Elif Şafak'ın Aşk'ı

Elif Şafak'ın Aşk'ı

T24 - Yeni Şafak yazarı ve AKP Eski Milletvekili Resul Tosun Elif Şafak'ın çok satan romanı "Aşk" için "maalesef İslam dininden, İslam düşüncesinden ve İslam ahlakından sapan ve saptıran bir roman olmuş" iddiasını öne sürdü. 

Resul Tosun'un (07 Kasım 2009) Yeni Şafak'ta yayımlanan yazı şöyle:

Merhum Ömer Nasuhi Bilmen, İslami ilimlerin itikad, muamelat ve ahlak olarak üçe ayrıldığını anlatır ve İslam'ın ahlak esaslarının tasavvufta somutlaştığını söyler. Tasavvuf yani tarikatlar İslam ahlakını esas alan, Müslümanı inancı ve amelinin yanı sıra güzel ahlaklı kılmayı hedefleyen kurumlardır.

“Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyuran Efendimiz aleyhisselam, Rabbimizin tarif ettiği üzere “En Güzel Örnek”tir, kâmil insandır.

Tarikatlar da mensuplarını bu en güzel Örnek'e benzeterek olgunlaştırmayı hedeflerler. Bazılarının zanettiği gibi sadece kimi zikirlerden ibaret değildir tarikat. Mesela Nakşibendi tarikatının Âdâb Risalesi'nde amaçlarının en küçük sünneti dahi ihya etmek olduğu yazılıdır. Yine aynı risale “Keramet-i Kübra(en büyük keramet) şeriatın zahirine bağlılıktır.” der. Yani Efendimiz aleyhisselam nasıl yaşadıysa neyi nasıl yaptıysa onu öğrenip uygulama kurumudur tarikatlar. Sadece ibadetleri ifa edip kendisini mükemmel zanneden, Üstad Necip Fazıl'ın ifadesiyle 'ham softa kaba yobaz' değil, mensuplarını tıpkı Efendimiz gibi üstün ahlak sahibi mükemmel bir insan yapmayı amaçlar tarikatlar.

Hak tarikata mensup bir insan normal olarak ibadetlerini eksiksiz yerine getirir, haramlardan mutlak surette kaçınır, sonra da kâmil insan olabilmek için oturmasında kalkmasında, yemesinde içmesinde, insanlar ilişkilerinden kendisine Efendimizi örnek alır. Bir mümin Efendimiz aleyhisselama ne kadar çok benzerse o kadar ahlaklı, o kadar güzel ve o kadar mükemmel bir insan olur.

Ve bir mümin Efendimiz aleyhissalama ne kadar benzerse kalbindeki ilahi aşk da o kadar derin olur, o kadar müessir olur, sahibini o kadar yüceltir. İlahi aşka kavuşmuş bir mümin Allah'a ve Efendimiz aleyhisselama muhalefet etmeyi aklının ucundan bile geçirmez. Tasavvuf kitapları bu aşıkların menkıbeleriyle doludur.

İslam'ın ahlak(tasavvuf) anlayışı böyleyken, birileri Allah ve Resulu'ne her türlü muhalefeti sergileyerek, ibadetleri hafife alarak, Peygamber sünnetini küçümseyerek ve haramları irtikap ederek ilahi aşka sahip olunacağını savunur dururlar.

Çok fazla reklam yapılıp çok fazla konuşulduğu ve yazıldığı için AŞK isimli romanı ben de okudum. Eleştirmek amacıyla okumadım, o yüzden de hiçbir satırın altını çizmedim.

İtiraf etmek gerekirse kitap kendisini okutuyor. Çeviriden kaynaklanan kimi eksikliklere rağmen dili akıcı bir üsluba sahip. Türkçesi de Orhan Pamuk'un Türkçesi'nden daha güzel geldi bana.

Muhteva için aynı değerlendirmeyi yapamayacağım. Hele Mevlana gibi bir örnek insanı eksen alıp onun aşk anlayışını günümüz insanına taşırken takip edilen yol fevkalade bozuktu.

Düz bir yolda gittiğinizi düşünürken ayağınıza sürekli taşlar takılsa, çukurlara düşseniz, üzerinize çamur sıçrasa ne hissederseniz, kitabı okurken de aynı şeyleri hissediyorsunuz.

İslam'ı az buçuk bilenler kitaptaki İslam ile taban tabana zıt unsurları düz yolda ayağına takılan taş gibi çok açık ve bariz bir şekilde görürler.

Maalesef Aşk isimli roman İslam dininden, İslam düşüncesinden ve İslam ahlakından sapan ve saptıran bir roman olmuş. Günümüzdeki laikçi kesimin din anlayışını Mevlana'ya mal ederek İslam'ı tahrife teşebbüs etmiştir.

İlahi aşka tutulmuş bir insan düşünün, haramları irtikap etmekten hiç çekinmiyor, ibadetleri öyle küçümsüyor ki hiç yapılmasa bile bir önemi kalmıyor, insanlar arasındaki ilişkilerde örnek insan Efendimiz aleyhisselamın koyduğu esasları hiç kaale almıyor. Ama kalbi temiz olduğu için ilahi aşk sahibi oluyorlar ve yükseklerde uçuyorlar.

Üstelik bu anlayışa da Mevlana'yı alet ediyorlar. Oysa Mevlana, “Şeriat, bir kaynaktır ve hükümleri herkes içindir. Şeriata uyan manevi huzur ve zevkler elde eder.”(Fihimafih mukaddimesi sh.21) diyerek, dinin hükümlerinden kimseyi hariçte tutmuyor ve üstelik manevi zevk almak için dinin emirlerine uymanın gereğine işaret ediyor. Bu kitapta tarif edilen aşıklarsa kendilerini dinin hükümlerinden müstağni tutuyorlar ve sadece kalplerindeki huzur ve zevki tanıyorlar. Romanda anlatılan aşk, ilahi bir aşktan ziyade iğva edilmiş kalpleri anlatıyor gibi geldi bana.

Kitaptaki ilahi aşka mazhar kahraman hayatının son iki yılını henüz kocasından ayrılmamış evli bir kadınla birlikte geçiriyor. Kitap bu iki şahsı kahramanlaştırarak sona eriyor.

Elif Şafak hanımın şahsına söyleyecek sözüm yok. Böyle yazdığına göre demek ki böyle öğrenmiş böyle biliyor.

Benim asıl sitemim bu alanı boş bırakan ehil insanlara.

Siz yazmazsanız birileri işte böyle çıkar, iğvayı ilahi aşk diye satar!