Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinde yeni görüntülerin gösterdikleri ile polislerin verdiği ifadelerin birbirine uyuşmadığı belirlendi. İfade veren polislerden birisi, mermisinin bittikten sonra ateş etmediğini söylediği belirtilirken, kameralara yansıyan görüntülerde polisin ateş etmeye devam ettiği ortaya çıktı.
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Elçi’nin öldürüldüğü sırada ateş ederken görülen iki polisin şüpheli değil, ‘tanık’ sıfatıyla ifadelerinin alındığı ortaya çıktı. Sokağa giren PKK’lıya ateş ederken görülen polis memuru ifadesinde, “Bize doğru ateş eden şahsı hedef alarak ateş ettim. O da bana doğru ateş ediyordu. Tam benim karşıma geldiğinde mermim bitti. Silahı bana dönüktü ancak ateş edemedi ve silahını fırlattı” dedi. Polis, mermisi bittikten sonra bir daha ateş etmediğini ileri sürdü. Oysa görüntülerde, polisin ateş etmeye devam ettiği görülüyor. Yanındaki polis ise ifadesinde, ateş ettiğinden dahi bahsetmiyor. İki polis, Elçi’nin nasıl vurulduğunu bilmediklerini ve kendisini yerde gördüklerini savunuyor. Bu arada, soruşturma kapsamında 12 polisin ifadesinin alındığı, polislere ait 24 kısa namlulu silaha da el konduğu öğrenildi.
Elçi’nin öldürüldüğü 28 Kasım günü sokakta hem Balıkçılarbaşı Meydanı ve Yenikapı Sokak’ta bulunan 12 polis memurunun ifadesi alındı. Ancak bu polislerin ifadesi, 'şüpheli' sıfatıyla değil, 'tanık' sıfatıyla alındı. Tanık ifade tutanağında isimleri yerine sicil numaraları yazıldı. Elçi’nin vurulduğu ana ilişkin görüntülerde, sokağa giren iki PKK’lıdan ikincisine yakın mesafeden ateş ederken görülen polis memuru, savcılıkta alınan ifadesinde, açıklama yapılacak alanın çevresinde “risk teşkil edecek konularla alakalı gerekli kontroller” yapılmasından sonra saat 10.40’ta Elçi tarafından açıklamaya geçildiğini ve eyleme 25 kişinin katıldığı belirtildi. Yaklaşık 15 dakika sonra, Elçi’nin açıklamayı bitirmesinin hemen ardından sokak başından silah sesleri geldiğini ve Dört Ayaklı Minare çevresinde çökerek siper aldıklarını söyledi. Arka arkaya sokağa giren iki kişinin silahlarla koştuğunu belirten polis, şöyle devam etti:
“Bu esnada Elçi’ye bir iki metre uzaklıktaydım. Özellikle bize doğru ateş eden siyah montlu, koyu renk pantolon, yeşil ayakkabılı şahsı hedef alıp ateş ettim. O da bana doğru ateş ediyordu. Tam benim karşıma geldiği sırada mermim bitti. Silahı bana dönüktü ancak ateş edemedi ve silahı bana fırlattı. Silah kafa hizamdan geçerek arkama düştü. Elçi’nin ayakları altındaki silahın bu olduğunu düşünüyorum. Mermim bitince yedek şarjörüm yoktu. Arkadaşlardan da temin edemedim. Saldırıda yerde yatan Emniyet İstihbarat’tan polis arkadaşın silahını alarak, saldırganı etkisiz hale getirmek için peşinden koştum. Ancak saldırgan sol taraftaki sokağa girdi” dedi. Hendeğin bulunduğu bölümden ateş edilince geri döndüğünü ve Elçi’yi yerde yatarken gördüğünü söyleyen polis, ikinci silahla ateş etmediğini söyledi. Polis memuru, “Elçi’nin nasıl vurulduğunu görmedim. Elçi’yi en son ihtiyar bir vatandaşla konuşurken gördüm” dedi. Oysa Doğan Haber Ajansı’na ait olay anı görüntülerinde, bu polisin, iddia ettiğinin aksine, ikinci PKK’lı koşmaya devam ederken ateş etmeye devam ettiği görülüyor. Ne var ki bu hayati ayrıntı savcı tarafından polise sorulmadı.
İkinci polis ise ifadesinde sokağa giren ilk PKK’lının “hızlı bir şekilde koşarak ve ateş ederek” geçtiğini belirterek, “Biz önce olayı tam anlayamadık” dedi. İkinci PKK’lının ateş ederek hendekler tarafına koştuğunu belirten polis memuru, “Bu şahıslar ateş ederek sokağa girdikleri zaman, hendeklerin tarafından uzun namlulu olduğunu tahmin ettiğimiz silahlarla bize ateş açıldı. Bu şahıs ateş ederek hendeklere doğru koştu. Bu şahsın elindeki silahı attığını görmedim. Saldırganlar kaçtıktan sonra yaralı polis arkadaşın yanına giderken, ayakları Gazi Caddesi tarafında, kafası ateş edilen hendek tarafında yüz üstü yerde yatar vaziyette bir şahıs gördüm. Ben Elçi’nin nasıl vurulduğunu görmedim. Elçi’yi en son bize ateş ederek geldiklerinde ‘Ne oluyor’ diye arkamızdan şahıslara bakmaya çalışırken gördüm” dedi. Bu polis memuru da ifadesinde ateş ettiğinden hiç bahsetmiyor. Ancak görüntülerde, bu polisin ikinci PKK’lının arkasından ateş ettiği görülüyor. Fakat bu husus da savcılıkta soru olarak sorulmadı.
Öte yandan, olayın başlangıcında Balıkçılarbaşı’nda iki polisin şehit edildiği anda yanlarında bulunan ve kaçtığı görülen üçüncü polis memurunun da ifadesi alındı. Bu polis, Dört Ayaklı Minare’de yapılacak basın açıklaması için Balıkçılarbaşı’nda görevlendirildiklerini söyledi. Araçta beklemekteyken telsizden gelen, “Şüpheli bir ticari taksi Kervansaray’dan Balıkçılarbaşı’na doğru geliyor. Terör ekibiyle birlikte araç kontrol edilsin” şeklindeki anons üzerine çelik yeleğini giyip Kaleşnikof marka uzun namlulu tüfeğiyle araçtan indiğini söyledi. Bu esnada arkadaşlarının da çelik yelek giydiğini ifade etti. Şehit olan polis memuru Ahmet Çiftaslan’ın taksiye doğru yürümesi üzerine arkasından gittiğini belirten polis, Çiftaslan’ın aracın sol tarafına hareket etmesi sonrası güvenlik amacıyla sağ arka kapıya geçtiğini anlattı. Taksinin arka kapısına elini uzattığı esnada tek el silah sesi duyduğunu ifade eden polis, “Silahın nereden geldiğini fark edemediğim için hemen güvenli bir noktaya geçmeye çalıştım. Bu esnada bir el silah sesi daha geldi. Bir iş yeri duvarını kendime sütre (siper) yaparak, çevre güvenliğini aldım ve saldırıyı kırmak amacıyla havaya 7-8 kez ateş ettim. Bu esnada insanlar sağa sola kaçışmaya başladı. Olay yerine sivil bir araç yaklaştı. Tüfeğimi bu şahıslara doğrulttum. Araçtan inenlerin bana polis olduklarını söylemeleri üzerine dışarı çıktım. Bu esnada çevreden yoğun silah sesleri gelmeye devam ediyordu” dedi.
Olay sırasında taksinin içinden değil, dışarıdan ateş edildiğini zannettiğini belirten polis, “Ben kesinlikle arkadaşlarımı olay yerinde bırakmadım. Silah seslerinin dışarıdan geldiğini düşünerek, güvenli bir noktaya geçtim ve çevre güvenliğini alarak, havaya ateş ettim” diye konuştu.