Ege ve 1. Ordu Komutanlığı görevlerinde bulunan emekli olduktan sonra Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınarak 4 yıl hapis yatan Hurşit Tolon, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülen Ergeneon davasında açıklanacak karar öncesi, davayı gözaltı süreçlerini ve nedenleri anlattı. “Dava ve soruşturmalar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin mağdur edildiğini” söyleyen Tolon, ABD askerlerinin Erbil’de Türk askerlerinin başına çuval geçirmesi olayına tepki göstererek, ABD’de katılacağı konferansı iptal ederek Türkiye’ye dönmesinden kaynaklı olarak tutuklandığı görüşünde.
“Eğer yürürlükte olsaydı bu mahkeme bizi çoktan ipe çekmiş olurdu” diyen Tolon, 12 yıllık sürece “Bu süreç içerisinde hukuk devletinde hukuk dışı yapılabilecek ne varsa hepsine maruz kaldık. Bunu hiçbir şekilde telafi etme, giderme, zihnimizden çıkarma şansları yoktur. Bunu neyle telefi edeceksiniz özür mü dileyeceksiniz? Özürle bunları telefi edemezsiniz. Özürle ölmüşleri geri getiremezsiniz” diye tepki gösterdi.
Habertürk’ten Serdar Kulaksız’a konuşan Hurşit Tolon’un açıklamaları şöyle:
Yüzlerce kişi bu dava sebebiyle bu hukuk dışı bu Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk ilkeleriyle asla bağdaşmayacak bir uygulama sonucu maatteessüf (üzülerek söylüyorum) bu süreç bütün olumsuzluğu ile devam etti. Canlar aldı. Sağlıklara sebebiyet verdi. Büyük mağduriyetlere neden oldu.
Mağdur olan kim. Mağdur olan yalnız bu davada sanık sandalyesine oturtulan insanlar değil takdir edersiniz. Toplumun sağduyu sahibi çok büyük bir kesimi ile biz askerler için Türk Silahlı Kuvvetleri mağdur oldu. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti bu Ergenekon davası ile mağdur edildi. Bunu bir başka türlü düşünmem mümkün değil.
Askerler için şöyle bir süreci takip etti. Önce üç tane isim seçtiler. Bir astsubay arkadaşımızı, yıllar önce emekli olmuş şimdi rahmetli olan bir emekli yüzbaşıyı ve emekli bir generali seçtiler. Bunu ilk etapta Ergenekon davası içine katmak suretiyle askerlere yönelik hareketlerinin ilk basamakları olarak bunlar üzerinden tırmanmaya başladılar.
Baktılar ki bu konuya tepki göstermesi gereken yerler bunun yanlış olduğunu haksız olduğunu, hukuksuz olduğunu ve silahlı kuvvetlere yönelik bir hareketin başlangıcı olduğunu anlamayan merciler ses çıkarmadı. Bu sefer bir hamle daha yapalım dediler. O hamleye de bizleri kattılar. Kim o sayın Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u kattılar. İki tane emekli orgeneral. Silahlı kuvvetlerin bir küçük rütbelilerinden birden bire büyük rütbelilerine atladılar. Daha sonra Genel Kurmay Başkanı’na kadar tırmandıracaklar bunu.
Şimdi şu soru akıllara gelebilir. Siz niye hedeftiniz? İki orduya komutanlık yapmış bir insanım. Hem Ege Ordusu Komutanlığım sırasında hem birinci ordu komutanlığım sırasında emperyalizmin Türkiye üzerindeki pek çok olumsuz tutumuna direkt karşı çıkan insanım. En başta neye karşı çıktınız diyeceksiniz? En başta 4 Temmuz 2003 tarihinde Erbil’de kahraman silahlı kuvvetler mensuplarımıza kurulan bir tuzakla başlarına çuval geçirilmesi olayına Amerika’daki bir törene katılmak üzere gitmiş olmama rağmen törene katılmayarak geri dönmekle tepki gösterdim. Ve bunu da kamuoyuna açıkladım.
Diğer bir konu emekliliğimden sonra, ki onu emekli olurken de kamuoyuna deklare ettim. Türk gençliğine Türkiye’nin başına örülmek istenen çorabı konferanslardaki ifadesiyle de kuşatılan Türkiye başlığı altında davet edildiğim üniversitelere giderek konferans salonunu dolduranlara bugüne nasıl taşınabileceğimize dair görüşlerimi, değerlendirmelerimi sundum.
Neydi amaçları neden yapıyorlar bunu. Bana sorarsanız bizler üzerinden giderek tabii ki silahlı kuvvetlerin eski birer mensubu olarak ve kamuoyu tarafından tanınan isimler olarak hem aktif görevimiz sırasında hem sonrasında kamuoyunun bildiği tanıdığı isimlerdik biz. Bunların aydınlatması, karşı çıktığı pek çok olay, gençlerin uyandırılması konusunda FETÖ ve üyeleri bir araya gelerek ‘bunlar ve bunlar gibi olanları derhal susturmamız lazım bu sebeple onları itibarsızlaştıralım. Kamuoyu nezdinde ki saygınlıklarını yok edelim, karalayalım’ amacıyla yola çıktılar. Aslında hedef büyük güçlü Türk Silahlı Kuvvetleriydi.
Sadece Silahlı Kuvvetler bünyesinde yapmadılar. Yargıda yaptılar. Emniyet teşkilatında yaptılar. Üniversitelerde yaptılar. Kamu kuruluşlarında yaptılar. Henüz de bu konuda yapılan mücadelenin sona erdiğine inanmıyorum.
Ben Silivri’de esir olduğumu kabul ettim. Ne yazık ki 47 yıl şerefli üniformamla Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkeme milletime hizmet etmiş bir insan olarak alçak FETÖ’cülerin kurmuş olduğu kumpasın bir mağduru olarak esir kaldım. 4 seneye yakın. Eğer yürürlükte olsaydı bu mahkeme bizi çoktan ipe çekmiş olurdu. Neden yapardı bunu çünkü Atatürkçü değerlere sımsıkı sarılmış ülkesinin bölünmez bütünlüğü, ulusal birlik ve beraberliği için ve emperyalizme karşı şiddetle karşı çıkan insanlar olarak bizi tasfiye etmek istiyorlardı. Bunu gerçekleştirmek istiyorlardı.
Ergenekon adı altında kurgulanmış, tasarlanmış ona göre planlanıp, bu işi yürütecek elemanları seçilmiş. Bir savcı bulunmuş. Getirilmiş. Neredeki savcı firarda. Savcının paralelinde tutuklamaları gerçekleştirmek için iki tane de hakim bulunmuş. Biri yoksa öbürü önüne getirilen herkesi tutukluyor. Siz ne kadar temiz olursanız olun onlar öyle bir çuval hazırlamışlar ki öyle bir kumpas hazırlamışlar ki o kumpasın içersinde sizi de dahil etmek suretiyle kirlenmenizi amaçlıyorlar. Ama öyle olmadı. Kamuoyu sonra sizin kirlenmeyeceğinizi anladı.
Bu süreç içerisinde hukuk devletinde hukuk dışı yapılabilecek ne varsa hepsine maruz kaldık. Bunu hiçbir şekilde telafi etme, giderme, zihnimizden çıkarma şansları yoktur. Bunu neyle telefi edeceksiniz özür mü dileyeceksiniz? Özürle bunları telefi edemezsiniz. Özürle ölmüşleri geri getiremezsiniz. Eğer mutlu edilmesi düşünülen bir kitle varsa o bizim için söylüyorum. Önce silahlı kuvvetler sonra tüm Türkiye’nin sağ duyu sahibi insanlarının vicdanıdır.
Yasaya aykırı pek çok şey oldu. Nasıl bu kumpas yürüyor. Yüzlerce binlerce örneği var. Mesela bu ev aranırken aynı zamanda bir başka ekip oğlumun evinden çıkmasını bekliyor. Kapıcıyı alarak oğlumun evine çıkıyorlar. Kapıyı kırıp içeri giriyorlar. Güya evi arıyorlar. Evden CD’ler alıyorlar. Tanrı’nın verdiği adalet vardır. Oradan aldıkları CD’lerle ilgili tutanak tutuyorlar. Toplam aldıkları CD sayısı 81. 81 tane CD aldık diye bir tutanak düzenliyorlar. Torbaya koyuyorlar güya ama torbayı mühürlemiyorlar. Ertesi sabah emniyette bu torba benim yanımda bir polis memuru tarafından açılıyor. Ona mühür kırma diyecekler mühürü falan yok. Torbayı açıyorlar. İçinden 86 tane CD çıkıyor. Tutanakta 81 yazıyor sayarsanız burada 86 var. 5 tane bilmediğiniz tanımadığınız CD çıkıyor. Nitekim. Sonraki aşamalarda bu CD’lerin sonradan konulduğu, bu CD’lerin içinde sizi suçlayacak her şey var. Hep bunlarla suçluyorlar. Ama ilahi adalet bu ya. Unuttukları bir şey var o da tuttukları tutanakla sonra emniyette sayılanların arasındaki fark. Bunu bu güne geldik daha açıklayabilmiş değiller.
Danıştay cinayeti var. Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması meselesi var. O kadar kalsa iyi aslında daha büyüğü vardı bu olayında bağlayamadılar. Malatya’daki Zirve cinayetini de bununla bir araya getirip bağlamak istediler. Niye silahlı terör örgütü kisvesi kazandırmak için yapmak istediler. İşte bu Danıştay cinayetini hatta Hrant Dink cinayetini de bunun kapısına kadar getirdiler de kapıdan döndü. O bombalama olaylarını bu çuvalın içerisine bu kumpasın içerisine koydular. Bunların hepsi kumpas davaları. FETÖ kumpasları. Altı böyle kalın kalın çizilmeli.
Pek çok olayla hukukun temel ilkeleri dışına çıktılar. Yasaları da çiğnediler. Mesela adil savunma hakkımızı son derece kısıtladılar. Tanık dinlediler. Bize soru sorma hakkı tanımadılar. Son derece kutsal olan ve vazgeçilmez olan savunma hakkı bu Silivri olaylarında bütünüyle göz ardı edilmiştir. Şimdi onlar hesap veriyor.
Geçen bu sürecin içersinde FETÖ ve şürekası (ortakları) maatteessüf (üzülerek söylüyorum) 15 Temmuz iğrenç kalkışmasını, kanlı kalkışmasını Türkiye’nin başına getirdi. Bir darbe teşebbüsünde bulundular. Ne kadar lanetlenseler ne kadar suçlansalar bana göre azdır.
Olmayan bir suç, olmayan bir örgüt. Sanığı çok. Tanığı yok. Kanıtı yok. Örgüt yok ama davası var. Bu da kısmet olursa bu da önümüzdeki günlerde bitecektir.