Ekrem İmamoğlu, İBB Meclisi’nin AKP Ve MHP'li üyelerine İSKİ'nin ek bütçesi için çağrı: Kendilerini mahcup etmesinler

Ekrem İmamoğlu, İBB Meclisi’nin AKP Ve MHP'li üyelerine İSKİ'nin ek bütçesi için çağrı: Kendilerini mahcup etmesinler

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gelecek hafta toplanacak İBB Meclisi’ne İSKİ için ek bütçe teklifinde bulunacaklarını belirterek, “İSKİ'nin bütçesi, İSKİ'nin tarifesi siyaset dışıdır. Milletimizin musluğundan su akıtılması işidir. Bu bağlamda mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerin, İSKİ'nin bu kavramların dışında tutulması noktasında özenli davranmalarını diliyorum. Kendilerini mahcup etmesinler. Ve İstanbul'a yakışan, milletimize yakışan rasyonel bütçe kararlarını almalarını buradan diliyorum” dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ’nin 16 Nisan 2020’de yapımına başlanan Çatalca’daki yeni hizmet binasını, “150 Günde 150 Proje” maratonu kapsamında bugün hizmete açtı. İmamoğlu, Ferhatpaşa Mahallesi’nde bulunan ve yaklaşık 75 bin vatandaşa hizmet verecek olan hizmet binasının açılışında şunları söyledi:

"9 Eylül çok kıymetli bir tarihtir”

Bugün 9 Eylül. 9 Eylül, aslında tarihi açıdan belki de en önemli anlardan bir tanesi. İşgale uğramış ülkemizin milletçe ayağa kalktığımız, büyük bir direniş gösterdiğimiz; ‘artık bitti tükendi’ denilen Anadolu'nun, Trakya'nın o güzel insanları, bir araya gelerek, büyük mücadele vererek, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ulusça büyük bir mücadeleyle ülkemizi işgal eden kuvvetleri İzmir'de yaptıkları yanlış üzerine o mücadeleyi kazanarak tekrar milletimizin özgürlük alanını bu topraklarda bize kazandırmışlardır. O bakımdan 9 Eylül, çok kıymetli bir tarihtir. 9 Eylül, İzmir'in kurtuluşu, milletimizin özgürlüğünü ilan edişi tekrar, 99’uncu yılında hem milletimize hem İzmir’imize hem birbirimize hem bütün ülkemize kutlu olsun.

"CHP’li olarak milletimizin gurur duyacağı işler yapabilme mücadelesini verebilmenin onurunu ve gururunu yaşıyorum"

9 Eylül, Cumhuriyet'imizle yaşıt, Cumhuriyet’imizin kurucusu ve ulu önder Atatürk'ün bizlere emanet ettiği CHP’nin de kuruluşu. Siyasete karar verdiğim ilk an milletimize, Cumhuriyet’imize, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine olan bağlılığımla ‘CHP’de siyaset yapacağım’ diyerek yola çıktığım partimin 99. yılında kadim kent İstanbul'umuza hizmet etmenin, bir CHP’li olarak milletimizin gurur duyacağı işler yapabilme mücadelesini verebilmenin onurunu ve gururunu yaşıyorum, bir CHP’li olarak, CHP’nin bir evladı olarak.

"Parti devleti anlayışıyla mücadele etmekteyiz"

 Partili olmak, milletine hizmet etme noktasında görevini yerine getirmek anlamına gelir. İyi partili olmak, güzel partili olmak, partili olmanın hakkını vermek bu anlama gelir. Bir partinin mensubu olmak, parti adına her şeyi yapmak, ‘her yol mübahtır’ anlayışı değildir. Partili olmak, o partinin değil milletin, devletin, Cumhuriyet’in kutsallarını korumak ve geliştirmek anlamına gelir. Bu bağlamda partilerin hizmet için bir araç olduğunu ve esas olan devletimiz ve milletimizin bekası olduğunu unutmamak gerekir. Bugün ülkemizde, bu anlayışın karşısında bir anlayışla mücadele etmekteyiz. Parti devleti anlayışıyla mücadele etmekteyiz. Hatta parti her şey. Hatta bugün burada harcadığımız bir projeyi, bir bütçeyi burada başka bir partinin adına konuşan kişi olsaydı ‘AK Parti projesi’ olarak, ‘AK Parti yaptı, AK Parti'nin işi’ diye tariflerlerdi. Bunu ben söylemiyorum, kendileri meydanlarda söylüyorlar. Biz ne diyoruz? ‘CHP’li olarak biz, milletimizin bütçesini bize emanet eden halkımıza mahcup olmamak adına en edepli bir şekilde, en tasarruflu bir şekilde, en kaliteli ve en güzel bir biçimde milletimizin bütçesiyle yaptığımız İSKİ'nin bu hizmetini milletimize hediye etmeye geldik’ diyoruz. CHP’li olmak böyledir. Eminim ki her halkını, milletini düşünen, milleti adına mücadele eden her partinin de ilkesi, aynı doğrultuda bakışı gerektirir. Bu bağlamda, bunun aksi bir bakışa partisini kutsallaştıran; partisinin liderini, devletinin başında olsa da kutsallaştırıp, bambaşka bir yere koyup ‘her şey partidir’ diyen bir mantığın tam tersine, ‘her şeyimiz milletimizdir, Cumhuriyet’imizdir, bayrağımızdır, devletimizdir’ diyen anlayışa, Cumhuriyet’imizin 100. yılına giderken hizmet etmenin onurunu ve gururunu yaşıyorum, CHP’li olarak.

“Çocuklarımız özgür, mutlu şehirler, geleceğe dair çağdaş, iyi hizmet verilen güzel bir ülke bizden istiyor”

 Bizim güzel çocuklarımız; özgür, mutlu şehirler, geleceğe dair çağdaş, iyi hizmet verilen güzel bir ülke bizden istiyor. Bu bağlamda bizim onlara gerçekleri, evrensel değerleri; hak, hukuk, adaletin herkese lazım olduğunu; kişilere, kurumlara göre değil, her bireyin eşit bir biçimde adaletin koruması altında olduğunu onlara anlatan, onlara öğreten insanlar olmalıyız ki geleceğimiz daha teminat altında olsun. Kaldı ki çocuklarımız ve gençlerimiz, emin olunuz ki en az bizim kadar evrensel değerleri takip ediyorlar. Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı inanılmaz dirençli bir kimliğe ve kişiliğe sahipler. Bu bağlamda ben, ülkemizin geleceğine dönük, çocuklarımızın ve gençlerimizin de hak ettiği bir süreci İstanbul'a kazandırmak konusunda sonsuz mücadele vereceğimi, en üst seviyede hizmet edeceğimi, buradaki o yüzü gülen Çatalca'nın o emekçi tarlasından ürününü çıkartan, şehrinde hem İstanbul'da ama hem de İstanbul'un dışında mutlu bir şehir olmayı kendisine ilke edinmiş, gerçekten insanın içine huzur veren, huzur katan Çatalcalı dostlarımızın huzurunda söylemenin de onurunu ve gururunu yaşıyorum.

“İstanbul’u yönetmek ancak yüksek bir enerjiyle mümkündür”

Şimdi, İstanbul'un zamanla yarışan bir şehir olduğunu ifade etmek isterim. Bu şehrin gerçekten öyle ihmal edilmiş ve dönem dönem zamanı boşa harcanmış birtakım süreçler sonrasında gecikmiş işleri var. Tabii bu sorunları nasıl aşarsınız? Hızla harekete geçerseniz ve imkanlarınızı iyi kullanırsanız, verimli kullanırsanız, bu sorunları aşarsınız. İstanbul'u yönetmek, ancak ve ancak yüksek bir enerjiyle mümkündür. Bizim üç yıldır İstanbul’u yeni bir bakış açısıyla, yeni bir yönetim anlayışıyla ve emin olunuz ki sizlerden aldığımız o manevi kuvvet ile büyük bir enerjiyle yönettiğimizin altını çizmek istiyorum.

“İBB'de yeni bir yönetim anlayışını hakim kıldık”

Bütün birimlerimizle daha hızlı iş üretmeye, daha hızlı sonuç almaya odaklandık. ‘150 günde 150 proje’, aslında bu karakterimizin öne çıkan bir dönemini anlatıyor. ‘150 günde 150 proje’ derken daha önceki dönemlerimizde de onlarca açılışı sizlerle yaptığımızı siz de biliyorsunuz. Bundan sonraki 150 günlerde de 150 projeleri açmaya devam edeceğiz. Çünkü artık İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yeni bir yönetim anlayışını hakim kıldık. Nedir bu? İsraftan uzak; ayırmacılıktan, kayırmacılıktan uzak bir yönetim anlayışı. Herkesin fikrini alan, ‘ben iktidarım, ne dersem o olur’ değil akıllı, planlı, hızlı iş yapmak adına ortak akıl masalarını hâkim kılan, yani Çatalca'ya gelip ‘Çatalca Belediyesi bizim partiden değildir’ deyip kapısının önünden geçmeyen bir belediye başkanı değil İBB Başkanı, Çatalca'nın sorunlarını gelip ilk Çatalca'nın Belediye Başkanı’yla konuşan bir büyükşehir belediye başkanı olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Bu arada söyleyeyim; bu veya benzeri hangi ilçede etkinliğimiz var ise mutlaka o ilçenin belediye başkanını da davet ederiz. Buraya da etmişizdir, gelip gelmeme elbette kendilerine aittir. Geldiklerine de onlara da söz hakkı veriyoruz, onu da söyleyeyim. Çıkıyorlar, burada duygularını ifade ediyorlar. Bunu vermeye de devam edeceğiz. Çünkü dediğim gibi, gelip gelmeme hakkı elbette kendilerinin takdiridir, ona biz bir şey diyemeyiz. Çünkü biz, buranın bu yönetimin, bu koltuğun halka ait olduğunu biliyoruz. Aynen Çatalca'da bu dönem seçilmiş arkadaşımızın koltuğunun da halka ait olduğunu bildiğimiz gibi. Dolayısıyla Çatalca'daki belediye başkanı arkadaşımız da milletini temsil ediyor, ben de milletimizi temsil ediyorum. Ha diyorsa ki ‘yok ben sadece partimi temsil ediyorum’, o ayrı bir şey. Biz öyle demiyoruz, kabul etmiyoruz. Her gittiğimiz yere davet ediyoruz. Bunu Çatalca için demiyorum, 39 ilçenin 39’u için söylüyorum.

“5 yıl boyunca ne davet edildik ne de ziyaret edildik”

 Sayın Hasan Akgün, Büyükçekmece'de, bilirler. Ben de hani Beylikdüzü'nde beş yıl belediye başkanlığı yaptım. Bilirim ki biz ne yazık ki ne çağrıldık ne davet edildik ne de ziyaret edildik beş yıl boyunca. Çok acı değil mi bu? Ben, bunu üzüntüyle söylüyorum. Dolayısıyla biz bunun tam tersini yapıyoruz ve bunu yaptığımız için belirli kesimler, sadece belirli bölgeler, belirli köyler, belirli mahalleler değil tamamına hizmeti kendisine felsefe edinmiş bir yönetimiz. İstanbul'un dört bir yanı için hem hizmet var hem çözüm var hem üretim var bizim yönetimimizde. 150 proje içerisinde metro hatları da var, devasa yeşil alanlar da var, arıtma tesisleri de var, büyük altyapı projeleri de var, aynen Çatalca'da olduğu gibi. Aynı zamanda kreşlerimiz de var, hiç olmayan bugüne kadar, öğrenci yurtlarımız da var; kütüphanelerimiz, sağlık merkezlerimiz, spor tesislerimiz de var. Otoparklar, caddeler, meydan düzenlemeleri; tümüyle İstanbul'un layık olduğu projeleri hayata geçirme süreci var. Tabii aynı zamanda maneviyatımızı koruyan; tarihi eserleri, camileri ve bunun gibi birtakım bize emanet edilmiş surlarıyla miraslarımızı da koruyan bir anlayış var. Yeni Halk Ekmek Fabrikası'ndan kent lokantalarına varıncaya kadar hem istihdam sağlayan hem de vatandaşımızın zor günlerinde yanında olan tesislerimiz de var. İstanbulluların hayatını her alanda kolaylaştıracak, güzelleştirecek ve İstanbul'un her noktasına değer katacak projelerimiz var. Elbette bizden önce de projeler yapıldı, bitirildi. Yapılan her iyi proje milletimize kalıyor. Yapılan her eksik ya da yanlış iş, milletimizin sırtına yük olarak kalıyor. Bu bağlamda bizden önce başlamış bazı projeleri de en iyi biçimiyle analiz edip vatandaşa kazandırma noktasında titiz bir çalışma yürüten belediyeyiz biz aynı zamanda.

"‘İyi oy gelir mi’ demezseniz bir kişinin bile hizmet alması için o kapıya su getirmek zorundasınız”

 Bakın, bir örnek vermek istiyorum. Örneğin Çatalca'ya 2004 yılında doğal gaz geldi, teşekkür ediyoruz. O dönemde buraya yapılan doğal gaz yatırımı için emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Ama aynı zamanda 18 yıldır Çatalca'nın iki mahallesine doğal gaz gelememesinin de ciddi bir ayıbı var. Bunu nasıl anlatabilirsiniz? İstanbul'un göbeğinde, Çatalca'nın Kızılcaali'sine, Yalıköyü'ne, oradaki vatandaşlara ‘senin 18 yıldır doğal gazın yoku’, nasıl anlatabilirsiniz? İşte biz, gelir gelmez, değil, 18 yıl değil, 18 ay değil, üç aylık bir çalışmayla biz 18 yılda çözülmeyen meseleyi, ‘yok efendim teknik bir sorun var, yok efendim kara yolu geçiş problemi var’ vesaire, ‘mühendislik problemi var’, hiçbirini bahane kabul etmeyip bütün sorunlarını çözerek hem Çatalca'ya hem Kızılcaali'ye gerekli altyapıyı yaparak doğal gazını getirdik, milletimize sunduk. Sadece üç ayda. İGDAŞ’ın yönetimine teşekkür ediyorum. Dolayısıyla dert ederseniz o hesabı yapmazsanız, ‘orada kaç kişi var, iyi oy gelir mi’ demezseniz bir kişinin bile hizmet alması için o kapıya su getirmek zorundasınız. Bir kişinin bile, eğer yasal bir yerleşim alanındaysa ve ona orada yaşama hakkını usul olarak da tanımışsanız kapısına yolunu getirmek zorundasınız. Yerel yöneticilik böyle bir şey.

“İSKİ’nin bütçesi, tarifesi siyaset dışıdır”

İSKİ, Büyükşehir Belediyemizin ve şehrimizin özel kanunla kurulmuş çok özel bir kurumdur. Siyasetin dışında, günlük tartışmaların, münazaraların dışında tutulması gereken bir kurumdur. Bakınız, bu kurumumuz, büyük zorluklarla mücadele ederek az önce bahsettiği gibi Genel Müdür’ümüzün, yüz milyonlarca liralık sadece Çatalca'ya, neredeyse 600 milyon liraya yakın bir yatırımı yapmıştır bu süreç içerisinde, bu dönem içerisinde. Böylesi bir kurumun elin üstünde tutulması lazım, korunması lazım. Bakın, İSKİ kurumunun çok az, merkezi idareden aldığı payın dışındaki gelirinin büyük bir kısmı su faturalarıdır. Su faturasıyla sadece size suyu sunmaz İSKİ. Aynı zamanda su havzalarını korur, aynı zamanda suların biriktiği barajları korur, bakar; aynı zamanda orada biriken sularımızı temizleyerek size temiz suyu ulaştırır. Musluğunuzdan içilen suyu sağlar. Aynı zamanda, hepimizin evinden atık su çıkıyor, bu atık suyu temizler ve bu atık suyu temizlendikten sonra ya geriye döndürerek ama sanayide ama bazen sulamada kullanır ya da temizlenmiş o atık suyu denize deşarjla beraber tekrar doğaya zarar vermeden sürecini tamamlamak için bu hizmetlerin tamamını yapar İSKİ.

“Biz göreve geldiğimizde su faturalarınızla elektrik faturalarınız neredeyse aynıydı”

 İSKİ'ye gelir gelmez, normal aylık zam, yani neye göre, TEFE-TÜFE'ye göre aylık zam yapılan sistemi meclisteki kararla bu yönetim kaldırdı. Niçin kaldırdı? ‘Efendim vay siz niye indirim istiyorsunuz? İndirim istiyorsunuz, alın indirim, ama biz de sizin zam usulünüzü kaldırıyoruz’. ‘Niye?’ ‘Mecliste biz çoğunluğuz, gelip bize zammı getireceksiniz, biz karar vereceğiz.’ ‘Peki olsun.’ Kaç defa getirdiysek suyla ilgili elli tane bahane, yüz tane bahane, çoğu kez vermediler. Çok az seferde kafalarına göre anlamsız zamlar vesaireler oldu. Ve bugün baktığımızda İSKİ kurumumuz, Türkiye'nin şehirleri arasında en pahalı hizmet sunmak zorunda kalan… Çünkü bakın ta Melen'den de buraya su basılıyor, Terkos'tan da. Yani yüz kilometrelerce suyun basılarak İstanbul'a getirildiği, yeni arıtma tesislerinin yapıldığı… Bakın, ‘Sadece 600 milyon lira Çatalca'ya’ diyorum. Birçok ilçemizde bir milyarı aşan yatırımların yapıldığı ve yapılmaya devam ettiği bir kurumdan bahsediyoruz. Böylesi bir kurum, şu anda büyükşehirler arasında neredeyse son sıralara inmiş durumda, tarifedeki su parası. Kalkıyor birileri, su parasının da insanlarımıza çok büyük yük olduğunu söylüyor. Bakın, ben bütün hemşerilerimize söyleyeyim; biz göreve geldiğimizde su faturalarınızla elektrik faturalarınız neredeyse aynıydı. Bugün evinize gelen su faturasıyla elektrik faturasını bakın, neredeyse beşte biridir, altıda biridir. Peki su faturası bedava mı? Hani bunu birkaç kez ‘su bedava’… O zaman elektrik de bedava. Elektrik de hidroelektrik santrallerinden akan sudan yapılıyor, ama öyle değil. Su da buraya parayla geliyor. Nasıl geliyor? Örnek vereyim size. Ocak ayında -öyle bir sene, iki sene, üç sene değil bakın- İSKİ'nin su faturası 200 yüz milyon lira civarındayken -eski parayla söylemeye utanıyorum; 200 yüz trilyon- şu anda aylık su faturası 600 yüz milyon liraya yaklaştı. Bu kadar devasa bir zamla mücadele ediyoruz. Ve bakınız, biz yeni bir bütçe, ek bütçeyi meclise sunmak zorundayız önümüzdeki hafta. Dolayısıyla İSKİ'nin bütçesi, İSKİ'nin tarifesi siyaset dışıdır. Milletimizin musluğundan su akıtılması işidir.

“Devletin memuru olan bu dostlarımız bu yapılan yanlışı görüyorlar”

 Bu bağlamda mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerin, İSKİ'nin bu kavramların dışında tutulması noktasında özenli davranmalarını diliyorum. Bu yönüyle de önümüzdeki hafta İSKİ'nin sağlıklı bir bütçeye kavuşarak milletimize hizmet eden… Bakın, dün İSKİ başka bir siyasi parti döneminde yönetiliyordu, bugün başka siyasi parti döneminde yönetiliyor. Bakın, benim burada bürokrat arkadaşlarım var, genel müdürüm, genel müdür yardımcılarım, daire başkanlarım, kendileri kendilerini biliyorlar. En az yüzde 80’i, 90’ı daha önceki dönemden gelen arkadaşlarımız. Milletin çalışan memuru, partinin memuru değil ki, milletin memuru. Dolayısıyla devletin memuru olan bu dostlarımız bu yapılan yanlışı görüyorlar. Dünden bugüne adalet terazisi olan her vatandaşımız gördüğü gibi devletimizin o kıymetli memurları da bunu görüyorlar. Kendilerini mahcup etmesinler. Ben, o mecliste grubu olan siyasi partilere ifade ediyorum. Kendilerini mahcup etmesinler. Ve İstanbul'a yakışan, milletimize yakışan rasyonel bütçe kararlarını almalarını buradan diliyorum" (ANKA)