Ekrem İmamoğlu: Hayatımda hiçbir zaman anketlere bu kadar inanasım gelmemişti

Ekrem İmamoğlu: Hayatımda hiçbir zaman anketlere bu kadar inanasım gelmemişti

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, “Anket firmaları konusunda hep bir tartışma olmuştur ama biz hep mağdur tarafında olan bir siyasi hareketiyiz. Sonuçları tam olarak söyleyemem ama hayatımın hiçbir zamanında anketlere bu kadar inanasım gelmemişti” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin bir beka sorunu olmadığını ifade eden İmamoğlu, “Bu söylemin toplumda karşılığı yok.  Beka sorunu diye bir şey yok” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, İstanbul’un sorunlarına ve çözüm önerilerine dair de “En önemli sorunlar yoksulluk ve ulaşım. İstanbul'da deprem çok derin bir sorun. Bu şehrin açlık sınırı altında vatandaşı olmasın. Gıdaya erişim konusunda vatandaş büyük sorunlar yaşıyor. Bu şehrin yoksulu olmamalı. Gıda zinciri kuracağız, organik tarımı destekleyeceğiz. Gıda sorunu işbirliği yaparak çözebiliriz” diye konuştu.

Ekrem İmamoğlu, NTV canlı yayınında 'Seçime Doğru Özel' programında Ahmed Arpat ve Simge Fıstıkoğlu'nun sorularını yanıtladı.

Ahmed Arpat: Adaylık için isminizin ilk kez telaffuz edildiği dönemde, “İsmi çok bilinmiyor, Cumhuriyet Halk Partisi için dezavantaj olabilir” deniyordu. İsminizin açıklanmasıyla birlikte sahaya çıktınız, nasıl görüyorsunuz bilinilirlik sorunu hâlâ biz dezavantaj mı sizin için? 

Aksine ben o günde tanıdıkça sevecekler demiştim. Bu özgüven değil. İnsanın hayatında biriktirdiklerinin verdiği bir güvence. Beylikdüzü Belediye Başkanı’yım, 20 küsur yıldır orada hayatım var. İş hayatımla birlikte 28-29 yıldır. Örneğin 350 bin Beylikdüzülü beni İstanbul’a bildikleri gibi anlatacaklar dedim. Dostluklarım var zira. 6-7 yaşından beri insan biriktiriyorum. Hayatım boyunca herkes için iyi şeyler düşünmüş bir insanım. O dostluklarıma güveniyorum. Aileme güveniyorum. Çok yuvarlak bir hesapla başlarken ben 1 milyon insana güveniyordum İstanbul’da. İş hayatım var ticaret yaptım. İş insanlığım var. Binlerce insana iş imkânı yaratmış bir geçmişim var. Köftecilik de yaptım, fırıncılık da yaptım, alışveriş de yaptım. Hiçbir zaman toplumdan kopmadığım için bu organik tarafın yansıyacağını düşünüyordum. Tahminimin üzerinde de oldu açıkçası... İnsanlarla bire bir diyalog kurdukça bunu lokal olarak kendi ilçemde de yaşamıştım, evleri gezdikçe insanlar bana “Evet seni anlatmışlardı; geçmişte şöyle bir arkadaşın olmuş, ortağın olmuş” gibi referanslar bana çok yardımcı olmuştu. Toplumsal referans beni İstanbul’da çok hızlı tanıttı. Sağ olun ekranlarınızda bize yer veriyorsunuz ama yanlış anlamayın sizden reytingi daha yüksek toplumun. İnsanın insanı anlatması çok farklı. Şu anda da güvencen ne derseniz, yeni tanıyanlar da anlatsın çünkü bu aynı zamanda benim bağımı çok kuvvetli hale getiriyor. Referansınız ve güvenceniz arttıkça sorumluluğumu da büyütüyor benim. Yaptığım her işte geri dönüp hesap vereceğim çok insan var. Bu benim görevime bakış açımın sağlam temellini tanımlıyor aslında. Ne güzel bir şey ki insan biriktirmişim ve beni doya doya anlatıyorlar. Bende o sorumlulukla yoluma devam ediyorum. 

Simge Fıstıkoğlu: Cumhur İttifakı’nın adayı rakibiniz Binali Yıldırım da çok tanınan çok bilinen bir isim. Üstelik Ulaştırma Bakanlığı gibi icracı bir bakanlık koltuğunda mükerrer oturmuş bir isim. Bilinirlik farkı en azından yarışa başlarken bir dezavantaj oluşturdu mu sizce yoksa bir motivasyon kaynağı mı oldu? 

Tabii yükselişte olmak güzeldir durağan olmaktan iyidir. Ama çok rakibimin hangi pozisyonda olduğuna bakmam. Sporculuk hayatımda da maçı kazanmak için sahaya çıkarım. Rakibimle ilgilenmem kendi formülüm vardır, dizilişim, taktiklerim bellidir, rakibime göre çok taktik üretmedim. İş yaşamımda da siyasi yaşamımda da hep böyle oldum. Benim en değerli muhatabım 1 6 milyon insan. Ama stratejik olarak baktığınızda durağanlıktan iyidir yükselişte olmak. Ben iyi bir yükseliş yaşadığımı görüyorum.

Ahmed Arpat: Çok konuşulan bir konu; beka sorunu yaratacak mı yaratmayacak mı bu yerel seçim sonuçları? Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün, “31 Mart’ta hem belediye başkanını seçeceksiniz hem de ülkenin geleceğine karar vereceksiniz” şeklinde konuştu. Siz bu yerel seçim sonucu beka sorunu yaratır yaratmaz tartışmasına nasıl bakıyorsunuz? Mesela Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı bir beka sorunu yaratır mı? 

Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı eğer bir beka sorunu olarak görülecekse, bu Sayın Cumhurbaşkanı elini rahatlatır, yükünü hafifletir, ülke sorunlarına odaklanmasını sağlar. Çünkü siyasetinde böyle bir soluğa ihtiyacı var. Bu kadar yük çekilmez çünkü. Sayın Cumhurbaşkanının gerçekten çok yükü var. Niye bir kültür merkezini düşünsün ki, bir yeşil alanı neden düşünsün? Bunu düşünecek çok yetenekli insanlar var. En yetenekli isimlerden birisinin de ben olduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla tam aksine konumu gereği bir beka sorunu görüyorsa ülke adına Sayın Cumhurbaşkanı’nın bence elini rahatlatacak bir iş olur Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi. Kaldı ki böyle bir söylemin inanın toplumda bir karşılığı yok ve toplum üzülerek izliyor aslında. İstanbul’a sesleniyorum sadece bana oy verenlere seslenmek mümkün mü? Herkese sesleneceksiniz insanlar sizi dinleyecek. Keşke dinleme imkanları da olağanüstü derecede iyi olsa. Bu mümkün değil. Ama Sayın Cumhurbaşkanının erişimde hiçbir sorunu yok toplumun tamamına hitap etsinler. Şu anda beka sorunu diye bir şey yok. Vatanını, milletini seven ve bu milli sevgi konusunda her zaman söyledim hiç kimse benimle yarışamaz. Çünkü bende kimse ile yarışmam. Size hakaret olur sizin milli duygularınızı ölçmek. Dolayısıyla ben üstüme alınmıyorum tabiri caizse kime söylüyor diye dönüp arkama bakıyorum. Bu ülkede ğer öyle sorunları yaşıyorsa şu an ülkeyi yönetenler onlara yardımcı olacak bir tercih olurum. Zira önlerinde 4 buçuk seneye yakın bir iktidar süreleri var. Hep birbirinden farklı konular birbirine karıştırmamak lazım.

Simge Fıstıkoğlu: Az önce ‘yükselişte olmak iyidir’ ifadesini kullanmıştınız. Aklıma anketler geldi. Sayın Cumhurbaşkanı NTV’de soruları yanıtlarken anketlerle ilgili açıklaması epey konuşuldu. İhtiyatlı yaklaştığını belirtmişti anketlere. Sizin yaklaşımınız nasıl? Anketler ne söylüyor, o söylenenlere sizin yaklaşımınız nedir? 

Ben ölçmeyi seven bir insanım. İş hayatım da dahil siyasi yaşamımda da her zaman ölçmeyi, ölçtürmeyi yol haritasında neredesin, insanlar beğeniyor mu çok kıymet veren birisiyim bu alana. Nereden başladığınızı bilmezseniz nereye gideceğinizi de bilemezsiniz. Dolayısıyla oldukça tecrübeliyim bu konuda. Anket firmaları konusunda Türkiye’de hep bir tartışma olmuştur. Siyasi olarak baktığınızda da tartışmanın mağdur kesimiyiz aslında. Ben kendimi bu anlamda da güvencede tutmayı severim. İnandığım kuruluşlarla çalışmaya çaba gösteririm. Kaldı ki birbirini test eder pozisyonda da aslında farklı kurumlara birbirini sorgulatırım neticelerini. Günün sonunda da ben tabi kendi kaygılarını bilemem ama hayatım boyunca anketlere hiç bu kadar inanasım gelmemişti. Tam aksine ben de çok inanç besliyorum. Toplumda neyi görüyorsam, insanlarla göz göze geldiğimde, anlattığımın karşılığı nasıl bana yansıyorsa bugün anket sayfalarından önümüze dökülen rakamlar aynı şekilde. Ben bazen insanlarla fısıldaşıyorum. Bazen şu göğsüme kafasını koyup bir adamın dertleştiğini de hissettim, gözleri dolu dolu yaklaşıp fısıltılarla konuştuğunu da yaşadım. Fısıltılarla arayış içinde bir toplum var. Bu dediğiniz dip dalga olabilir ama ben onu hissediyorum. Bir değişim, yeni bir başlangıç arzusu çok üst seviyede var. Bunu karşılayacak tecrübeye de sahibiz. Kaldı ki sadece tek kişilik bir süreç değil bu yüzlerce binlerce ekibimiz var. Bu da yetmez 16 milyon insanı hazine olarak görüyoruz biz. Onların bize yansıması da çok değerli. İnanın sizlerde bizim içim çok değerlisiniz. Yaşadığınız bir kenti yarın yaşıyorken sizin fikrinizi almak bizim için çok önemli hale gelecek. Biz her boyutuyla hazırız. Bunu da hissettirdiğimiz zaman o dip dalgayı dalgadan ziyade kucaklaşmış bir pozisyon olarak görüyoruz. 

Ahmed Arpat: Projelerinize baktığımızda ekonomi diyorsunuz, istihdam, eğitim, kentsel dönüşüm, sosyal hizmetler diyorsunuz. Sanki İstanbul’dan değil bir ülke, devlet yönetiminden bahsediyorsunuz. 

Aslında belediye başkanlığını yapmamış bir insan bunu bilemez. Yanlış anlamasın rakiplerimiz, her şeyi yapmış olabilirsiniz ama belediye başkanlığı başka bir şey. İnanın kimi zaman bir baba oluyorsunuz ya da bir kardeş, bazen sizi yargıç yerine koyuyor adaleti sağlayın diye, bazen iş arkadaşı yapıyor, bazen sendikacı yerine koyuyor. Belediye başkanının aslında Türkiye’deki anlamı her şey. Bizim bir belediye abimizin güzel bir lafı var, ‘Para basamaz, adam asamaz’ Allah esirgesin, bunun dışında her şeyi yapar gibi esprili bir tanımı var. Kanun zaten bir çok konuya el veriyor. Yapamadığınız bir şeyde moderatörlük yapabilirsiniz, ilişkiyi kurabilirsiniz. Dünya İstanbul ve Merkezi hükümetten sınırlı değil artık. İletişim o kadar geniş ki her konuda her hususta dünyada partnerler kurabilirsiniz. Özel sektörle iş geliştirebilirsiniz. Ki İstanbul’dan bahsediyoruz. Bize göre hepimize göre dünyada bir numara temkinli konuşalım dünyada 10 kentten birisinden bahsediyoruz. Başarılarıyla, ölçütleriyle ilk 10 kentte değil ama şu anda tarihiyle, coğrafyasıyla ilk 10 kentten birisi. Bugün sokakları geziyorum beni yoksulluk yaralıyor. Yoksulluk benim işim değil kaldırım yol anlatayım ben. Bu olacak şey mi? Yoksulluğu çözmeliyim, buna gücümüz var. Bugün toplumun önceliği eğer yoksulluksa ben onu çözmek zorundayım. Başka bir konuyu toplumun önüne koyarak toplumu aldatmanın bir anlamı yok. Önce aşı çözeceksin, gidemediği işi çözeceksin, çocukların pozisyonunu çözeceksin. Biz her konuya muhatap bir belediyecilik anlayışını ortaya koyacağız. 16 milyon insanın sağlamış olduğu ekonomik pozisyon dünyanın ilk 50 ekonomisine girecek seviyede. Bunu kenara koyalım ki bence bir bütçe kabiliyeti orada çok eksik. Ölçülemeyen kayda alınmayan bir sürü geliri var bu kentin. Kent o ranttan faydalanamıyor. Bugün yaşanan her soruna çözümümüz var. Yapamayacağınız bir hususta yön vermek bile bir hizmet. Örneğin istihdamla ilgili mevzu olduğu gibi. Proje geliştirmek bunu merkezi hükümetle paylaşmak Ankara ile paylaşmak bu bile hizmet. İstanbul’un verisi yok şu anda. Sağlıklı veriye erişebileceğiniz kaynağınız yok. O bakımdan her konu bizim konumuzdur, her soru muhatabımızdır.

Simge Fıstıkoğlu: Size göre İstanbul’un en önemli sorunu , en öncelikli sorunu nedir? Eğer buna yine ekonomi temelli bir yanıt verecekseniz bunun çözümü Büyükşehir Belediyesi tarafından nasıl sağlanır? 

Bu İstanbul’un zor durumda olduğunu izah eder. Örneğin bu boyuttaki bir kentte yoksulluğu aslında konuşmamak gerekirdi. Ama evet bir boyutta işsizlik var, bir boyutta yoksulluk var, biz gelince sosyal yardımlarla bunu şöyle şöyle çözeceğiz deyip geçiştirebilirdik. Ama evet yoksulluk derinden hissedilen bir sorun. Anketlerde şimdi kafa kafaya yoksulluk çok aşağıdaydı eskiden, mesela bir buçuk sene önce yaptığımı araştırmada yoksulluk yoktu. Ama son 6-7 aydır bu boyutta. Ulaşım trafik her gün yaşıyorsunuz. Can alıcı bir konu deprem, kentsel dönüşüm. Bu kentte deprem çok önemli bir sorun. Milyonların hayatını ilgilendiren bir konudan bahsediyoruz. 99 depreminden sonra hiçbir şey demeyeyim hak yemiş oluruz çok az şey yapıldı. Bugün kendileri ifade ediyorlar 50 bine yakın tespit edilen bina var diye. Bir başka sorun mülteci konusu. Can yakıyor bazı mahallelerde. İnsanların güncel sorunlarını paylaşalım, zenginleştirelim ki toplumu biz sosyal yardımları 3-4 yıl sonra konuşmuyor olalım. Bu şehrin açlık sınırı altında aileleri olmasın istiyoruz. Gıda en temel ihtiyaç, çok pahalı şu anda. Bu konuda gıda zinciri oluşturacağımızı hiç ilgilenilmeyen bu alanda çok özel çalışmalar yapacağımızı söyledik. İstanbul’un 150 mahallesinden eski adıyla köyünden başlayarak tarımı destekleyeceğimizi, hem tarım hem hayvancılık aynı zamanda burada tarıma dayalı turizmi destekleyeceğimizi bir ay önce açıklamıştık. Bu İstanbul'un gıda sorununu çözer mi, çözmez. Tarım alanlarıyla irtibatımız olacak ve tarıma dayalı organize sanayi bölgeleri kuracağımızı söyledik. Trakya’da Güney Marmara’da yani İstanbul’da gıda erişimi yoğun şekilde sağlayan bölgelerle gıdanın denetimini, gıdanın maliyetini arttırıcı unsurları, eriştiği itibariyle neler yapacağımız konusunda gerçekten yoğun tespitleri olan denetimi olan bir merkez kuracağız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tarım daire başkanlığı var ama çalışmıyor. Çalıştıracağız. Biz mesela Halk Süt diye bir şey açıkladık. Hayvancılığı destekleyeceğiz insanları sağlıklı, taze süt satacağız. 

Ahmed Arpat: Gıdayı nasıl ulaştıracaksınız peki? Mesela şimdi tanzim satış noktaları var, benzer bir oluşum mu yapacaksınız? 

Bir kere gıdaya erişim konusunda zaten bu işi yapan insanlar var. Biz o insanların ekmeğine işine göz dikmiş değiliz. Zaten insanların boğazını sıkarak, tehdit ederek, vatan haini diyerek bu sorunu çözemezsiniz. İş birliği yaparak bu sorunu çözebilirsiniz. Tanzim satış projemiz bizim var zaten. 20-25 yıldır uygulanmayan bir durum bu. İhtiyaç olduğunda olmalı da. Ama şehrin meydanlarına 34 tane çadır koyup milletin gözünün içine sokarak, ihtiyacı olan insanların gıdaya erişme konusunda bir kuyruk... İnsanlar deşifre edilebilir mi? Bu vicdana sığmaz. Bizim tanzim satış bölümlerimiz olacak ama hassas, kapalı ortamlar. Bir de bunlar siyasi anlamda kullanılacak şeyler değil. Seçime bir ay kala sadece göz boyamadır ve insanları deşifre etmek, rencide etmektir. Biz bunu meydanlarda yapmayın, televizyonlar göstermesin bu insanları başka noktalara getirin yine alsın dedik. En makul fiyata üretimi destekleyerek zaten yerinde üretimi desteklemezseniz satışta ürünü ucuzlatamazsınız. 16 milyonluk bir kentin tarıma dokunuşundan bahsediyorum. Eğitime destek vereceğiz. 500 bine yakın çocuğumuza eğitime destek vereceğiz. Kırtasiyeden, giyimine kuşamına hatta okulda yemekhanesi olmayan çocukların gittiği okullara kumanya desteğine, hatta ihtiyacı olan ailelere süt ve ekmek desteğine kadar. Biz 2020 lira açlık sınırı değeri var ve bir ailenin kasasına bu kadar girmiyorsa biz aradaki farkı kapatacağız. Ulaşım indirimleri. 1 milyon 200 bin çocuğu ben yabancı ülke temsilcilerine söylediğimde hepsi şaşkınlıkla baktılar. Bu sadece 0-4 yaş arası. 9 yaşına kadar neredeyse 2 buçuk milyon çocuktan bahsediyoruz. Bunların içinde mülteci çocukları yok. 6 yaşına kadar olan ücretsiz erişimi 12 yaşına çıkarttık. 0-4 yaş arasındaki çocuklara annesi ile seyahati ücretsiz yapacağız. Anneye çocuğu doğduğunda kart vereceğiz onunla ücretsiz gez. Benim mega projem İstanbul’un çocukları. Kadıköy’deki bir çocukla Bağcılar’daki bir çocuğu aynı yaşam standartlarını bunda temel standartlardan bahsediyorum, eğitim, beslenme, hayata hazırlanma bu değerlerle insanları kucaklayamadığınız zaman dev proje neymiş. Ulaşımla ilgili birçok konumuz var. Suyu ucuzlatacağız yüzde 50 yüzde 40 ve yüzde 30’luk dilimlerle. Son olarak sosyal yardım bütçesi İstanbul bütçesinin yüzde 1’i kadar. Bunu 3 katına çıkaracağız. Önceliği tanımladığınız an kaynağı hazır. İstanbullunun paralarını İstanbulluya dağıtıyorum. Kentlere göçün önemli bir kavramıdır kent insana özgürlük verir. Son dönem tercih edilmesinin sebebi eşitlik kazandırır. Biz dengeyi kuruyoruz. 3-4 yıl sonra biz bunları konuşmuyor olacağız.

Simge Fıstıkoğlu: İstanbulluların maalesef başının belalarından birisi trafik. Sayın Binali Yıldırım, “İstanbul’un trafik sorununu yüzde yüz çözerim diyen yalan söylüyordur” demişti. Sizin çözüm vaatleriniz nedir? Yüzde yüz çözülebilir mi size göre? 

Ulaşım bütüncül bir iş. Yani tek başına yol yapmak, tünel yapmak çünkü bu çok gündemde tutuluyor tek başına olmadığı gibi çözüm de değil. 3. köprü yapılınca trafik rahatladı mı? Yok. Özel araç kullanımı 2000’lerin başından bu günlere neredeyse iki katına çıktı. Aslıda düşmesi lazım. Toplu ulaşıma yatırım yapan bir kentteyiz. Demek ki siz konforlu ve nüfusa göre bir toplu taşıma yatırımı yapabilmiş değilsiniz. Yapamadığınız için insanlar özel araçlarıyla trafiğe çıkmak zorunda kalıyor. Metro İstanbul’un en değerli konusudur. Ama tutturamadılar hedefi. 2014 yılında açıkladıkları hedefin yarısına gelemediler. Biz aynı dönemde son 20-25 yıl içinde dünya kentleri arasında 700 kilometrelere ulaşan şehirler var siz 170-180 kilometre erişebilmişsiniz. Bu sınıfta kalkmaktır. Ulaşımda bütünleşik ulaşım ağında deniz yollarını görüyorsunuz, metroyu metrobüsü görüyorsunuz. ‘Deniz ulaşımı Marmara’da olmaz’ ben bizzat ağızlarından duydum. Beylikdüzü metrosu mesela kendi ilçem. 2004 seçimlerinden beri vaat edilir. O zaman 4 ilçenin nüfusu 800 bin civarındaydı Avcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Esenyurt ve Küçükçekmece’nin bir bölümü şu anda 3 milyonu aşmış durumda. Deniz ulaşımı yüzde 9-10’lardaydı 90’lı yıllarda şu anda yüzde 3’lerin altına düşmüş durumda. Biz tüneli yaptık, insanlar köprüyü kullanıyor deniyor. Siz eğer insanları denize ulaştırabilirseniz deniz ulaşımını kullanırlar. Mesela İstanbul’un fenikülere çok uygun alanları var. Mesela Taksim-Kabaş yaptılar alkışlıyorum çok doğru bir iş. 13 nokta tespit etti arkadaşlarım. İstinye’ye Beykoz’a indirebiliyoruz mesela. Yeni iskelelerle yüzde 10’a çıkartma hedefimiz var payını. Büyükçekmece-Beylikdüzü’nden Pendik-Tuzla’ya kadar paralel erişimi sağlama imkanı var. Metrobüs konusu var mesela biz açıkladık yeni nesil metrobüs araçlarıyla bu yığılmayı engelleyeceğiz. Tam 25 gün sonra aynı açıklama karşı taraftan geldi. Peki biz bunu gökten mi indirdik? Biz bu sürece başladığımızda uzman arkadaşlarımız biz bu işe çalışmıştık size sunuyoruz. 2 sene öncesinden büyükşehir belediyesinin gündemine koydukları maliyetlerine, testlerine, uygulamalarına yaptıkları bir sistemin kabul edilmeyişi. Bu bakımdan metrobüsteki o yığılmayı engelleyici tedbirlerimiz var. Megabüs Sultanbeyli’den Esenyurt’a kadar TEM otoyolu üzerinde ve ortada bir şerit olmadan güvenlik aksını kullanan ekspres bir hattan bahsediyoruz. Toplamda 18 duraklı, insanların çok rahatlıkla hızlı bir şekilde Esenyurt’a kadar. Yaklaşık 17 durakta 3 buçuk milyon insana erişme imkanınızı sağlıyor. Artık E5 kendi başına şehir içi kulvar değil TEM’de ona dönmüş durumda. Hem oraya erişimi sağlıyorsunuz hem de dar gelirli kesimin oturduğu bir aks üzerinde hızlı bir erişim sağlamış oluyorsunuz. Kuzey güney hattı olarak E5’le arasındaki bağlantıyı sağlayıp Metrobüs üzerindeki yükü hafifletiyorsunuz. Bunları olağanüstü uzun vadeli yatırımlar olarak görmemek lazım. Bunlar aslında süreci hafifleten bir nevi geçici çözümler üreten tercihler. Ama bütün iş minibüs, otobüs diyor ki masam yok, konuşacak kimsem yok. Biz alt komisyonlar kuracağız. İlçelerin ortak masası yok. Kaç defa rica ettim. Yürümekten bisiklete birçok projemiz var. Bu şehirde insanlar yürüyebilecek. Biz şuradan Levent’e yürüyebilmelisiniz, bisikletinizle gidebilmelisiniz. Biz bunları hazırladık. 

Simge Fıstıkoğlu: Megabüs’le ilgili ekspres hat dediniz ya tüm İstanbulluların kaygı unsurlarından birisidir köprü, TEM gibi anayol üzerinde çalışma olması ihtimalinden, buna gerek kalmadan yapılacağını belirttiniz. 

Aynen öyle gerek kalmadan. Metrobüs’teki yolu alabora eden bir çalışmadan bahsetmiyoruz. TEM otoyolu eğim olarak çok düz bir hattır E5 gibi inişli çıkışlı değildir çok. Otobüslerle ilgili çok detaylı çalışmamız var. Hiç bir özel taşımacıya yük edeceğimiz unsur da değildir bunlar belediyenin bütçe yüküdür. 

Ahmed Arpat: Sayın Binali Yıldırım buraya konuk olduğunda İstanbul 4.0 adı altında bir proje yürütüyorlar onlarda. Ulaşım kanallarını birbirine entegre etmekten bahsediyorlar. Ne fark var? 

25 yıl, çeyrek yüzyıl. Bana ne anlatıyorsunuz, size ne anlatıyorlar? Bunu ben anlatsam can kulağıyla dinleyin ama 25 yıl biz yönettik biz projeciyiz biz yaptık diyenler anlatınca kusura bakmayın birazcık mesafeli dinleyin. Metro yaptık diyorlar değil mi, yürüme mesafesinde metroya erişebilen nüfus 300 bin. Biz diyoruz ki yüzde 80’i yürüme mesafesinde ulaşacak. Bütünleşik ulaşım dünyanın hagi kentine gitseniz göreceğiniz harita. Avcılar’da İDO iskelesi var. Avcılar’daki İDO iskelesini bulan Avcılarlının alnından öperim. Biz insanları sahile eriştireceğiz diyoruz. Sizin ekranlarınızdan izledik arkadaşlarım özetini gösterdiler yeşil koridor ve vadiler dediler. Biz ondan tam 20 gün önce İstanbul’a tam 15 yeni yaşam vadisi diye müjdeledik. Toplamda 20 milyon metre ama burada oluşturduğumuz yaşam koridoru ve diğer unsurlarıyla beraber toplam 30 milyon metrelik yeşil alan vadediyoruz İstanbul’a. Ben bu vadiler neredeydi şimdi niye bize anlatıyorsunuz diye sorardım ben. Ben 350 bin nüfuslu Beylikdüzü belediyesi olarak 1 milyon 200 bin metre park yapıyorum. İstanbul’un en büyük parkını yapıyorum. Bir ilçe belediye kendi öz kaynaklarıyla yapıyor. Öncelik hepsi. İstanbul adil bir kent olmalı, yeşil bir kent olmalı ve yaratıcı bir kent olmalı. Böyle yeşil bir aksı ben size anlatabilirim ama rakibim anlattığı zaman lütfen sırası gelince bir daha sorun 25 yıldır bu vadiler neredeydi? Yetkilere soralım, rakibimize soralım, şehircilik bakanlığı duysun, mevcut büyükşehir belediye başkanı duysun bu kent 22 mi, 25 mi 30 mu yol haritanız ne? Bilmiyorlar. İyi bir adım atılmıştı, metropolitan diye bir sistem kurulmuştu sayın Gürtuna döneminde. Sayın Topbaş da gerçekten keyifle devam ettirdi. Bizzat defalarca gitmişimdir mesleki olarak keyif aldığım bir yerdi 2000’lerin başında. Orada şehrin geleceği tartışılıyordu. O dönem çalışılan İstanbul planların şehrin nüfusu 16 milyon planlandı. Şu anda bile 21-22’den gidiyoruz. İnsanlara biz bu kentin geleceğini göstereceğiz.

Ahmed Arpat: En az yeşil kadar önemli belki gece rahat bir uyku... Deprem korkusundan bahsediyorum. 

Benim arkadaşlarım bir şey çalışmış, Büyükşehir Belediyesi’nin tarihi ambleminin üstüne balonlu uçurtmalı çocuklar koymuş. 350 bin genci eğitememişiz. Bu MEB’in işi. Ben Milli Eğitim Bakanlığı’nın yükünü sırtından almak için varım. Sorunuza geleyim, ben Gölcük depreminde gitmiş elinden geleni yapmış bir vatandaşım. Çok acı bir iş. Ben orada bir gününü birebir geçirmiş ve o acıları hiçbir zaman unutamayan bir insanım. İnsanlara yuva yapmış bir insanım bunun sorumluluğu taşıyan bir mesleki tarafım var. 18 Ağustos’tan bu yana 20. yılını tamamlayacak bu yıl, laftan başka hiçbir şey üretilmedi. Üretilseydi Kartal’daki o bina 21-22 canımızı almazdı. Ve birçok bina aynı tehdit altında. İnsanların canını almak üzere olan bir yapının siyaseti olur mu? Ben ilk önce başka partili belediye başkanlarını memnun edeceğim. Ben bunun acısını yaşamış bir belediye başkanıyım. Bu işin siyaseti olmaz. Yolun siyaseti olur mu, suyun siyaseti olur mu, depreme dayanıklı olmayan bir yapının içinde yaşayan yüzlerce insanın siyaseti olur mu? Olmaz. Dolayısıyla depremle ilgili çok hızlı tedbirler alacağız. Yıkılan binadan sonra, ‘Karar verdik 3 ay içinde tüm riskli binalar tespit edilecek’ dendi. 20 yıldır ne yaptınız bugüne mi geldi. Kartal’daki binaya bakın ben 3 defa gittim cenazelerine katıldım. 1 bina yıkıldı diye Kartal’ın koca iki üç mahallesi felç oldu. Derhal kentsel yenileme sürecini bu kente katmalıyız. Bazı semtler var ki kendi finansmanıyla yani yapı değeriyle kendini yenileme kabiliyetleri var. Yanlış anlamasın insanlar ama 500 bin liralık bir dairem var diyen insanın sıfır dairesi orada 3 milyon lira. Aslında o binayı yenilemesi bile 300 bin lira. O insan o binayı olduğu gibi yenileyecek. Finansman, yapı kolaylıkları, harç indirimleri vesaire çok kolay bunlar. 

Simge Fıstıkoğlu: Bunların tespiti tabi en önemlisi. İstanbul’un nüfusunun tam olarak bilinmediğinden bahsettiniz aynı şey binalar içinde geçerli. Riskli bina sayısında da tam olarak üzerinde mutabakata varılmış bir sayı yok maalesef. 

Ne beklerdik bir devletten, ‘Çok üzgünüz, canımız yanmıştır, şu an İstanbul’da 37 bin 763 tane riskli bina vardır’ değil mi. ‘3 ay içinde talimat verdik belediye riskli binaları tespit edecek’ denirse çok ayıp. Ve sizin gündeminizde 20 senedir deprem var. Biz milletçe biraz öyleyiz aslında sallanınca depremi hatırlıyoruz. Bu kentsel depresyondur bırakın depremi bir yana. Çünkü İstanbul bütün yaraları sarar ama İstanbul’un yarasını sarmak çok zor iştir. Biz bu şehre bu afeti yaşatmadan önce çözmek zorundayız. Hızlıca çözülür inanın. Kentsel dönüşüm adı altında rant yaratma çabası içinde olup battıkça battıkları sistemden bahsetmiyorum. İnsanlara kentsel dönüşüm dediğiniz zaman uykuları kaçıyor. Evim mi yıkılacak, yapılacak mı, hangi müteahhit alacak, devlet bu işin neresinde? Belediye diyor beyaz bir kağıt imzala. Gittim Üsküdar’da Kirazlıtepe’de adam diyor ki, ‘hiçbir şey yok bize güvenmiyor musunuz imzala’. Güvenmiyor vatandaş çünkü modeliniz yok. Bizim var. Yenileme, yerine dönüşüm. Yerinde dönüşümde kabiliyeti orada bir rant oluşturuyorsa bu rantla başka alanlara sosyal konut üretmek. Vatandaşı dar gelirli, binaları para etmiyor ama yuvası olacak bu adamın. Ona sosyal konut üreteceğiz. Marmara deniz sahiline binaları dizdik. Devletin kamunun boş arazilerine. 170 kilometre metro yapabildiniz. Bugün Kağıthane’deydim 6.senesini dolduruyor metro inşaatı. Ben projeci bir insanım. Mühendislik, finansman ve üretim kabiliyeti. Ama bir kamu işin içindeyse en önemli kısmı maliyet. Kamuya maliyeti. Siz öyle inceleyip sık dokuyacaksınız ki evet yap-işlet-devret modeli veya birçok model olabilir ama toplumun çıkarlarını koruyarak. 

Ahmed Arpat: Peki afete dair... 

Afet bilgi sistemi diye dünya çapında ödül almış bir sistem geliştirdik. Beylikdüzü’nde 350 bin nüfuslu bir kentte 700 bin nüfusa yetecek kadar deprem toplanma alanı tanımladık. ABİS diye bir sistem var Afet Bilgi Sistemi. Kapılarda barkodlar var. Cep telefonlarınıza bu sistemi yükleyin afet toplanma alanınız neresi, erişeceğiniz telefonlar neresi ve birçok konu. Biz bu sistemi İstanbul için kurguluyoruz. Biz bunu düşündük İstanbul niye düşünmedi. Yaptığımız bu sistemin altlığını oluşturarak AFAD ihale hazırlığı yapıyormuş. Mutlu olduk ama geç kaldınız biz gelir gelmez yapacağız. 

,Ahmed Arpat: Toplanma alanları belirlendi mi İstanbul genelinde?

İstanbul’da belirleyeceğiz. Yok olan yerler var. Esenyurt benim komşu ilçem 0.3 kişi başı yeşil alan. Senede 65 bin göç alıyor bir ilçe. Gelmesinler demeyle olmaz. Kentsel planlamayla ilgili bir konu bu. Ben etkinliği olmayan bir ilçe aldım şimdi takvimi dolu bir kent yarattık ve insanlar mutlu. 

Ahmed Arpat: Mesela kamulaştırma bazı alanlarda gerekiyorsa... 

Yapılacak gerekiyorsa ama yeşil için yapılacak. 

Simge Fıstıkoğlu: İstanbul adaylığı gündeme geldiğinden buna ilçe ilçe gezmeyi sürdürüyorsunuz. Sadece partinizin üstelik kuvvetli olduğu yada belediyeye sahip olduğu ilçeleri de tercih etmiyorsunuz. NTV’de de sık sık hatta haber bültenlerinde vatandaşla hoş sohbetlerinize tanıklık ediyoruz. Sizin önceliklerinizi dinledik peki ya vatandaşın önceliği sadece yoksulluk, sadece işsizlik, sadece ulaşım değil muhakkak. Bire bir Ekrem İmamoğlu’na ilettiği o fısıltılarda sizin vatandaştan aldığınız o öncelik sıralaması nedir? 

O kadar güzel sordunuz ki esas konuyu hatırlattınız bana. Millet huzur istiyor ‘bağıran çağıran siyasetçi istemiyorum’ diyor. Herkesin sıkıntıları var ve en derin sıkıntıyı yaşayan insanımız gelip bana, ‘ne olur şu gülen yüzün eksik olmasın başka bir şey istemiyoruz’ diyor. Beni partisine davet eden insanlarında yakaladıkları şey ben diyorum ki huzur arayışı. Bu şehir güler yüzü, enerjiyi tercih edecek, kucaklayanı tercih edecek. İnsanın ruhunda olacak. Kaygısı olmayacak birisi talimat verir mi vermez mi diye. Bana talimat verecek 16 milyon insan var bu kentte başka Allah'ın kulu yok. En büyük talep huzur. Büyükşehir belediyesinde çalışanlar bile elimizi tutup başkanım huzur istiyoruz. Bu arada büyükşehir çalışanlarından çok geliyor bana ‘bize bir şey olacak mı’ diye. Başımın üstünde yerleri var yok böyle bir şey. Çalışan alın teri döken herkesin başımızın üstünde yeri var. Bu kentte kadını mutlu edemezseniz olmaz. Sokak hayvanları, canlıları mutlu edemezseniz olmaz. Bu kentte hızlı kentleştik sokak hayvanlarını kenara ittik. 

Ahmed Arpat: Nasıl hayvanlarla aranız?

Çok iyi. Ben 17 yaşına kadar köyde büyüdüm. Annemin 9-10 tane ineğiyle büyüdüm. Tarlaya çıktığımızda tavuğumuzdan köpeğimize büyüdük. Şu anda doğal ortamlarını yok ettiğimiz sokak canlıları da bu kent için önemli bir konudur. Kimi diyor ki ‘alın götürün’ öbürü ‘dokunmayın’ diyor. Ama biz bunu çözeceğiz. 

Simge Fıstıkoğlu: Sayın Binali Yıldırım aslında her fırsatta bunu belirtiyor 1 Nisan sabahı için icraat ne olacak dediğimde uyku demişti. 

Benim hiç vaktim yok 1 Nisan sabahını iple çekiyorum. Tüm enerjimle şu kentin sorunlarına odaklanacağız. Göreceksiniz çok geniş bir çözüm ortağı ağımız var. Bu kentin her ferdi ona dahil olacak. İş insanlarınız ziyaret ettim bana oy verin ziyareti değil 1 Nisan’dan itibaren sizinle kuracağımız işbirliğinin tanımlama ziyaretidir. Dolayısıyla çok çalışırım. 1 Nisan sabahı 16 milyon insan çok derin bir nefes alır ama. Hiçbir sorun yokmuş der. Uyuyanları da uyutacağız Ankara’da rahat ettireceğiz.