Emekli büyükelçi Elekdağ: ABD'nin asıl amacı Suriye'de PYD'ye Kürt devleti kurmak!

Emekli büyükelçi Elekdağ: ABD'nin asıl amacı Suriye'de PYD'ye Kürt devleti kurmak!

Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, "Kuzey Suriye'de PYD egemenliğindeki Kürt kuşağı ile Irak'ta  Barzani liderliğinde Kürt devleti kurulması ABD'nin Orta Doğu stratejisindeki ilk hedefi" olduğu iddiasını öne sürdü. Elekdağ, "Trump'ın, PYD'ye verilen desteğin taktik bir tutum olduğu ve verilen silahların geri alınacağı yolunda Türkiye'ye verdiği teminat ancak ehliyetsiz kişilerin inanacağı cinsten bir yalandır" görşünü dile getirdi.

"Trump yönetimi, tartışmalı bölgeler ve Kerkük'ün statüsü nedeniyle Erbil ile Bağdat arasındaki gerilimin kanlı bir mezhep çatışmasına dönüşmesinden endişeye kapıldığını" savunan Elekdağ, "Böyle bir çatışma Irak yönetiminin tamamen İran kontrolüne geçmesine yol açabilirdi. ABD böyle bir gelişmeyi önlemek için referanduma karşı çıktığını" ileri sürdü.

Uğur Dündar'ın emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın yanıtlarına yer verdiği (29 Eylül 2017) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) lideri Mesut Barzani'nin, Irak, İran ve Türkiye'nin baskılarına ve uluslararası alandaki yaygın eleştirilere rağmen gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumuna karşı çok sert açıklamalar yaptı. Barzani'yi aşağılayıcı sözcükler kullanan Cumhurbaşkanı, bu girişimin Türkiye için bir beka sorunu yarattığını, ülkemizin yanı başında bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına asla izin verilmeyeceğini belirtti. Ayrıca bunun engellenmesi için siyasi, ekonomik, ticari ve askeri alanlarda gerekli adımların atılacağından kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurguladı. Bu arada petrol vanasının ve sınır kapısının kapatılması halinde Barzani'nin işinin biteceğini söylemeyi de ihmal etmedi…

Bugünkü söyleşimizde, Cumhurbaşkanı'nın “Türkiye için beka sorunu yaratır” dediği referandumu, tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile konuşacağız.

* * *

Uğur Dündar (U.D.): Sayın Elekdağ, bu aşırı tehditkâr ifadelerin referandumdan önce söylenmesi gerekmez miydi? Şimdi bir etkisi olabilir mi?

"Barzani referandum sonucunu koz olarak kullanacak"

Şükrü elekdağ (Ş.E.): Bu yaptırımlar aynı sertlik ve kararlıkla referandumdan önce zamanında dile getirilmiş olsaydı, caydırıcı bir etki yapabilirdi!.. Söz konusu yaptırımların ağır bir mali krizin pençesinde kıvranan IKBY ekonomisi üzerinde yapacağı boğucu etkiler nedeniyle, Barzani'nin kararından vazgeçmesine yol açması olasılığı vardı… Tehdidin şu safhada yapılmasının bağımsızlık adımının atılmasını engelleyeceği söylenebilirse de, Barzani esasen uzunca bir süredir, referandumdan sonra bağımsızlık ilan etmeyeceğini ve bir-iki yıl Bağdat'la müzakerede bulunacağını söylüyordu. Yani, Barzani, “Irak Kürdistan bölgesinin” bağımsızlığının halkın % 93'ü tarafından istendiği hususundaki referandum sonucunu ilerde kullanacağı bir pazarlık kozu olarak cebine koymayı ve bağımsızlığa hemen yönelmeyip, bunun için uygun bir siyasi konjonktürün oluşmasını beklemeyi başlangıçta tasarlamıştı.

Barzani ile Bağdat arasındaki restleşme

(U.D.): Peki o zaman Barzani Bağdat'la neyi müzakere etmek istiyor?

(Ş.E.): Referandumda sorulan soru şuydu: “Kürdistan bölgesi ve Kürdistan bölgesi dışında kalan Kürt yerleşimlerinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” Görüleceği üzere soru, sadece belirli bölgelerin bağımsızlığına ilişkin. Yani kurulacak Kürt devletinin sınırlarını muğlak bırakmış. Barzani, referandum sonrası süreçte, gaspetmiş olduğu ve “Kürt yerleşimleri” olarak adlandırdığı bölgelerin ve bu meyanda Kerkük'ün kesin sınırlarının, buralarda yapılacak plebisitle veya Bağdat'la yapılacak müzakerelerle tayin edilmesini öneriyor. Fakat, Irak Merkezi Hükümeti böyle bir müzakereyi kabul etmiyor. Çünkü, Barzani'nin “Kürt yerleşimleri” diyerek referandum kapsamına almış olduğu topraklar, Irak Anayasası'nın 140. maddesinde “tartışmalı bölgeler” diye tanımlanan ve Bağdat'la Erbil arasında paylaşılamayan topraklar. Bağdat'la Erbil arasındaki krizin odak noktası da burası!.. 2005 tarihli Anayasa'nın 140. maddesi 2007 sonuna kadar nüfusunun çoğunluğunu Türkmen ve Arapların oluşturduğu tartışmalı bölgelerin nüfus sayımı ve referandum yapılarak Erbil'e veya Bağdat'a bağlanmasını öngörüyordu. Ancak 140. madde, Kürt, Türkmen ve Araplar arasındaki görüş farklılıkları nedeniyle uygulanamadı ve 2007 yılı sonunda tartışmalı bölgelerin ve bu meyanda Kerkük'ün statüsü belirlenemedi. Bilahare, IŞİD'e karşı savaş ortamından yararlanan peşmergeler tartışmalı bölgeleri ve Kerkük'ü işgal ettiler. Barzani de bu toprakları sahiplendi. Bu durumda Bağdat, Barzani ile müzakereye oturursa, referandumun sonuçlarını ve tartışmalı bölgelerle Kerkük'ün Kürt toprağı olduğunu kabul etmiş olacak.

(U.D.): Bu koşullarda Bağdat ne istiyor?

"Bağdat'a göre Türkiye, Barzani'yi muhatap almamalı"

(Ş.E.): Bağdat, referandumun Barzani tarafından hükümsüz olduğunun ilan edilmesini, Kerkük dahil statüsü tartışmalı bölgelerden peşmergenin çekilmesini, IKBY'nin kara ve hava sınır kapılarını üç gün içinde Bağdat'a devretmesini ve bundan böyle bütün petrol ve doğal gaz anlaşmaları için Irak'ın muhatap alınmasını istedi. Bu son talebin önde gelen muhatabı tabii ki Türkiye. Başbakan Binali Yıldırım'ın buna cevabı, “Bundan sonra muhatabımız Irak Hükümeti'dir!..” oldu. Akabinde hiç de beklenmeyen bir gelişme vuku buldu. Habur Kapısı civarında tatbikat yapan Türk zırhlı birliklerine bir Irak piyade birliği katıldı. Bu suretle, Barzani'ye, Irak topraklarında Türkiye ile Irak'ın ortak operasyon yapabilecekleri mesajı verilmiş oldu… Esasında, Barzani'nin referandum ısrarı, Bağdat, Ankara ve Tahran'ı birbirlerine yaklaştıran bir rol oynadı. Bu üç başkentin aralarında düzenli bir işbirliği oluşturmaları, hem Irak'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasına, hem de bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunur.

(U.D.): ABD başlangıçta referandumun ertelenmesini önerirken sonra birden tutum değiştirerek karşı çıktı. İsrail ise bölgede Kuzey Irak'ın bağımsızlığına açıktan destek veren tek ülke olarak öne çıktı. ABD'nin ve İsrail'in tutumlarını nasıl izah ediyorsunuz?

"İsrail piyon Kürt devletinin kurulmasını istiyor"

(Ş.E.): İsrail Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasını hararetle destekliyor. Bunun birinci nedeni, Arap denizinde kendisini dört tarafı kuşatılmış bir ada gibi gören İsrail'in, bir Kürt devletinin kurulması ve yeni bir güç odağı oluşturulmasıyla Ortadoğu'daki Arap yapıyı bozmak istemesidir. Tabii İsrail, silahlandıracağı bu uydu devlette üsler kurmayı ve onu bölgedeki hasımlarına karşı kullanmayı hesaplamaktadır. Plana göre piyon Kürt devleti İran'a karşı İsrail'in operasyon merkezi olacak ve tampon görevi yapacak. İsrail, Kürt devleti vasıtasıyla Tahran-Şam koridorunu keserek Hizbullah'a desteği önlemek ve İran'ın bölgedeki erişimini ve etkisini zayıflatmak istiyor.

(U.D.): Bu analiziniz, İran'ın Türkiye ile neden birden işbirliği arayışına girdiğini ve Genelkurmay Başkanı Bakiri'nin neden Ankara'yı ziyaret ettiğini ortaya koyuyor…

"İsrail kendisine karşı bir ittifakı engellemek istiyor"

(Ş.E.): Tamamen öyle!.. İsrail'in Kuzey Irak'ta Kürt devleti kurulmasını desteklemesinin üçüncü nedeni ise Kürt devletinin Irak'tan kopmasının bölgede “Balkanizasyon” (küçük-küçük devletler kurulması) süreci başlatacağı, böylece İsrail'e karşı bir ittifakın oluşmasının engelleneceği ve İsrail'in güvenlik risklerinin azalacağı düşüncesidir. Dördüncüsü, Suriye'nin parçalanmasını ulusal çıkarları açısından zorunlu gören Netanyahu Hükümeti, PYD'nin kontrolünde Suriye'nin kuzeyinde denize çıkışı olan bir Kürt devletinin kurulmasını kuvvetle desteklemektedir. Bu bağlamda, İsrail, Barzani'nin Kuzey Irak Kürt devletini kurmasının bölgedeki Kürtlerin bağımsızlık motivasyonunu kuvvetlendirmek suretiyle, PYD'nin hedefini gerçekleştirmesine yardımcı olacağını hesaplamaktadır.

"ABD referanduma niçin karşı çıktı?"

(U.D.): Şimdi ABD'nin tutum değiştirmesine gelelim…

(Ş.E.): Trump yönetimi, tartışmalı bölgeler ve Kerkük'ün statüsü nedeniyle Erbil ile Bağdat arasındaki gerilimin kanlı bir mezhep çatışmasına dönüşmesinden endişeye kapıldı. Zira böyle bir çatışma eski başbakan Maliki'nin öncülük ettiği İran'a yakın bloku güçlendirebilir ve Irak yönetiminin tamamen İran kontrolüne geçmesine yol açabilirdi. ABD böyle bir gelişmeyi önlemek için referanduma karşı çıktı.

(U.D.): Yani bu taktik bir hareket mi?..

(Ş.E.): Evet!.. Gerçekte, Kuzey Suriye'de sınırlarımız boyunca Irak'tan başlayarak Akdeniz'e kadar uzanması öngörülen PYD egemenliğindeki Kürt kuşağı ile Irak'ta Barzani liderliğinde Kürt devleti kurulması tek bir projenin ayakları olup ABD'nin Orta Doğu stratejisindeki öncelikli hedefleridir. Bu bağlamda Trump'ın, PYD'ye verilen desteğin taktik bir tutum olduğu ve verilen silahların geri alınacağı yolunda Türkiye'ye verdiği teminat ancak ehliyetsiz kişilerin inanacağı cinsten bir yalandır. Keza, Pentagon PYD'yi ülkemizle savaş için modern silahlarla donatırken, Trump'ın Türkiye'yi “stratejik ortak” olarak tanımlaması da, rüşvet-i kelamdan da öte, muhatabının zekâsıyla alaya yeltenmekten başka bir şey değildir!..

(U.D.): Kuzey Irak'ta ne gibi gelişmeler beklenebilir?

(Ş.E.): Bağdat'ın ültimatomlarından ve bunların Barzani tarafından reddinden sonra Kuzey Irak'ta her an Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve Türkmenlerin yaşam haklarını tehdit edebilecek siyasal ve toplumsal patlamalar olabilir. Bu gibi durumların, Irak'ı iç savaşa ve bölgeyi kaosa sürüklemeden kontrol altına alınabilmesi için referandum krizinin bir araya getirdiği Türkiye, Irak ve İran hükümetlerinin aralarında devamlı nitelikte istihbarat paylaşımına, danışmaya, işbirliğine ve koordinasyona imkân verecek bir mekanizma kurmaları rasyonel bir hareket olacaktır.