Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Olgun Sakarya, elektriğe yüzde 52 ile yüzde 130 arasında zam gelmesini değerlendirdi; "Bunu sadece elektriğe yapılan bir zam olarak görmeyin. İğneden ipliğe her şeye yansıyacak bu elektrik zammı! Yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya, giydiğimiz ayakkabıdan gömleğe kadar her türlü mal ve hizmete doğal olarak yansıyacak" dedi.
Sözcü yazarı Aytunç Erkin’e konuşan Sakarya, “Elektrik enerjisi üretildiği anda tüketilmesi gereken bir ürün. Üretimi, iletimi, dağıtımı ve tüketimiyle eş zamanlı bir faaliyet olarak yürütülmesi gerekiyor. Merkezi bir planlamayla yürütülmezse de olmaz” diye konuştu. AKP’nin bu faaliyetleri ayrıştırdığını söyleyen Sakarya, şöyle devam etti:
“Ayrışan bu faaliyetleri piyasalaştırdınız, ortaya çok karmaşık bir yapı çıktı. Bugün Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'ndan (EPDK) lisans almış 2 bin 500 özel şirket faaliyet gösteriyor. Bütün bu şirketlerin beklentileri, sektöre bakış açıları farklı. Böylesine bir farklılık içerisinde merkezi planlama yapma şansınız yok.”
Olgun Sakarya, sözlerinin devamında sorunun kaynağını da şu rakamlarla açıkladı:
“… Çok ciddi ithal kaynak bağımlılığımız var. 2020 rakamları elimizde: Net yüzde 43.6 ithal kaynak bağımlısı bir ülkeyiz. İthal kaynakta dışa bağımlılık nedeni AKP'nin tercih ettiği politik anlayış. Geçen yıl barajlardaki su seviyesinin düşmesiyle de doğalgaza ciddi bir yönelim oldu. Dolayısıyla 2020'de yüzde 43.6'da olan bağımlılık 2021'de daha yüksek olacak.
“Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) var. Buradan elde edilen elektriğe dolar-sent cinsinden üretim garantisi veriliyor. Teşvik sistemi yani… Su santralleri örneğin, o sistem içinde geri alınması mümkün değil. Bu resmen kaynak aktarımı. YEKDEM içinde üretilen elektrik de yüzde 20-25 civarında. Toplam elektrik üretiminin yüzde 45'i ithal kaynak, yüzde 25'i de YEKDEM dediğinizde, yüzde 70'e yakın bir oran tutuyor. Yüzde 70'inin dolar veya Euro cinsinden bir ödemesi ya da maliyeti varsa bu sistemde ucuzluk beklemek mümkün mü?”
Elektrik piyasasının bugünkü hacmiyle ilgili de bilgi paylaşan Sakarya şöyle konuştu:
“Yaklaşık bu tarife rakamlarıyla 550-600 milyar lira bir hacme sahip. Doları 10 liradan alalım. Karşılığı 50 milyar dolar! Çok ciddi bir pasta bu. Bu pastadan kim faydalanıyor? 2 bin 500 şirket. Vatandaşın rolü ne? Sadece katkı maddesi! Böyle olunca ciddi rakamlar ortaya çıkıyor. 2019 yılında kamuoyuna yansıyan bir bilgi vardı: Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 5 Eylül 2019'da, elektrik üretim ve dağıtım sektörünün mevcut borç stokunun 47 milyar dolar civarında olduğunu, bu tutarın yaklaşık 10 milyar dolarlık kısmının 2019 yılı içinde yapılandırmasının tamamlanmasının beklendiğini açıklamıştı. 10 milyar dolar muhtemelen yapılandırıldı ve ödendi. Peki geriye kalan 37 milyar dolar ne oldu? Bundan kimsenin haberi yok? 50 milyar dolarlık bir piyasa hacminden bahsettik. Ancak… 2019'da kamuoyuna yansıyan rakamla ilgili bugün ortada bir veri yok! Bu ne demektir? Üretim- dağıtım şirketlerinin daha doğrusu bu piyasa içinde rol alan sermaye gruplarının borçlarının muhtemelen bu tarifelerle kapatıldığını anlıyoruz! Ben, sen, Ahmet amca, bakkal Ali bu tarifelerle borcu ödüyor! Şirketlerin borçlarına katkı malzemesi oluyoruz.”
Elektrik Mühendisi Olgun Sakarya şu tespiti yaptı:
“… Bunu sadece elektriğe yapılan bir zam olarak görmeyin. İğneden ipliğe her şeye yansıyacak bu elektrik zammı! Yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya, giydiğimiz ayakkabıdan gömleğe kadar her türlü mal ve hizmete doğal olarak yansıyacak. Çiftçinin ürününe yansıyacak! Çünkü, toprağını sulamak için elektrik kullanacak. Ödeme güçlüğü içinde olan çiftçi belki de toprağını bırakmak zorunda kalacak. Hayatın her alanında domino etkisi yaratacak.
"Elektrik, hava-su gibidir. İktidar ve muhalefetin enerji politikalarını gözden geçirip, toplumda yaratılan bu huzursuzluğu bir anlamda gidermeleri gerekiyor. Elektrik politikasının merkezi ve kamusal alana çekilmesi önemli. Özerk bir kurum tarafından kamusal hizmet anlayışı içinde merkezi planlamayla yürütülmesi.”