İstifa eden eski Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner, İsrail ile yaşanan Mavi Marmara krizini anlattı. Güner hükümetin kendilerine 'Hazır mısınız?' dediğini, 'Hazırız ama çatışmanın eşiğine geliriz.' şeklinde yanıt verdiklerini söyledi.
Güner, "Genel harp için bize 48 saat yeterdi. 6-8 saat içinde Deniz Kuvvetleri'nin yüzde 90'ı harekete geçebilir. Fakat karşı karşıya kaldığımız durumda iki ülke arasında harbe gidebileceğini bildiğimden, karar vericilerin neye karar vereceklerinin bilincinde olmaları gerektiğini düşünüyordum" dedi.
Mavi Marmara baskınında saatler önce 30 Mayıs 2010'da, İskenderun'daki Deniz İkmal Komutanlığı'na roketatarlı saldırı düzenlendi. Bu saldırıda 6 asker hayatını kaybetti. O gün Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit resmi ziyaret için yurtdışındaydı. Saldırının yaşandığı gecenin sabahı da sıcak oldu. Sabah 07.30'da Başbakanlık'ta değerlendirme toplantısı başladı. Başbakan Vekili Bülent Arınç, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Genelkurmay Hareket Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Nusret Güner toplantıya katıldı.
Habertürk gazetesinin haberine göre; Güner o günü şöyle anlattı: "Toplantıda Mavi Marmara gemisine refakat ve koruma gündeme geldi. Hükümet yetkilileri Deniz Kuvvetleri'nin buna hazır olup olmadığını sordu. Mavi Marmara'ya refakat ve koruma için kuvvetin hazır olduğunu belirtip ve "Refakat ve koruma için hazırız. Ancak bu durumda İsrail ile aramızda çatışma an meselesi. Angajman kurallarını uygulama yetkisi Deniz Kuvvetleri'ne verilmeli" dedim.
Hükümet üyeleri "Mavi Marmara'ya koruma ve refakat için savaş gemileri göndermeyelim ama basına 'Savaş gemilerimizi gönderdik' diye bilgi verelim görüşünü bildirdi."
Güner, hükümetin teklifi üzerine yaşananları şöyle dile getirdi: "Teklifi duyunca şiddetle karşı çıktım. Söyledikleri şey çok riskliydi. Gemilerimizi gönderip basına göndermediğimizi söylersek daha az risk alırdık. Bunu ifade ettim. Bir kez daha söz istedim: Türk Deniz Kuvvetleri olarak operasyona hazırdık.
Genel harp için bize 48 saat yeterdi. 6-8 saat içinde Deniz Kuvvetleri'nin yüzde 90'ı harekete geçebilir. Fakat karşı karşıya kaldığımız durumda iki ülke arasında harbe gidebileceğini bildiğimden, karar vericilerin neye karar vereceklerinin bilincinde olmaları gerektiğini düşünüyordum. Bir-iki gün sonra yine Başbakanlık'a çağrıldık. Bu sefer toplantı, ülkeye dönen Başbakan tarafından yürütüldü."
Güner, Balyoz davasında sanıkların topluca tutuklanmasına neden olan Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki hard diskle ilgili şüphelerini de şöyle anlattı:
"Harddisklerin seri numarası donanma envanterinde yok. Dışarıdan getirilmesi yüksek ihtimal. Harddisk üzerinde 550 parmak izi vardı. Askeri savcılık sivil mahkemeye sonucunu sormadı. 5 Nolu harddiskin marka ve seri numarası, imaj alma tutanağında ve iki nolu torbadan çıkan malzeme listesinde farklı çıktı. Bu farklılık araştırılmadı. Gölcük'teki harddisklerin bulunmasına neden olan ihbar elektronik postayla gelmişti. İhbarı yapanın IP numarası sivil savcılıktan istendi ama sadece ihbar formu gönderildi. Askeri savcılık araştırma yapmadan dosyayı kapattı."
Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenen ancak Balyoz'da askerlere ceza verildiği gün istifa kararı alan Güner, 30 Eylül 2012'de Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'le görüşmesini de anlattı: "Necdet Özel bana 'Balyoz, Ergenekon vb. davalar benim zamanımda açılmadı. Benim zamanımda askeri casusluk soruşturması başlatıldı. O davada neler yapacağımı göreceksin' dedi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Murat Bilgel'e, 'Hükümetle asker arasında gerginlik var izlenimi oluşsun' istemiyorsunuz. İstifam gecikirse duyulma ihtimali artar ve bana komplo kurarlar dedim."