Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, İdlib’e olası bir kara harekâtında oluşacak göç dalgasının yönelebileceği El Bab ve Afrin için, “Türkiye’nin burada yapabileceği fazla bir şey yok. Bu kadar insanı taşıyabilecek ölçekte bir yer değildir. “Diplomasi çıkış yoludur. Bunun ötesindeki tüm yollar Türkiye’nin aleyhinedir” dedi.
Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre Rusya’nın İdlib’de çıkarlarının bulunduğunu ancak Türkiye’ye ihtiyacının da büyük olduğunu ifade eden Özülker, “Orta yolu başarmak mümkün müdür? Şahsi görüşüm, çok zor. Kara harekâtı için uzun süre beklenmez. Burası Esad’ın topraklarıdır. Toprak bütünlüğü açısından Esad rejiminin mukakkak Afrin ve El Bab’ı da gündeme taşıma ihtimalinin olmamasını beklememek lazım. Sonuçta Suriye toprağı” diye konuştu.
Özülker’in açıklamaları şöyle:
-Hangi muhalif?: İdlib’de 60-100 bin arasında silahlı grup var. El Nusra, Heyet Tahrir el-Şam... El Kaide uzantıları, bütün bu aşırı muhalifler olarak değerlendirilen gruplarla birlikte. Sadece Heyet Tahrir el-Şam’ın 18-20 bin civarında eğitilmiş elemanı olduğu ifade ediliyor. Diğer tarafta bütün ılımlı gruplar. Hepsi neredeyse iç içe geçmiş vaziyetteler. Türkiye’nin ÖSO ile ilişkileri ne kadar yakın onu biliyoruz. Silahlanma ve eğitme konusunda Türkiye’nin ciddi bir rol üstlendiği bir sır değil. Bunlar da ılımlı muhalifler olarak adlandırılan grup. Dolayısıyla ‘muhalif’ dediğimiz zaman hangi muhalif diye bir soru sormak gerekir.
-Tarafların tutumu net: Sivillerin önemli bir bölümünün göç yoluyla Hatay sınırımıza veya Afrin tarafına gitmesi söz konusu olabilecektir. Türkiye’nin pozisyonu net. İşin bu noktaya işin gelmemesi Türkiye için bir öncelik. “Gelin, diplomasi yoluyla çözmek mecburiyetinde olduğumuza göre, ateşkes yoluyla ayrıştırmaları birlikte yaparak, sonuç alabilecek şekilde yola çıkalım. Aksi takdirde risk alırız” diyor Türkiye. ABD olsun, AB olsun, aynı şey üzerinde net olarak duruyorlar. BM’nin açıklamaları da aynı şekilde.
-Afrin ve El Bab, taşıyamaz: Türkiye, “kendi hudutlarında 3 milyon civarında mülteci olduğuna göre benim imkân ve kabiliyetlerim bunun ötesine taşamayacak kadar sınırlanmıştır, bunu yapamam” diyor. Göç olduğu takdirde, insanları, insan hakları kapsamında ikâmet edebilecekleri bir noktada tutmak lazım. Bu da göründüğü kadarıyla El Bab veya Afrin bölgesi olarak düşünülmekte. Ama burada büyük bir göç ile karşılaşıldığı takdirde Türkiye’nin yapabileceği fazla bir şey yok. Bu kadar insanı taşıyabilecek ölçekte bir yer değildir. Çünkü unutmayalım, bu bölgeye, Türkiye’de yaşayanlardan da önemli bir göç var.
-Türkiye’yi kaybetmek istemezler: Bu gidişat içinde özellikle Trump’ın da büyük hataları ile birilikte bütün dünyada yalnızlaşma noktasına daha fazla gittiği bir ortamda; Rusya, Türkiye ile yakınlaşmaktan umduğu bir faydayı elde edebilecek bir süreç içine girmiş görünüyor. Türkiye’yi kaybetmiş olması çok yararına değil. İran eline, Suriye’deki mevcudiyetini sonuna kadar devam ettirebilecek bir avantaj geçirdi. Rusya’nın da İran’ın da Türkiye’ye ihtiyaçları çok fazladır. Türkiye’yi kaybetmek muhakkak ki istemezler.
-Orta yol çok zor: Burada bir orta yol nasıl sunulabilir? Bunu başarmak mümkün müdür? Şahsi görüşüm, çok zor. Bir anayasa komisyonunun toplanması, Astana grubunun himayesi ve teşviki ile bir çözüme gidilmesi söz konusu olabilecek. Türkiye ve İran’ın olmadığı bir çözümün gerçekleştirilme şansının bulunmadığı da net bir biçimde ortaya çıkmşıtır. Esad yönünden baktığımız zaman, masaya oturulduğunda, toprak bütünlüğü ve egemenliği konusunda, olabildiği kadar fazla toprak elde edebilmiş şekilde masaya oturacak. Burası Esad’ın topraklarıdır. Toprak bütünlüğünden bahsettiğimize göre, İdlib de Suriye toprağı olarak tescil edilmelidir. Rusya’nın iki tane çok büyük üssünün güvencesi İdlib’den geçiyor. Rusya’nın kendi yönünde menfaati var. Bu iki menfaat bir araya geldiği zaman, toprak bütünlüğü kapsamında çözümlenmesi önem taşıyor.
-Harekât uzun süre beklemez: Barışçı yollarla çözüme ulaşamayacağına dair izlenimler güçlenirse, çok büyük ihtimalle kara harekâtına girişeceklerdir. Kısa sürede mi, orta vadede mi? Uzun süreli bir bekleme olabileceği hususunda şüphem var. Eğer herhangi bir çözüm bulunamayacağı izlenimi ve inancı güçlenirse, Esad güçlerinin kara birliklerinin devreye girebileceği düşüncesindeyim.
Esad, Afrin ve El Bab’ı gündeme taşır: Toprak bütünlüğü açısından Esad rejiminin muhakkak Afrin ve El Bab’ı da gündeme taşıma ihtimalinin olmamasını beklememek lazım. Sonuçta Suriye toprağı. Türkiye, “Siyasi çözüm olduğunda çekileceğim” dedi. Buraya kadar beklemeyi düşünebilirler mi? Tek çıkış yolu: İdlib, yanı başımızda. Çok yönlü müdahaleler devreye girerse düşünübileceğimizden çok daha önemli bir sorunlar yumağı ile karşılaşma ihtimali var. İnancım çok güçlü değil ama aklıselim ön plana çıksın. Burada bir silahlı çatışma vuku bulmasın. Astana grubunun itmesi ile Cenevre görüşmelerinde anayasa çalışmaları ile birlikte diplomasi ile başarı kazanılsın. Tek çıkış yolu budur. Bunun ötesindeki tüm yollar Türkiye’nin aleyhinedir.