Elif Çakır: Cemaate destek vermekten öteye bir günahı olmayan masumlar için cübbenizi giyin Bülent Ağabey!

Elif Çakır: Cemaate destek vermekten öteye bir günahı olmayan masumlar için cübbenizi giyin Bülent Ağabey!

Kasım 2014'te Star Grubu'ndaki operasyonda işine son verildikten sonra Mustafa Karaalioğlu'nun kurduğu karar.com'da yazmaya başlayan Elif Çakır, AKP'de krize yol açan AKP kurucularından, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın iktidara yakın medya organları tarafından hedef alınmasına tepki gösterdi. Arınç'ın Gülen cemaatine yönelik 'paralel yapı' operasyonlarını eleştirirken sarf ettiği "Üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum" sözlerini hatırlatan Çakır, "Eğer bir gün karşılaşırsam Bülent Ağabey'e 'Siz bu davanın selahiyeti açısından, sadece cemaate destek vermekten öteye bir günahı olmayan masumlara yönelik davalarda 'masumlar için' cübbenizi giyiniz' diyeceğim" ifadesini kullandı.

Elif Çakır'ın karar.com'da "Bülent Ağabey" başlığıyla yayımlanan (5 Şubat 2016) yazısı

Benim Bülent Arınç’a ‘ağabey’ dememe kızıp, hop oturup hop kalkacak arkadaşlar…

Sakin olun, derin bir nefes alın, hepiniz yerlerinize oturun ve arkanıza yaslanın.

Don’t panic!

Biz Bülent Arınç’a ‘ağabey’ demeyi de Arınç’ın ağabeyimiz olduğunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öğrendik. 

Eminim Cumhurbaşkanı Erdoğan an itibariyle Bülent Arınç’la karşılaşsın yine “Bülent ağabey” diyerek sitem edecektir.

***

Arınç hepimizin ‘ağabeysi’ değil miydi? 

Ne oldu? 

Dün söyleyemediği neyi söyledi de ‘Ağabey’ makamından ‘Cübbeli Bülo’ seviyesine indirilip akıl almaz, vicdan kabul etmez hakaretlere maruz bırakıldı, infaz koltuğuna oturtuldu?

Bülent Arınç yolda bulunmuş değil, bilakis Erdoğan’ın yola beraber çıktığı dava arkadaşıdır. 

Konjonktürel fayda gördüğü, yola eklemlenmiş bir kişi değil, bilakis o yolun sonunun ne olduğunun öngörülemediği zor yıllarda yola revan olmuş birisidir. 

Milli Nizam döneminden bu yana bu davanın ceremesini, çilesini, cefasını fazlasıyla çekmiş birisidir. 

‘Cübbeli Bülo’nun kim olduğunu bilmem, bir kartvizit mi gösterildi anlamadım ama Bülent Arınç ‘cübbe’sini; mağdurların, mazlumların hakkını savunmak için dün de giydi, bugün de giyer, yarın da giyecektir. 

Bunun kararını troller ve trolleşmiş kafalar değil, kendisi verecektir. 

O malum güruh; ‘Elini tutan mı var, giy cübbeni’ diyerek, onu aşağılamak maksadıyla söyleyebilir de… Bülent Arınç cübbesini giyecekse, hukuksuzluk garabetinin karşısında durmak için giyecektir.

Giymelidir de… 

Bu benim şahsi kanaatim. 

Kendisiyle bir gün görüşürsem eğer... Şunları söyleyeceğim:

"Sizin de hükümette olduğunuz dönemde Paralel Yapı direkt sizin hükümetinizi hedefleyen bir darbe girişiminde bulundu… 

17 -25 Aralık darbesini size anlatmam abesle iştigal olur elbette. Evet, bu, 28 Şubat darbecilerinden daha aşağılık bir darbe girişimiydi. Paralel yapıyla sonuna kadar hukuki zeminde mücadele edilmeli. 

Sizin 17 Aralık darbe girişiminin ertesi günü ve sonrasında bu yapıya dair yaptığınız sert açıklamalara dayanarak aynı kanaatte olduğumuzu düşünüyorum.

Yine sizin söylediğiniz gibi durum ne olursa olsun “Hukuk içinde kalmaya mecburuz”.

Paralel örgütle hukuki zeminde sonuna kadar, hiç acımadan mücadele edilmesi gerekmektedir. 

Ancak bu dava yürütülürken mağduriyetler yaratılmamalıdır. 

Hükümetiniz daha ilk günden itibaren paralel örgütün elebaşlarıyla ‘cemaat görünümlü’ bu örgüte destek vermekten başka hiçbir günahı olmayan halkı hassasiyetle ayırdığını deklare etti. Defalarca kez, her ortamda, her platformda... 

Ama şimdi öyle görünüyor ki geçmişte Ergenekon davalarında olduğu gibi ‘koy sepete’ mantığı içerisinde suçlu ve masum ayrımı yapılmıyor ya da paralel örgüt davasında tali yollara sapılıyor. 

Süreç, mağdurlar doğuruyor. 

Dün Ergenekon davalarında ‘Tali yola sapılıyor’ dediğimizde, adımız Ergenekoncuya çıkıyordu; bugün akıldan izandan yoksun bir şekilde kripto paralele!

Siz bu davanın selahiyeti açısından, sadece cemaate destek vermekten öteye bir günahı olmayan masumlara yönelik davalarda 'masumlar için' cübbenizi giyiniz." 

***

Mevzuya dönecek olursak... 

Deniliyor ki ‘Ama Bülent Arınç CNN Türk’e çıkıp konuştu.’

Diyorum ki…

El hak haklısınız. CNN Türk’e çıkıp konuştu. Gönül isterdi ki daha makul bir televizyona çıkıp konuşsaydı! 

Ama keşke çıkabilseydi değil mi? Davet edilseydi, eminim CNN Türk’te ne konuştuysa, noktasına virgülüne dokunmadan aynısını konuşurdu. 

‘Konuşamazdı’ diye iddia eden var mı aranızda?

***

Deniliyor ki ‘Ama dün konuşmuyordu, bugün partiden ayrılınca konuşuyor.'

Valla çarpılırsınız arkadaşlar!

Bütün medya arşivi ortada. Girin Google’a, "Bülent Arınç sert açıklamalar" yazın… 

Bırakın 13 yıllık AK Parti hükümetinin iktidarını, size Refah Partisi kongrelerinden Fazilet Partisi’ne kadar, eleştirdiği, kafa tuttuğu her şey, tüm açıklamaları gelecektir. 

Bir örnek:

2000 yılı 14 Mayıs’ında, Fazilet Partisi kongresinde konuşmuş, yuhalanmış!  

Gençlere yönelik tespiti ise enteresan olduğu kadar bir kelime değişikliğiyle günümüze de uyarlanabilecek türden.

“Biz milli gençlik yetiştirmek için yola çıktık, ortaya tamtamcı gençlik çıktı.”

Alın bu sözü günümüze uyarlayın bakalım, ortaya ne çıkacak!

"Dindar gençlik yetişsin istedik, troll gençlik oluştu!” mu?

***

Arınç’a hakaret eden arkadaşlarımız 14 Mayıs 2000 tarihindeki Fazilet Partisi kongresinin, AK Parti ve Erdoğan’ın liderliğinin yolunu açtığını biliyorlardır sanırım. 

‘Sen kimsin Arınç!’ diyenler, geçmişe ‘kısa’ bir yolculuk yaparlarsa, onun kim olduğunu gayet iyi öğreneceklerdir. 

***

Devam edelim. 

Hükümet sözcülüğü, başbakan yardımcılığı yaptığı dönemde hükümetinin sevmediği politikalarını eleştiren, doğru bulmadığı hususlarda arıza çıkartan Bülent Arınç değil miydi?

Ve yine neredeyse ayda bir kez kabine sonrası açıklamaları krize dönüşen? 

‘Bizim Başbakanımız yiğit adamdır, merttir’ diyen de Arınç’tı… “Ben sizin katibiniz değilim, benim de söyleyeceklerim var, bu partiyi birlikte kurduk, yanlış gördüğümü söylerim’ diyerek maraza çıkartan da Arınç’tı.

***

Deniliyor ki ‘Ama masum değiller, onlar küskünler, kesin bir hareketlilik olacak, parti kuracaklar, bu açıklamalar boşuna değil’.

Diyorum ki…

Ben parti kurmalarını istemem. Kuracakları partinin bir karşılığının olacağına da inanmıyorum. Böyle bir ihtiyaç yok. 

Ama…

Arkadaşlar ne mahzuru var?

Tek parti döneminde mi yaşıyoruz? 

AK Parti’den ayrılıp farklı bir siyasi oluşum içine girmelerinde nasıl bir sorun var? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan 1993 yılında Ahmet Altan ve Neşe Düzel’in sunduğu Dinamit programında, ‘Fazilet Partisi bir siyasi partidir, İslam değil. Elbette eleştirebilir’ demişti. 

 Ben de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözünden yola çıkarak diyorum ki:

AK Parti bir din değil; kutsallığı, dokunulmazlığı yok. AK Parti’den ayrılıp bir parti kurulması da AK Parti’ye şirk falan değildir. 

***

Dahası…

Ne üç ay öncesinde yüzde kırk dokuz buçuk oy almış bir partiyi Bülent Arınç’ın eleştirmesi partiyi yerle yeksan eder… Ne de Arınç’ın eleştirileri, bu ülkenin yüzde elli iki oyunu alarak Cumhurbaşkanlığına seçilmiş Erdoğan’a zarar verir. 

Dolayısıyla ‘Yetişin komşular, Erdoğan’a ihanet ediyorlar' yaygarası koparmanın bir lüzumu yok! 

Size bir şey söyleyeyim mi? 'Cumhurbaşkanı Erdoğan kırmızı çizgimiz' diye ortalığı velveleye verenlerden ziyade eminim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bülent Arınç’ın kırmızı çizgisidir.

 ***

Bülent Arınç’ın CNN Türk’te yaptığı konuşmalara itirazlarım, eleştirilerim vardı. Ancak o kadar çok hakarete maruz kaldı ki… 

Bu kadar troll saldırının olduğu bir ortamda 'Bülent Ağabey’in yanında yer almanın daha doğru olduğuna inanıyorum.  

 

Hamiş:

Medyadaki genç arkadaşlara değil, ancak AK Parti’de siyaset yapan genç arkadaşlara vakitleri olursa Orson Welles’in ‘I know what it is to be young’ şarkısını dinlemelerini tavsiye ederim. Keyifle dinleyeceklerdir. 

Der ki Welles şarkısında:

"Ben, genç olmanın ne olduğunu biliyorum. 

Fakat sen, yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin."

***

Özetle… Bir gün hepiniz yaşlanacaksınız. 

Bu gidişle size de ‘Çekil git’ diye bağıracak gençler olacaktır.