Ahmet Altan (Taraf), 15 Kasım tarihli ve ‘Eleştiri’ başlıklı yazısında, çok önemli ve izaha muhtaç bir konuya değinmiş. Aralarında benim de bulunduğum bazı yazarların, mevcut koşullarda Kürt siyasal hareketini eleştirmekten imtina etmesinin, ne derece haklı, objektif ve ahlaki olduğunu sorgulamış. Bizlere çok ciddi eleştirel sorular sormuş. Ben seviyeli ve anlamlı eleştirilerini çok önemli ve değerli buluyorum, zira bu konu karşılıklı karalama, suçlama, itham etme üslubu ile geçiştirilebilecek bir konu değil. Herkesin kendi tutumunu sonuna kadar sorgulaması, ciddi eleştirileri dikkate alıp uzun uzun düşünmesi gereken bir konu. Ancak bu şekilde, daha fazla demokrasi ve toplumsal barış adına yol alabiliriz İfade özgürlüğü gerekli Ama hemen belirteyim, ben ancak kendi tutumunun gerekçeleri çerçevesinde Altan’ın haklı sorularına cevap vermeye çalışabilirim. Benzer tutum sergileyen herkesin gerekçesi aynı olmayabilir. Yine de, bu tutumu benimseyenlere karşı, ‘gizli şiddet yanlılığı’, ‘solun şiddetle ilişkisindeki marazi çelişkiler’ gibi, niyet okumacı, toptan itham ve hatta ihbar edici yaklaşımları en hafif deyimle ‘gayri ahlaki’ buluyorum. Altan’ın eleştirileri bu açıdan da değerli ve önemli.Bir çatışmanın, bir sorunun tarafları arasında seçim yaparak, eleştiriyi sadece bir tarafa (bu durumda sadece ‘devlet’e) yönelik yapmak ilk bakışta haksız ve anlamsız gelebilir. En önemlisi, bu tutum, her durumda izaha muhtaç bir tutumdur. Benim açımdan en önemli gerekçe ise, taraflar arasındaki ‘asimetrik’ durumdur. Bırakın eleştiriyi, Kürt siyasal hareketini, hatta münhasıran PKK’yı hakkaniyetli biçimde değerlendirebilmek ve tartışabilmek için, öncelikle sağlam bir ifade özgürlüğü ortamının olması gerekir. Ancak bu koşullar altında, hepimiz, doğrularımız doğrultusunda düşünce ve eleştirilerimizi her kesime yöneltebiliriz. Kendisini bırakın savunmayı, izah etmesi bile yasak olan bir hareketi eleştirmek bana hiçbir şekilde hakkaniyetli ve dahası ahlaki gelmiyor. Halihazırda, mevcut kanunlar ve siyasal atmosfer Kürt siyasal hareketini topa tutmayı ödüllendirirken, anlamaya çalışmayı bile ‘teröre dolaylı destek’ suçu kapsamına alıyor. Yeni bir Anayasa yazma sürecinde, önce ‘özgür tartışmayı mümkün kılacak bir ortamın’ sağlanması ve bunun için de ‘yol temizliği’ dediğimiz düzenlemelerin yapılmasını bu nedenle savunuyoruz. TCK ve TMK’da gerekli düzenlemelerin yapılmasını o nedenle talep ediyoruz. Bir çok engel var Bırakın, PKK veya onun mevcut politikalarını, mesela Öcalan’ın tezlerinin ne kadar ‘haklı’ olduğunu ifade etmek özgürlüğü olsun, bu yaklaşımda olanlar görüşlerini serbestçe ifade edebilsin, onlar ile tartışmayı ilk başlatanlardan biri ben olabilirim. O durumda ahlaki bir sorun hissetmem. Bırakın hukuki engelleri, Kürt siyasal hareketi üzerinde bunca ağır bir baskı ortamı varken, Kürt siyasal hareketi eleştirisi ister istemez, bu baskı ortamının aracı haline geliyor. Bu gerekçe ile öncelikle devleti eleştirmeyi tercih etmek ‘dürüstlük’ ve tutarlılık ile çelişen bir durum diye değerlendirilmemeli diye düşünüyorum. Diğer taraftan, Kürt siyasal hareketinin kendini sorgulaması gibi bir maksat da hasıl olmuyor. Onlara yönelik soru ve eleştirilerimize, kendilerince doğru olan çerçeve içinde verebilecekleri cevapları özgürce ifade etmeleri mümkün değil. Önlerinde yasal ve yasal olmayan bir sürü engel var, bu durumda kendilerine yönelik eleştirileri ‘bazı konuları yeniden düşünme vesilesi’ olarak değil, doğal olarak, düpedüz ‘haksızlık’ olarak algılıyorlar. Kim ne derse desin, eli kolu bağlanmış ve bir de ağzı bantlanmış birinin karşısına geçip, onu eleştiremem. Ben ancak eşit koşullarda ifade edilebilen fikirlerin tartışmasının yapılabileceğine inanıyorum. Gerçekçi olanın da, doğru olanın, hakkaniyetli ve ahlaki olanın da bu olduğunu düşünüyorum. Ahmet Altan’ın gerekçelerimi gayet iyi anlayacağına inanıyorum. İşi eleştirmek değil, karalamak, sindirmek olanları ne muhatap alırım, ne izaha girişirim. Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim durum ve tartışma konusunun ciddiyeti de böyle davranmayı gerektiriyor. Nuray Mert/Milliyet/17 kasım 2011