Hürriyet yazarı Ayşe Arman, Elif adlı bir kadının, "şizofreni başlangıcı" olan bir erkek tarafından nasıl taciz edildiğini aktardı. Güvenlik güçlerinin olaydaki ihmalinin kritik seviyede olduğunu ifade eden Arman, "sapık" dediği erkeğin, Elif'e yönelttiği tehditlerden değil, araba çaldığı için hastaneye yatırıldığını söyledi.
Arman, güvenlik güçlerinin Elif'e, "Sapığın elektronik kelepçe taktırması için İstanbul'a gitmesi lazım" dediğini belirterek şunları kaydetti:
"Komikliğe bakar mısınız, İstanbul’a gidecekmiş, kendisi müracaat edecekmiş, kendi kendine kelepçe taktıracakmış. Şaka gibi. Sapık gider mi elektronik kelepçe taktırmaya? Nerede görülmüş. Öyle bir şey olmuyor tabii."
Ayşe Arman'ın "Elif öldürülürse sorumlusu önlem almayan devlettir!" başlığıyla yayımlanan (31 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Okuyacaklarınız kâbus ötesi. İnsan çıldırır! Bu benim Elif hakkındaki ikinci yazım.
Yazıyorsun, “Ah, vah... Yazık kadına!” deniyor ama o kadar, bir işe yaramıyor. Bu ülkede insanların değeri yok, kadınların hiç yok. Sapıklar kadınları öldürebilir, tecavüz edebilir, yakabilir...
Her şey olabilir.
Daha önceki yazımın başlığı: “Bana hayata dar eden bu sapık neden tutuklanmıyor? Tutuklanması için benim öldürülmem mi gerekiyor?!” idi.
Bugünkü başlığım ise “Elif öldürülürse, sorumlusu önlemini almayan devlettir!”
Lütfen Elif’in başına gelenleri, kendi çocuğunuzun başına gelmiş gibi okuyun...
Kızınız, mühendis, işinde çok başarılı, sosyal, sevilen bir kız. Diğer kızınızla birlikte, sizin oturduğunuz şehre birkaç saat uzakta yaşıyorlar.
Manyağın biri dadanıyor.
Olan bu...
Ruh hastası bir sapık kızınıza kafayı takıyor.
Önce Facebook’tan mesajlar yolluyor,�“Ben ilkokul arkadaşın Kadir’in kuzeniyim!” diye.
Kızınız da “Beni rahatsız etmeyin!” diyor, başka bir şey yazmıyor. Sonra da unutup gidiyor. Ama sapık 5 yıl sonra tekrar karşısına çıkıyor.
Üstelik bir daha hayatından hiç çıkmamak üzere!!!!
Defalarca kızınızın işyerine geliyor, rahatsız ediyor. Sonunda kızınız, savcılığa suç duyurusunda bulunmak zorunda kalıyor. Karakolda da “Aman, ev adresimi ve telefonumu bilmiyor, lütfen bu bilgilere ulaşmasın!” diyor.
Sanki başına gelecekleri hissediyor. Güya mahkeme sonuçlanana kadar, bir ay koruma ve uzaklaştırma cezası veriliyor...
Ama nafile...
Kâbus devam ediyor!!! Sapık tekrar işyerine geliyor.
Güvenlik polisi arıyor. Sonunda yakalanıyor. Kızınızın koruma kararını göstermesini istiyorlar, gösteriyor.
Polise “Neyin olur?” diye soruyor. Kızınız sapığı tanımadığını söylüyor.
“Allah Allah! Tanımadığın kişiye mi koruma kararı çıkardılar! İlk defa tanık oluyoruz. Akşam uçağı varmış gidecekmiş, hâlâ şikâyetçi misin?” diyorlar.
Güler misiniz, ağlar mısınız????
Kızınız da şikâyetçi olduğunu; kararda ev adresinin olduğunu ama sapığın bilmediğini ve gizli kalması gerektiğini söylüyor.
Diyorlar ki “İfade vereceksiniz, bizimle karakola geleceksiniz”...
“Tabii ki gelirim” diyor ama sapığın kendisini hiç görmediğini, sadece fotoğraflardan bildiği için yüzünü görmesini istemediğini söylüyor.
“Elbette!” diyor polisler, “Sizi karşı karşıya getirmeyiz!”
Ama işte bu ülkede her şey yalapşap oluyor.
İnsan hayatının da bir değeri yok.
Hele bir kadının...
Kızınız karakola gidiyor ve sapıkla karşı karşıya geliyor.
Polisin ihmali yüzünden.
Kızınıza, “Kaç yıllık evlisiniz bu adamla?” gibi sorular soruyorlar. O ise, adamı hiç tanımadığını, akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğünü ve zarar vermesinden korktuğunu söylüyor.
Öyle aval aval bakıyorlar.
Sapık yine serbest!
Tacizler devam...
Kızınız tekrar şikâyetçi oluyor.
Tekrar gözaltı kararı çıkıyor, tekrar serbest bırakılıyor.
Resmen kızınızı öldürmesini filan bekliyorlar!
Sonra daha da korkunç şeyler yaşanmaya başlanıyor.
Bu sefer kızınızın evine dadanıyor!
- Açmazsan kıracağım... Kemiklerini kıracağım...
- Öyle bir sarılacağım ki sana, belini de kıracağım...
Evinin adresini nereden mi öğreniyor?
Nereden olacak, polisten...
İhmal, aymazlık...
Her aşamada adresinin gizli kalmasını talep ettiği halde hem de...
Çüş yani!!!!
İnsan delirmez mi?
“Beni kim koruyacak bu ülkede?” demez mi?
Yasa uygulayıcı da yardımcı olmuyor.
Yasa koruyucu da.
Sapık 5 kere mahkemeye çıkıyor, 5’inde de serbest kalıyor.
Ailecek müthiş mustaripsiniz bu durumdan. Diyorsunuz ki, “Bari sapığın sözünü ettiği kuzeni Kadir’i bulalım...”
Kadir size diyor ki: “O hasta... Şizofreni başlangıcı teşhisi kondu. Abisi de sinir hastalıkları hastanesinde, babası da normal değil. Aile boyu böyle bir durumları var!”
E peki ne olacak?
Kızınız bir şekilde, elin sapığıyla kendi kendine baş edecek.
Şanslıysa, hayatta kalacak.
Değilse, kim vurduya gidecek, Allah korusun, öldürülecek...
Yok bitmiyor Elif’in çilesi...
Yine tacizler devam...
Tekrar gözaltına alındı, yine serbest!
Tacizcinin, “Haftada 3 gün karakola gidip imza vermesi yeterli” deniyor!
Sonra bir gelişme olarak, elektronik kelepçe kararıyla ev hapsi veriyorlar.
Ama komikliğe bakar mısınız, İstanbul’a gidecekmiş, kendisi müracaat edecekmiş, kendi kendine kelepçe taktıracakmış!
Şaka gibi. Sapık gider mi elektronik kelepçe taktırmaya? Nerede görülmüş! Öyle bir şey olmuyor tabii.
Durun, durun bitmedi!
Sapık iyice cozutuyor, kızınızın abisinin işyerine de gitmeye başlıyor...
Kızınız Elif, bu sefer “Aman Allah’ım benim yüzümden tüm ailemi taciz ediyor! Birine zarar verecek!” diye korkuyor.
Bunlar yetmezmiş gibi, 3 kere de ailenin yani sizin evinize girmeye çalışıyor. Duvarlara, yollara kızınızın ismini yazıyor. Kastamonu Üniversitesi rektörlüğüne giderek güvenlikte sorun çıkarıyor. Kastamonu’da birçok araba çalma girişiminde bulunuyor. Bir büfenin camını kırarak soyuyor. En son tekrar sizin balkonunuzda görülüyor.
Oraya da bir pastanenin arabasını çalarak geliyor.
Ve sonunda, burayı dikkatli okuyun -araba çaldığı için- Samsun Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk ediliyor!
Kızınıza, size ve ailenize yaptıkları için değil...
Sadece araba çaldığı için!
8 kere yakalanıyor ve her defasında serbest bırakılıyor. Neyse ki araba çaldı! Çalmasa ne olacaktı?... Hastaneye de sevk edilmeyecekti.
Şimdi kızınız korku içinde...
Ne zaman hastaneden çıkacak diye... Elektronik kelepçeyle ev hapsi kararı var, aynı kararda elektronik kelepçe kararına uymazsa, tutuklama kararı var, demek ki bu adamın serbestçe dışarıda dolaşmasında sakınca var...
Ama adam suç makinesi gibi dolaşıyor ve defalarca yakalanıyor.
Yakalanıp savcılığa, mahkemeye sevk edildiğinde yine serbest bırakılıyor...
Nasıl oluyor bu????
Siz Elif’in durumunu düşünün...
Korkusunu düşünün...
Çıkınca yine başlarsa dadanmaya... Ya öldürürse kızınızı???
Neden bu ihtimallerin gerçekleşmesine zemin hazırlayan bir adalet sistemi var? Neden insanların hayatı bu kadar değersiz? Neden mahkemenin verdiği kararlar görmezden geliniyor? Neden bu kadar umarsız herkes?
Hey, size söylüyorum...
Vicdanınızı mı kaybettiniz?
Bu kadın öldürülürse sorumlusu sizsiniz!!!