Zaman gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in fotoğrafının yer aldığı "aranan teröristler" listesini basan bir gazetenin genel yayın yönetmenini isim vermeden eleştirerek, "O arkadaş adına ben utandım" dedi.
Dumanlı, yazısında "Bugün terörist diye başlık atan yayın yönetmenleri, o gün kalkıp 'Allah için elinizi öpmek, duanızı almak istiyorum' dediğinde Hocaefendi'nin derin bir estağfurullah çekmesini bir gün geniş geniş anlatacağım elbet. Ve diyeceğim ki: Yüreğiniz yetiyorsa Hocaefendi ile rica minnet çektirdiğiniz fotoğrafı yayınlayın" ifadelerine yer verdi.
Ekrem Dumanlı'nın Zaman gazetesinin bugünkü (31 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Şimdilerde bir hayli popüler olan ve TV programlarına sıkça çıkan bir din adamı, hazin bir hatırasını nakletmişti bana.
Demişti ki: “1980 darbesi sonrasında babamla İstanbul'a gelmiştik. Eminönü iskelesine yaklaştığımızda babam bir anda durdu. Gözleri dolmuştu. Buğulu gözlerine bakıp hüznünü anlamaya çalıştım. Bana bir afişi gösterdi. O afişte darbe yönetiminin hazırladığı arananlar listesi bulunuyordu. Bunun babamı niçin bu kadar derinden etkilediğini anlayamadım. Bana o fotoğraflardan birini, Fethullah Gülen Hocaefendi'yi işaretleyerek dedi ki, ‘İzmir'de müftülük yaptığım yıllardan tanırım Hocaefendi'yi. Hangi vicdansız onun fotoğrafını bir anarşist gibi buraya bastı!'”
Yaşı 12 Eylül darbesini anlamaya yetmeyenler o afişleri bilmez. Sonradan görme “mücahitler”, para kazanma sevdalısı müteahhitler, 12 Eylül'de aranmak nedir anlayamaz. Cemselere insanların nasıl kıymetsiz bir eşya gibi atıldığını, kışlalarda insanlara nasıl kötü muamele edildiğini nereden bilecek çilesiz mirasyediler…
Fethullah Gülen Hocaefendi, 12 Eylül'den sonra tam 6 sene arandı. Evlere baskın yapıldı. İstihbarat, işini gücünü bıraktı Hocaefendi'yi aradı her yerde. O, bu kötülükler karşısında hiçbir zaman kırılmadı, darılmadı. Gün geldi misafir olarak kaldığı evin odasında geceler boyunca el feneriyle kitaplar okudu, gün geldi canından aziz bildiği anneciğini teşehhüt miktarı görüp hasret giderdi. Ve yeniden kayıplara karıştı. Teslim olmasının bir anlamı yoktu; çünkü adalet yoktu. Şimdi birileri Hocaefendi'nin fotoğrafını yine arananlar listesine koymuş. Üstelik eli kanlı örgüt reislerinin yanına iliştirmişler Hocaefendi'nin fotoğrafını. 12 Eylül darbecilerinden daha vahşi, daha acımasız. 12 Eylülcüler Hocaefendi'nin kim olduğunu bilmezdi, onun sevgi, hoşgörü, diyalog gibi fikirlerinden bîhaberdi. Ya şimdikiler?..
Kendileri gibi düşünmeyen herkesin alnına “terör” yaftası vuruyorlar. Utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, darlanmadan insanları “terörist” ilan ediyorlar. Gazetelerinde, dergilerinde, TV'lerinde bas bas bağırarak masum insanların terörist olarak anılacağını sanıyorlar. Zavallılar!
Yandaş gazetelerden birinin yaptığı yayına baktım; o arkadaş adına ben utandım. Bu arkadaşlar yarın çocuklarının yüzüne bakamayacak. Ve izah edemeyecekler Hocaefendi ile yaptığımız o tatlı sohbeti. Bugün terörist diye başlık atan yayın yönetmenleri, o gün kalkıp “Allah için elinizi öpmek, duanızı almak istiyorum.” dediğinde Hocaefendi'nin derin bir estağfurullah çekmesini bir gün geniş geniş anlatacağım elbet. Ve diyeceğim ki: Yüreğiniz yetiyorsa Hocaefendi ile rica minnet çektirdiğiniz fotoğrafı yayınlayın. Yayınlayın ki ikiyüzlülüğünüz tarihe geçsin… Muhbirlere de iki çift sözüm var: İnsan minarenin başından düşer düşmesine; ama illa da kuyunun dibine çakılması gerekmez!
Peki, yargı mensuplarına neler oluyor?
Adaletin bir işleyiş tarzı vardır. Bir insanı suçlayacaksan siyasi saplantını bir kenara bırakacak, sempati duyduğun siyasi figürlerin intikamını aklının ucundan bile geçirmeyeceksin. Elindeki dosyaya, dosyadaki somut delillere, müdafaa makamının itirazlarına bakar vicdanınla kanunları bir yerde kesiştirerek bir karara varırsın. Sonra hukukî süreç işler: İddianame, müdafaa, mahkeme, temyiz ve gerekiyorsa uluslararası mahkemeler…
Bu süreçleri aşmadan bir yargı mensubu bir insana, bir topluluğa terörist diyorsa, o kişinin cübbesini çıkarması siyasi arenaya sıçraması gerekir…
Bak şu kaderin cilvesine! 12 Eylül'de Hocaefendi'nin fotoğrafını “anarşist listesi”ne koyan zihniyet yeniden hortlamış, yandaşın ruhunu esir almış. 35 yıl sonra benzer bir listeye imza atmak darbeciliğin tenasühü değildir de nedir Allah aşkına! Kim utanmalı? Darbecilerin arananlar listesinde fotoğrafına yer verilen mi? Yoksa bir âlimin fotoğrafını kanlı PKK lideriyle basanlar mı?
Tarih zalimleri asla affetmeyecek; âlimleri hep hayırla yâd edeceği gibi…