi genişlemesi olduğu anda ithalat artacak. Bu da dövize talebi artıracak. Dövize talep beraberinde fiyat artışını da getirecek. Türkiye'nin döviz problemi ise hala çözülebilmiş değil. Bakın bir süre önce BOTAŞ Merkez Bankası'ndan döviz satın aldı. Piyasadan almaya kalksa 200 milyar dolarlık dövizi talebi kurda büyük bir hareket yaratabileceğinden endişe edildi. Satıcı yok çünkü. Demek ki dövize talep olduğu zaman kur artacak."
Turhan, ekonomi kıskaca yakalanmış durumda diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşmasında ekonomiyi kur, enflasyon, faiz parantezine sıkıştırmaya çalışıyorlar dedi. Aslında 2018'den bu yana izlenen politikalarla bizzat hükümet ekonomiyi kredi büyümesi, cari açık, kur artışı, enflasyon, şeytan üçgenine hapsetmiş vaziyette. Yani Türkiye'nin önünde ekonomi açısından açmaz durum söz konusudur. Ekonomiyi canlandırmak için gerekli mekanizma işlemiyor. Çünkü bankalarda ciddi sorunlar var. Bu sorunları çözecek yapısal reformlar yapılmıyor. Türkiye'ye sermaye girişi sağlanamıyor.
Dolaysıyla bankaların bu kredi genişlemesi mekanizması kendi kendine piyasa dinamikleri içerisinde sağlıklı bir şekilde çalışmıyor. Hükümetin yaptığı müdahaleler ise enflasyonu, cari açığı ve kuru artırıyor. Dolaysıyla önümüzde 'kırk katır mı kırk satır mı?' seçeneği var. Ne yazık ki hükümetin izlediği politikalar Türkiye'yi böyle bir açmaza sıkıştırdı. Tüm bunların etkisini bu yılın sonunda bir sonraki yılın başında göreceğiz."