Karar yazarı Elif Çakır, Ankara’da gözaltına alınırken polisin cinsel saldırısına uğrayan üniversite öğrencisi Merve Demirel’i köşesine taşıdı. “Bize ne oldu böyle” diye soran Çakır, “Hangi ara vicdanımızı, sağduyumuzu, merhametimizi, hakkaniyet duygumuzu yitirdik…” dedi.
Çakır’ın bugün Karar’da yayımlanan yazısı şöyle:
Beynim zonkluyor, birkaç gündür cevabını veremediğim “Bize ne oldu böyle” sorusu kafamı çatlatıyor. Muhasebe yapıyorum, aza koyuyorum dolmuyor, çoğa koyuyorum almıyor.
Yine birkaç gündür, Necip Fazıl’ın umut ve umutsuzluğun iç içe geçtiği “Muhasebe” şiirinin “Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?” mısraları dilimden düşmüyor.
Tekrar, tekrar soruyorum kendime...
“Bize ne oldu böyle” diye...
Hangi ara vicdanımızı, sağduyumuzu, merhametimizi, hakkaniyet duygumuzu yitirdik....
Haksızlığa maruz kalanın, şiddet görenin, tacize uğrayanın yani “mağdurun” kimliğine, ideolojisine mi bakıyoruz artık.
Mesela, önce yediği yumruğa değil, yumruğu kimin yediğine mi bakacağız?
Durduğu, konumlandığı, konuşlandığı ‘doğru yere’ ya da durduğu ‘yanlış yere’ göre mi mağdura sahip çıkılıp çıkılmayacağına karar verilecek?
Durumumuz, geldiğimiz yer burası mıdır?
Herkesin yaşadığı acı, gördüğü şiddet, uğradığı taciz, maruz kaldığı onur kırıcı muamele kendine mi yani?
Boğazımda düğümlene düğümlene sormak istediğim sorular şu:
- Öncelikle şunu söylemem lazım ki, başörtülü başörtüsüz değişmez, kadın kadındır. Bu ülkenin vatandaşı, bu ülkenin insanıdır. Ancak, madem ki Ankara’da katıldığı eylemden, polis tarafından gözaltına alınırken “cinsel tacize” uğradığını beyan eden, suç duyurusunda bulunan üniversite öğrencisi başörtülü Merve Demirel, AK Partili olsaydı, KADEM üyesi veya TÜRGEV yurtlarında kalmış biri olsaydı, durum ne olurdu?
- Merve Demirel TAYAD eylemine değil de, siyasi konjonktüre uygun bir eyleme katılmış olsaydı fakat gözaltına alınmasını gerektiren de bir durum söz konusu olsaydı, o polis bir kadının dokunulması mahrem bir yerine saniyelik dahi olsa öylece dokunabilir miydi?
- Çoğunluğu dindarlardan daha da önemlisi eski Türkiye’nin haksızlığına, hukuksuzluğuna, adaletsizliğine, insan onur ve haysiyetini zedeleyen davranışlara maruz kalmış olanlardan oluşan Meclis’teki siyasetçilerin tavrı böyle mi olurdu? Aksi durumda polis “FETÖ’cü, din düşmanı” vesaire ilan edilmez miydi?
- Merve Demirel’e elle taciz yapılmasına ‘saniyelik görüntü’, ‘yanlış hareket’ yorumları yapılır mıydı?
Tamam, kolluk kuvvetlerimiz toplumsal olaylara, izinsiz eylemlere müdahale etsin. Ancak bunu yaparken, kolluk kuvvetlerinin uyması gereken yasal ve etik kurallara uysun.
Bir polis memuru, müdahalede bulunurken insan kişiliğinin özünü oluşturan insanlık onurunu koruyarak, yasal güvenceleri zedelemeden görevini yapması gerektiğini bilmelidir.
Emniyet görevlisi, izinsiz eylemlere, kamu düzenini bozacak olaylara elbette müdahale etmeliler. Fakat müdahale esnasında,
- İnsanlık onurunu daima koruması ve yasal güvenceleri zedelememesi, her ne şekilde olursa olsun insanlara kötü muamele, işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı davranışta bulunamayacağı,
- Gözaltına aldığı ve gözaltında tuttuğu kişilerin inançlarına, ruhsal ve bedensel bütünlüklerine saygı göstermesi gerektiği, cinsel tacizde bulunması gibi durumların affedilmeyeceği,
- Her türlü baskı, duygu, düşünce, siyasi görüş, önyargı, kayırma ve husumetten uzak durması gerektiği, yasaların kolluğa tanıdığı sınırlar içerisinde hareket etmesi gerektiği,
- Tahrik edici ve aşağılayıcı davranışlarla karşılaştıklarında sükunetle ve soğukkanlılık içerisinde davranmaları gerektiği,
Uyulması gereken etik ilkeler mevzuatında yazıyor.
Diyelim ki, polis Merve Demirel’in dokunulmaması gereken yerine dokundu, bunun da yasalarda mevzuatlarda yeri yok. Peki bu durumda, bu ülkenin ahlaki değerlerini, geleneklerini bilen o polis, yazılı olmayan ahlaki bir kuralı ihlal etmiş olmuyor mu?
Merve Demirel’e geçmiş olsun derken, “Babası FETÖ’cü”, yani hak ediyor?! Anlamında açıklama yapan Ankara Emniyet Müdürlüğü’nü kınadığımı belirtmek isterim.
Görüntüde, bütün deliller cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen polis memurunun lehine veya aleyhinde olabilir, polis memuru suçlu olabilir. Ya da gerçekten masum olabilir. Önümüzde ciddi bir sınav var. Ve bu sınavda çoğumuzun çocuğu yaşında olan üniversite öğrencisi bir kız söz konusu. Ya devlet adil bir yargılamanın yapılmasına öncülük edecek ve bu kızını bağrına basacak. Ya da geçmişte olduğu gibi devletine küskün gençler üretecek.