Yeni Ekonomi Programında (YEP) yıl sonu için yüzde 20,8 tahmin edilen enflasyon hedefi 15 gün içinde aşıldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Eylül ayında üretici fiyat artışı (ÜFE) yüzde 10,9, tüketici fiyat artışı (TÜFE) ise 6,3 oldu. Yine TÜİK verilerine göre ÜFE’deki artış yıllık yüzde 46,2, TÜFE'de yıllık 24,52 oldu. DW Türkçe’ye konuşan ekonomistler, üretici ve tüketici fiyatlarındaki büyük farkın, ufuktaki yeni zamların göstergesi olduğunu vurguluyor.
Ekonomist Uğur Gürses, yüzde 46’lık üretici maliyeti artışına rağmen tüketici fiyatlarındaki yüzde 24,5’lik artışı, “Üreticiler ya bu artışı fiyatlarına yansıtacaklar ya da cepten yiyecekler. Bu da daha ufukta fiyat artışı var demek “diye yorumladı.
Türkiye’nin yaşadığı en sert krizlerden birinin başında olunduğunu hatırlatan ekonomist Gürses, Merkez Bankası’nın enflasyon notunda, enflasyonun yüzde 50’lik bir artış ivmesiyle gittiğine dikkat çekti. Gürses, 16 milyonluk yoksul kesimin henüz ücret artışı sağlayamadan fiyat artışlarının bedelini ödediğini hatırlatarak, “Gıda harcaması yüzde 30’larla, temel harcamaların çok üzerinde. Bu özellikle yoksul kesime hasar veriyor. Bir sene önce alınan 1 TL’ye aldığı mal için 1,25 TL harcıyor. Geliri artmadığı için borçlanması gerekecek. Bugünkü koşullarda yüzde 35-40'larda borçlanacak” dedi.
Ekonomist Erkin Şahinöz ise enflasyondaki yükselişin devam edeceği öngörüsünü şu gerekçelere dayandırıyor: “Üreticilerin maliyeti yüzde 46 artmış, ürettikleri ürünlerin maliyetini ise yüzde 25 artırmışlar. Bu böyle süremez. Bu kadar kur, faiz şoku altında maliyetleri artan firmalar bu şartlar altında daha ne kadar kar marjından yiyecek? Üretici fiyatlarındaki artış, tüketiciye yansımaya devam edecek."
Gıda enflasyonunun, yüzde 28'le tüketici enflasyonunun çok üstünde olduğuna dikkat çeken Şahinöz, “Bu da önümüzdeki aylarda fiyatların artması demektir. Bir de, sepette fiyatı artan ürünlerin sayısı çok fazla. Enflasyon, bir-iki kalemden dolayı yüksek çıkmadı. Genele yayılmış bir yükseliş var. Hemen tüm kalemlerde artış var. Fiyat artışlarının yeknesak olması, önümüzdeki aylarda fiyatların artacağının işaretidir” dedi.
Vatandaşın parasının enflasyonla yüzde 25 değer kaybettiğini ve banka faizlerinin de aynı oranlarda olduğunu vurgulayan Şahinöz, vatandaşın parasının değerini korumak için mecburen dövize yöneleceği görüşünde. Şahinöz, "Enflasyonun yükselmesi, biraz daha faiz artırmazsak, dövize yönelime yol açar. Bu da kuru, kur da enflasyonu yükseltir” diye konuştu.
Vatandaşın enflasyonunu ve cebinden çıkan parayı 31 yıldır, her ay düzenli olarak TÜİK’ten bir hafta önce açıklayan Türk-İş’in geçen hafta açıkladığı tüketici enflasyonu oranı TÜİK ile örtüşüyor. TÜİK’den farklı olarak, Türk-İş, enflasyon oranlarını tutar olarak da hesaplıyor. Araştırma müdürü Enis Bağdadioğlu’nun hesaplamalarına göre geçen yıl Eylül ayından bugüne bir kişinin sadece gıda harcaması 370 TL arttı. Gıda harcamasına konut, ulaşım gibi temel harcamalar eklendiğinde, bir yılda kişi başı zorunlu harcamalar bin 207 TL artış gösterdi.
Bağdadioğlu, ülkede talep esnekliği düşük olduğu için üreticinin maliyetini fiyatlara yansıtamadığını belirterek “Fiyat artışı yapsa talep düşecek. Ürünü satamayacak. Bunu sineye çekiyor ama bir noktadan sonra fiyatları yansıttığı zaman, satışları düşerse hem fiyatlar artmış hem satışları düşmüş olacak. Bu da stagflasyon dediğimiz durumdur” dedi.
Halk açısından enflasyonun alım gücünün gerilemesi anlamına geldiğini belirten Bağdadioğlu şunları söyledi:
“Halk daha fazla harcarken, ücreti ve geliri aynı oranda artmıyor. Satın alma gücü daha fazla düşüyor. Asgari ücret bugün bin 603 Lira, tek bir işçi için yaşama maliyeti 2 bin 313 TL. Çalışanlar, bu enflasyondan dolayı daha ağır geçim şartlarına maruz kalıyor. Çalışanlar, harcamaları karşılamak için yüksek faizle borçlanarak kapatmaya çalışıyor ve borcu giderek yükseliyor. Yani geniş halk kesimleri yüksek faiz ve enflasyonla çifte kıskaç altında kaldı. "
Aslı Işık / Ankara