Türkiye ile ABD arasında yaşanan krizin merkezinde, New York’taki davası 27 Kasım’da başlayacak olan İranlı Azeri işadamı Reza Zarrab’ın bulunduğu öne sürüldü. İddiaya göre bazı ABD’li yetkililer, Amerikan konsolosluğu çalışanı Metin Topuz’un tutuklanmasının Zarrab davasında ‘pazarlık unsuru’ olduğuna inanıyor. Buna göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan resmi ziyaretlerindeki temaslarında Zarrab’ın Türkiye’ye iadesini bizzat talep etti.
İddia, Washington Post gazetesi yazarı David Ignatius’un yazısında yer aldı. Ignatius, "ABD-Türkiye anlaşmazlığının merkezindeki adam mahkeme önüne çıkmak üzere" başlıklı yazısına şu ifadelerle başladı: "ABD ile Türkiye arasında giderek sertleşen anlaşmazlığın merkezinde, Türkiye’nin hiddetli Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, para aklama ve dolandırıcılık suçlamasıyla mahkeme önüne çıkmak üzere olan Türk-İranlı altın tüccarının Amerikalı savcılar tarafından serbest bırakılması talebi bulunuyor."
Erdoğan’ın Zarrab hakkındaki “Vatandaşımı tutuklayacaksın, sonra da itirafçı olarak kullanmak isteyeceksin” sözlerini aktaran Ignatius, Amerikan konsolosluğu çalışanı Metin Topuz’un tutuklanmasının ABD’de bazı yetkililer tarafından ’27 Kasım’daki dava öncesinde Zarrab’ın serbest bırakılması konusunda baskı gücü elde etme girişimi’ olarak yorumlandığını yazdı.
Gazete Duvar’ın aktardığı habere göre Ignatius, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, 2016’daki ABD ziyaretinde Zarrab’ın bırakılması talebini dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın eşi Jill Biden’a ilettiğini yazdı. Washington Post yazarı şu ifadeleri kullandı:
“Erdoğan’ın Zarrab’ın serbest bırakılması için yürüttüğü kampanya sıradışı. 21 Eylül 2016’da dönemin başkan yardımcısı Joe Biden ile özel görüşmesinde hem Zarrab’ın bırakılmasını hem de [davanın o dönemki savcısı olan] Preet Bharara’nın kovulmasını istedi. Amerikalı yetkililer, 90 dakika süren bu görüşmenin yarısında Zarrab’ın konuşulduğunu söylüyor. Erdoğan’ın eşi de o gece aynı şeyi Jill Biden’dan talep etti. O dönem adalet bakanı olan Bekir Bozdağ ekim ayında Adalet Bakanı Loretta E. Lynch’le yaptığı görüşmede davanın ‘kanıtlara dayanmadığını’ savunarak Zarrab’ın serbest bırakılmasını istedi.”
Ignatius eski yetkililere dayanarak, Erdoğan’ın konuyu eski ABD Başkanı Barack Obama ile son iki telefon konuşmasında da bizzat gündeme getirdiğini yazdı. Eski bir üst düzey Obama yönetimi yetkilisi, “Erdoğan’ın bu davaya dair saplantısının, davanın ilerlemesi halinde ailesine ve nihayetinde kendisine zarar verebilecek bilgilerin açığa çıkmasından kaynaklandığını varsayıyorduk” dedi. Eski bir yetkili, Erdoğan’ın Biden’la yaklaşık bir yıl önce yaptığı görüşmede savcı Bharara’nın ‘Gülen tarafından kullanıldığı’ yorumunu yaptığını da aktardı.
Ignatius, Türkiye’nin Donald Trump’ın ilk ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn ve danışmanı Rudy Giuliani ile de birlikte çalıştığını hatırlattı; Zarrab’ın savunma ekibine katılan Giuliani’nin ‘ABD’yle Türkiye arasında bir tür anlaşma için Adalet Bakanlığı’na baskı yaptığını’ yazdı.
“Davayı durdurmak için bu çeşitli girişimlere rağmen süreç ilerledi ve hatta iddianame, eski bir bakan ile önde gelen üç Türk’ü kapsayacak şekilde genişledi” diyen Ignatius, şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan Trump’ın Zarrab’ın serbest bırakılması için yaptığı baskıya destek vereceğini ummuş olabilir. Ve Trump da başta Türk lidere sempatik yaklaşıyordu; onu mayıs ayında Washington’a davet etti. Fakat o ziyaret, Erdoğan’ın korumalarının Türkiye elçisinin dışındaki protestoculara saldırmasının gölgesinde kaldı ve Trump’ın manevra alanı kendi yönetiminin etrafındaki soruşturmalar nedeniyle zayıfladı.”
Ignatius, bazı Amerikalı yetkililerin Erdoğan’ın Türkiye’de tutuklu olan papaz Andrew Brunson ile Metin Topuz’u ‘pazarlık unsuru olarak kullanmak istediğinden korktuğunu’ yazdı ve makalesine şu ifadelerle son verdi:
“Türkiye hakkında ‘NATO müttefiki’ tamlaması o kadar çok kullanılıyor ki, Türkiye’nin son dönemdeki adımlarının ne kadar düşmanca ve otokratik olduğu bunun gölgesinde kalıyor. Washington, bir sonraki adımın ne olacağından kaygılı.”